yöneticilik kariyeri basketbolculuğu kadar parlak olmayan efsanevi basketbolcu..kendisi wizardsgm i iken başarısız draft seçimlerine * ve takaslara * imza atmıştır..fakat kendisi basketbolu ve nba i öyle bir noktaya getirmiştirki bu saatten sonra takımının başına tanjevic i bile getirse ses çıkarılmayacak kadar karizma ve itibar sahibidir.
Bütün dünyada kendisinden daha fazla kazanmayı isteyen bir sporcu yoktur...Fasulyesine oynayalım de o fasulyeyi senden almadan eve dönmez o derece...
Winner diye bir tabir varsa eğer, hayatının tüm anında bu tanıma uyan ender isimlerden birisidir...Bobcats yerlerde sürünürken satın aldığı ilk sezon takım playoff yapmıştır...
Bobcats benchînin yanında onu alkışlarken,yumruğunu sıkarken görmek bile bir basketbolcunun gaza gelmesi için yeterli bir sebeptir...
"" kariyerim boyunca 9000 'den fazla şut kaçırdım. neredeyse 300 maç kaybettim. 26 kere maçı kazandırmak için son şut bana verildi ve kaçırdım. hayatımda tekrar, tekrar ve tekrar başarısız oldum. işte bu yüzden başardım ""
nba tarihinde ondan iyi smaç basan vardır, ondan daha iyi top süren vardır, ondan iyi şut atan vardır, ondan iyi sıçrayan vardır, ondan iyi pas veren de vardır ancak onun gibi fade away yapabilen yoktur ikincisi kesinlikle kobedir bu dalda...
basket topu ayrı bir uzvu gibidir. elinde topu tutarken sanki hiç bir değişiklik yokmuş gibi gözükür. savunmacısını karşıya alır ve topu tek eliyle kavrayarak kolunu arkasına doğru uzatır. sonra savunmacısına 1-2 pas fake'i atar, solundan veya sağından farketmez hareketlenir. babanın burada iki seçeneği vardır: ya direk potaya gider, ya da iki adım geri atıp şutuna hazırlanır. sonuç farklı değildir. potaya doğru gider ve zıplamaya başladığı anda her şey değişir. istiyorsa önünde 10 savunmacı olsun hepsinden daha yükseğe zıplar ve daha uzun süre havada kalır. kendisi havadayken adeta zaman yavaşlar. topu havadayken bütün savunmacılardan kurtarmayı başarır ve potaya bırakır. eğer iki adım geri atıp şutunu çekecekse de ayaklarının uçları birbirine bakar, dizler kırılır, havalanır ve şutunu bırakır. "by acclamation, michael jordan is the greatest basketball player of all time." <-- nba
w.wizards da oynarken iki maçta 7 ve 9 sayı atmış, ertesi gün tüm gazeteler jor-dan ( jordan bitti anlamında) manşet atmış, takribin deki iki maçta 32 ve 37 sayı atmış, arkasından da sorulan soru üzerine, bana kimse bu ligte istediğim zaman istediğim sayıyı atamayacağımı iddia etmesin diyerek, tarihi ayar vermiş, gelmiş geçmiş en büyük sporcu ve basketbolcudur.
sanırım yıldız koruma hedesinden lebron'a çalınan faullerin 10'da 1'i kendisine çalınsa bugün istatistiklerine ulaşmak imkansıza yakın olurdu. hoş şuan bile imkansıza yakın rekorları vardır. misal kariyer sayı ort. 30,1 kariyer playoff sayı ort 33,4... final sayı ortalaması 41,0... üstelik basketbola ara vermese veya liseden erken profesyonel olsa sadece ortalama olarak değil toplam rakamlarda da ulaşılmaz olacaktı.
unutmadan sanırım profesyonel spor yaşamı devamı ederken onu dünyanın en iyisi gösteren bir film yapılan* tek isimdir jordan. dikkat ederseniz de space jam'de jordan diğer 5 nba oyuncusunun gücüne karşı bile kazanabilmiştir...
