michael jackson

entry1468 galeri419
    526.
  1. değeri ölmeden önce de bilinen sanatçı.
    3 ...
  2. 527.
  3. hayatımda hiç michael jackson konserine gitmediğim, ve bundan sonra da gidemeyeceğim için ölümüne bir kat daha kahrolduğum müzik efsanesi. o güzel şarkılarını onun sesinden canlı dinlemeyi o kadar isterdim ki...
    3 ...
  4. 528.
  5. Çok borcu olduğu için albümlerini satma yöntemi olarak ölü taklidi yaptığını düşündüğüm kişi..
    1 ...
  6. 529.
  7. gömüldü mü gömülmedi mi mi hala belli olmayan popun kralı. Tabi onun yerine sürüyle iddia var.

    http://www.gazeteport.com.tr/YASAM/NEWS/GP_507477
    1 ...
  8. 530.
  9. ölümünün üzerinden 1 ay geçmiştir. * * *
    MJ insanlık adına çok büyük miraslar bırakmıştır. Bunu, zaman geçtikçe bütün dünya daha iyi anlayacaktır.
    3 ...
  10. 531.
  11. her geçen gün isyanıma isyan katılmasına sebep olan kişidir.
    hayatı boyunca şerefsiz paparazziler ve saçma sapan iftiralarla uğraştı. ki benim favorim janet jackson ın aslında michael olduğu, kadın kılığına giren michael ın yıllar önce ölen janet kimliğiyle gezdiğiydi. müthiş bir hayalgücü...

    şimdi de burnunun kaybolduğu, otopsi esnasında burun yerine kara bir delik olduğu söyleniyor. ve maalesef ailesi tarafından da doğrulanan beyni olmadan gömülmesi.
    ulan bi yas tutturmadılar şerefsizler. hergün yeni onur kırıcı haber, bir saldırı hali.

    ben öldüğüne inanmıyorum artık o kadar sirk havası hakim ki... hiçbir şeye benzetemediğim cenaze töreni ve gömüldü mü şüpheleri, saçma ötesi otopsi raporları, önce kendi odasında sonra doktorun odasında bulunduğu iddiası, ölümden birkaç günkü suratı ile sedyede ki suratın farklılığı, yıllar önce yazdığı vasiyetnameyi ölümünden birkaç hafta önce avukata hatırlatması vs.
    ne hissedeceğimi şaşırdım artık. sadece çok ama çok üzgünüm.
    6 ...
  12. 532.
  13. ölümünün üzerinden tam 1 ay geçmesine rağmen hala gömülmemiştir. artık gömselerde rahata erse adamcağız diye düşündürür.
    2 ...
  14. 533.
  15. 534.
  16. hollywood' un ünlü yıldızlar caddesinde yıldızı üzerine basarak çektirdiğim fotoğrafın iki gün ertesi san francisco' dayken ölüm haberini aldığım insan.

    keşke o yıldıza basmasaydım diyerek günlerce ağladım. ölümüne sebep oldum diye pişman oldum.

    (bkz: bastığı dalı kurutmak)
    7 ...
  17. 535.
  18. şu sıralar gecemi gündüzüme katıp J.Randy Taraborrelli'nin kaleme aldığı bir Michael Jackson biyografisi olan "The Magic and the Madness"ı okumaktayım ve onunla ilgili ne çok konuda yanıldığımızı gördükçe de kendim ve insanlık adına çok büyük utanç duymaktayım....
    7 ...
  19. 536.
  20. tanım: 2 yıl önce james brown'ın cenazesinde ''Eminim şimdi yaşadığı zamandan daha çok saygı görecek ve dinlenecek.'' demiştir.

    özledik be maykıl, cidden özledik yani. yaşasan şimdi, gelsen türkiye'ye, en önden alırım biletimi. Hani demişsin ya james brown'ın cenazesinde ''değeri sonra bilinecek'' diye, tüylerimi ürperten şey bu işte. nasıl da bilmişsin. * *
    4 ...
  21. 537.
  22. bugün gazetelerde doktor öldürmüş haberleri var. doktorun arkasında kim vardı sebebi neydi bilmiyorum.
    ama hazmedemiyorum. çocukluğumdan beri ölümsüz olduğuna, melek olduğuna inandığım insanüstü varlığın hayatı çok ucuzmuş. çevresinde danışmanı, ailesi, koruması yada avukatı yok muydu ki bu kadar kolay öldürülebildi aklım aklmıyor.
    artık isyan ediyorum. bu adamı koruyan kimse yok muydu? bu kadar mı güçsüzdü?
    sağlığı için oksijen çadırında uyuyup, maskeyle gezen adam hangi sebeple anestezi ilaçları alıyordu?