Kariyerinin son sayısını wizards - Philadelphia maçında serbest atış çizgisinden atmıştır. Jordan serbest atış çizgisine geldiğinde stadyumdaki herkes ( iki takımdanda ) ayağa kalkmış ve tezahürata başlamıştır. Majesteleri attığı 2 serbest atışıda sayıya çevirdikten sonra oyundan alınmıştır. Bu sırada müthiş bir şekilde alkışlanmıştır. Herkesi selamlayarak benchteki yerine oturmuştur. Fakat birkaç saniye sonra maç tamamen durmuş, rakip takım ve hakemler dahil herkes ona dönmüş ve alkış tutmaya başlamıştır.
Tv'den bile olsa canlı olarak izleme şerefini yaşadığım için kendimi şanslı hissetmemi sağlayan efsaneye. Jordan'ı herhangi gibi bir basketbolcuyla kıyaslamak, counter strike ile crysis i karşılaştırmaktır. Birisi makyajlıdır, yenidir*, ama diğeri efsanedir, afrikadaki konuşmayı bilmeyen kabileler bile bilir*.
gelmiş geçmiş en iyi basketbolcu olup olmadığı konusunu tartışmak zaten çok büyük bir ayıp olur. tartışılıcak konu her açıdan gelmiş geçmiş en büyük sporcu olup olmadığıdır, ve büyük ihtimalle de öyledir.
lige geldiği ilk yıllarda rakiplerinin sürekli steps yapıyor ve hakemler onu kolluyorlar çemkirmesiyle karşılaşan ve bu iddiayı videoları erman toroğlu kıvamında al ileri sar geri geri şeklinde kanıtlayan büyük basketbol efsanesidir. Yani gözün göremeyip kameranın görebildiğini yapan ve bunu kanıtlayan adamdır.
bir ekoldür. 90´li yillarda gecenin köründe kalkip basket maci seyretmeye disariya-bizim evde o kanallar yoktu- gitmeme sebep olacak kadar harika bir oyuncuydu. ne önce ne de sonra bu kadar zahmete bir mac seyretmek icin girmemis oldugumu söylemek isterim.
yatıyordum ki aklıma geldi kendisi kalktım, videolarını izledim.
ben bir kobe hayranıyım. kobe inanılmaz bir oyuncu. benim izleyebildiğim oyuncular içinde michael jordan'a en çok yaklaşabilen oyuncu ama hala aralarında dağlar kadar fark vardır benim için. bence bu adamı herhangi bir oyuncuyla kıyaslamaya kalkmak saçmadır.
bu adam 40 yaşında basketbola dönüp bir maçta 6 sayı attı ve tüm gazeteler efsanenin sonu diye yazdı. bir türk gazetesinin spor sayfasındaki manşet şuydu:''majestelerinin en kötü günü.'' sonra ne mi oldu? bu hayvan herif o 6 sayılık maçtan sonraki ilk maçında 51 -yazıyla elli bir- sayı attı. sonra da 40 küsür attı. bugün 50 sayı atan yok mu tabiki var. kobe 81 bile attı mesela. ama bir düşünün dünya üzerinde kaç basketbolcu kariyerinin en kötü maçını oynadıktan 2 ya da 3 gün sonra üstelik 40 yaşındayken, üstelik tüm herkes hayal kırıklığına uğramışken; nasıl bir cesaretle sahaya çıkıp sorumluluk alıp 51 sayı atabilir? kaç oyuncu bu baskıyı kaldırabilir, bu inancı gösterebilir, bu yürek kaç oyuncuda vardır? o yüzden jordan ile ilgili en sevdiğim, en beğendiğim söz şudur: ''nba'daki her oyuncunun yeteneğini jordan ile kıyaslayabilirsiniz; ama jordan'daki yüreği kimseyle kıyaslayamazsınız.''