    artık gazete yada haberlerde bu haberleri görmek istemiyorum. onu her zaman kliplerinde ki haliyle hatırlamak istiyorum.
    mutlu, güçlü ve michael jackson olarak.
    3 ...
  23. 538.
  24. doktoru tarafından katledildiğine iman ettiğim kral. Give In to Me geceleri hiç değişmedi..
    2 ...
  25. 539.
  26. moonwalk'la ün yapmış , çok sevdiğimiz bir abimizidi.
    1 ...
  27. 540.
  28. vefatına kadar ''çocuk tacizcisi'', ''siyahken beyaz olan adam'' olmakla suçlandı durdu, ancak vitiligo hastalığına kapıldığını ve ten renginin değiştiğini çok az kişi biliyordu ve taciz suçlamaları yapanların para peşinde olduğu da tez zamanda açığa çıktı. sonra aramızdan ayrıldı ve bloglara, youtube'a, sözlüklere oraya buraya hakkında duygusal metinler yazılmaya başladı. sanki ahmet dayı'mızmış da, cenazesinde ağıt yakıyormuşuz gibi üç noktalı cümleler kurduk hakkında. bir ayşe bir fatma ahmet dayısının ölümünden sonra hakkında bu kadar üzülmüş, bu kadar detaylı dipnotlar düşmüş müdür yaşamı ve karakteri hakkında?

    ben de üzüldüm tabi ama bir rahmetli anneannemin vefatından daha çok koymadı. 3 yaşında dinlediğim eni vici vokke'den beri 20 senedir dinlerim ve tek sevdiğim pop müzisyenidir ama her insan gibi onun da yaşam çizgisi sonlandı, o kadar.
    4 ...
  29. 541.
  30. Tanım:King of pop, rock and soul.

    Aşağıdaki yazıyı MJTurkFan'dan alıntılıyorum;

    --spoiler--
    AŞAĞIDAKi YAZI MICHAEL JACKSON ANISINA 07/07/2009 TARiHiNDE YAZILMIŞTIR;

    Ben bir insanım.
    Bugün benim ölüm günüm. Az önce doktor ölüm saatimi söyledi. Halbuki ben zaten bir süredir o bedende değildim.Onları çaresizce beni döndürmeye çalışırken seyrediyordum. Bedenimi, yılların ve benim yıprattığımız bedeni seyrediyordum. Yüzümdeki her çizgide saklı olan acıyı ve mutluluğu seyrediyordum. Ne verdikleri şoklar, ne kalbimin üzerine aralıksız yaptıkları masajlar, ne iğneler, hiçbirinin beni geri döndürmeye yetmeyeceğini bilerek, onları seyrediyordum.
    Yaşarken doğduğum günü hatırlamazdım ama şimdi bir film şeridi gibi gözümün önünden tüm netliği ile akıyor. Sadece o an mı.. Hayatımın her anı, yaşarken hep aklımda olan, ya da yaşarken unutmak için beynimin en gizli köşelerine sakladığım tüm anlar. Başarılarım, başarısızlıklarım, acıdan ağlamak isterken ağlayamadığım , yıkılana kadar direndiğim, yüzüme takdığım maskeyi sonuna kadar koruduğum zamanlarım, mutluluktan kalbimin yerinde durmamacasına çırpındığı zamanlarım, kırdığım insanlar, kırıldığım insanlar, hatalarım ve hata sandıklarım hepsi önümdeler. Dile kolay yarım asırlık bir hayat. Ama şimdi bakınca bir an. Dünyaya küçük bir dokunuş. Dolu dolu bir an. Halbuki yaşarken o anlar bazen hiç dolmazdı.
    Hayatım güzel miydi diye düşünüyorum.Tüm yalnızlıklarım, acılarım, hüzünlerimle birlikte yüzümde oluşmuş tek bir masum ve içten gülücük onu güzel saymaya yeter. içimdeki ışığın farkına vardığım ve bu ışığı etrafa yansıtabildiğim tek bir saniye bile olduysa, evet benim hayatım güzeldi. insanlara verdiklerim ve onların benden zorla aldıklarıyla, milyonlar beni severken, yakınımda beni gerçekten sevenlerin sayısı parmakla sayılacak kadar az olmasına rağmen hayatım güzeldi.
    ilahi dokunuş hep benimleydi.Bazen bilerek, bazen bilmeyerek, beni, hepimizi yaratanın dokunuşunu taşıdım üzerimde.Adımlarımda,sözlerimde. Pekçok zaman benim sandım aslında benim olmayanı.Şimdi bakıyorumda kendimi dışarıda ararken aradığım hep içimdeymiş. Çoğu zaman küçük bir çocuk kadar saf, bazense yaşlı bir adam gibi bilge ve olgun. Kimi zamansa tüm saldırılara ve kötülüklere karşı duracak kadar cesur. Zorda olanlara karşı sevecen ve merhametli. Duyguları sel gibi akmaya başladığı an ruhu ve bedeni ile onları bir güneş gibi bütün dünyaya yansıtabilen. işte bu benim. Hayır aslında bu o. Hepimizin içinde farklı şekillerde olan ama yaşam boyunca gölgeler içine sakladığmız ve çoğumuzun bir türlü görmediği veya görmek istemediği. Bu Allah'ın dokunuşu ve ışığı.
    Bugün benim ölüm günüm.
    Artık, ne ben, o bedenim, ne de o, ben. Son kez bakıyorum, üzerinde çılgınca çalıştığım yorgun yüze ve bedene. Doktorlara bakıyorum, yüzlerindeki üzüntü ve şoka. inanmak istemezmiş gibi birbirlerine bakıyorlar. Gülümsüyorum. Hatta kahkaha atmak geliyor içimden. Uzun zamandır böyle huzurlu bir anı yaşamak için neler verebileceğim konusunda fikirleri yok çünkü.Anlamalarını da beklemiyorum zaten.
    Son kez ailemi ve çocuklarımı düşünüyorum.içim burkuluyor ama bir gün yine karşılaşacağımızı hissediyorum. Onlara sevgimi ve ışığımın parıltısını bırakıyorum.Tüm kırgınlıklarım artık çok uzakta.
    Ben bir insanım.
    Pek çok insana göre büyük, bana göreyse küçük bir dokunuş yaptım dünyaya. Hatalarımla,doğrularımla, hüzünlerimle, sevinçlerimle ben, ben oldum ve bu dünyayı sevdim.
    En umutsuz ve karamsar halinde bile ben bu dünyayı ve insanlarını sevdim. Kendi içime kapanmışken de, onların arasındayken de sevmekten hiç vazgeçmedim.
    Artık vakit geldi.Etrafımda bugüne kadar hiç hissetmediğim kadar sevgi hissediyorum. Bedenimi ve doktorları artık çok zor görebiliyorum. Etrafımdaki ışık ve verdiği sevilme hissi.. Bu her şeye değer. Elveda hayatım, elveda dünya, elveda beni sevenler ve sevmeyenler…Ben artık gidiyorum. Kimbilir belki bir gün, bir yerde, başka bir dünya veya hayatta ışıklarımız buluşur..
    --spoiler--
    *
    6 ...
  31. 542.
  32. dünya da bir eşi benzeri daha olmayan ve taklit edilemeyecek olan tek sanatçı.
    3 ...
  33. 543.
  34. insanların danslarını ağzı açık seyrettiği unutulmaz sanatçıdır.
    1 ...
  35. 544.
  36. 2,5 ay oldu hala otopsi deniyor. aq böyle ailenin de, böyle polisin de, adalet sisteminin de.
    2 ...
  37. 545.
  38. şarkılarını pek dinlemem kendisinin, ancak islam'ı seçtiyse hakkında doğruluğu kanıtlanmasa da çıkan o kadar taciz haberinden sonra doğru yolu bulmuş dünyaca ünlü pop sanatçısıdır.
    1 ...
  39. 546.
  40. internette okuyup ağlamama sebep olan bir yazı. okuyunca onu daha iyi anlayıp, daha çok özleyeceksiniz.

    micheal'ın 2001 yılında oxford üniversitesinde yaptığı konuşmanın ( bir kısmının) türkçe çevirisi :

    teşekkürler, teşekkürler sevgili arkadaşlar. kalbimin en derininden bu kadar sevecen, bu kadar içten bir hoş geldiniz'e teşekkür ediyorum.. ve sayın başkan, kabul etmekten şeref duyduğum nazik davetiniz için size de teşekkürler.. 11 yıldır bir parti lideri gibi banaheal the world projesi için destek veren shmuleye de teşekkürümü bildirmek istiyorum. sen ve ben heal the kids i oluştururken çok çalıştık, kitap yazmamızın yanı sıra tüm girişimlerimizde hep yanımızda olan destekçi ve sevecen bir dosttun. aynı zamanda toba friedman a da teşekkür etmek istiyorum.

    ben albert einstein, rahibe teresa, malcolm x, ronald reagan gibi tanınmış simaların doldurduğu böyle bir yerde ders verme konusunda oldukça mütevazıyım. kurbağa kermit in bile burada konuştuğunu duyduğumda, kermit in yeşil olmak kolay değil mesajıyla bir yakınlık hissettim,eminim o da yeşil olmayı burada konuşmaktan daha kolay bulmamıştır benim gibi..

    sanırım bu akşam size bahsedeceklerimin listesini saymakla başlamalıyım önce.. arkadaşlar, bu salonda daha önce konuşan akademik uzmanlığa sahip konuşmacılar kadar bir şey iddia etmiyorum size. benim tek iddiam, birçok insanın göremeyeceği kadar çok yer ve kültür tecrübesine sahip olmamdır. insanın bilgisi, ilerlemesi sadece kütüphanelere, kağıt ya da mürekkebe bağlı değil.. insan kalbiyle yazılmış, o'nun ruhuna işleyen bilgileri de kapsıyor.

    ve arkadaşlar, kısacık ömrümde çok sık yüz yüze geldiğim bir gerçek var; hala sadece 42 yaşımda olduğuma inanamıyorum. bunu shmuleye de sık söylerim, benim ruh yaşım en azından 80lerde. ve bu gece buraya 80 inde biri gibi yürüyerek geldim (sakat ayağını kastederek). lütfen bu mesajıma kulak verin, çünkü size anlatacaklarım, gezegenimizi, insanlığı iyileştirip, kendine getirebilir.

    tanrının lütfuyla, çok erken yaşlarda artistik ve profesyonel kabiliyetimin farkına vardım, kısmetliydim. fakat elde ettiğim başarı sadece benim nasıl biri olduğumla eşdeğer değil, dostlarım da başarımda pay sahibi.

    bu gece buraya bir pop ikonundan çok ( ya da nasıl adlandırıyorsanız), bir jenerasyonun ikonu, çocuk olmayı fazla bilmeyen bir jenerasyonun ikonu sıfatıyla geldim. hepimiz çocukluğumuzun ürünleriyiz. fakat ben ; dünyayı umursamadan gülüp oynanan, anne-baba ve akrabalarla tadını çıkaran, değerli ve harika bir çağın yokluğunu çeken, çocukluğundan mahrum kalmış bir ürünüm. hepiniz bana jackson 5 döneminden beri aşinasınız, 5 yaşından beri bu grupta yer alıp şarkı söylemeye, dans etmeye başladım ve bir daha da bırakamadım. o günden bugüne kadar bende değişmeyen bir şey kaldı ; tipik küçük bir çocuk olmak istiyordum, ağaçlara tırmanmak, içi su dolu balonlarla oynamak, arkadaşlarımdan bir şey saklamak ya da onları kovalamak. fakat kader beni başka türlü bir yola soktu ve tek yapabildiğim çevremdeki gülüşmelere ve oyun zamanlarına imrenerek bakmak oldu.. profesyonel yaşamımda dinlenme-erteleme yoktu.

    ünlü olduğumdan beri, şişman bir takımın içine girip kılık kıyafet değiştirerek, sakal ve gözlük takarak güney california nın kenar mahallelerinde kapı kapı dolaşır, magazin dergisi dağıtımı yapar, günümü geçirirdim. bu kenar mahalle evlerine ayak basmayı seviyordum, oradaki çocuklarla monopoly oynamayı, büyük anneler gibi bakıcılık yapmayı.. birçoğunuza bunlar önemsizmiş gibi gelir, ama ben büyüleniyordum onlardan.

    çocukluğunu yaşayamayan bir ben varım diye düşünürdüm bazen, ta ki 1930-40 lı yılların ünlü çocuk sinema yıldızı shirley temple ile tanışana kadar.. ilk tanışmamızda birbirimize baktık sadece, bir şey söyleyemedik, sonra sarıldık ve ağlamaya başladık.. benimle aynı acıyı paylaşıyordu tıpkı yakın dostlarım elizabeth taylor ve macaulay culkin gibi..

    tüm bunları sizin sempatinizi kazanmak için anlatmıyorum fakat üzerinizde bir etki bırakmak ilk önemli hedefimdi. bugün sadece hollywood 'un çocuk yıldızları olmayan çocukluklarından dolayı acı çekmiyor, bu evrensel bir felaket, küresel bir facia.. çocukluk, modern zaman yaşayışının en büyük kanayan yaralarından biri. çok çocuk yapıyoruz ama onlara istedikleri eğlenceyi veremiyor, haklarını aramayı sağlamıyor, özgürlüklerine izin vermiyor, çocuk olmanın ne demek olduğunu öğretemiyoruz..

    yaklaşık 12 yıl önce, bad dünya turuna henüz başlamak üzereyken, küçük bir çocuk anne-babasıyla beni california da ki evimde ziyaret etti. kanserden tükeniyordu, benim müziğimi ve beni ne kadar sevdiğini söyledi. ailesi, bana çocuğun yaşayacak fazla zamanı kalmadığını, her gün ölmek istediğini anlattılar. ona döndüm ve şöyle dedim ; bak,3 ay içinde konser turumu başlatmak için senin kansastaki kasabana geleceğim. senin de şova gelmeni istiyorum. sana kliplerimden birinde giydiğim ceketimi vereceğim. gözleri çok bitkin bakıyordu bana verecek misin gerçekten? dedi. ben de evet,vereceğim ama önce söz ver, şovumda bu ceketi giyeceksin. onun dayanmasını,kendisini bırakmamasını sağlamaya çalışıyordum. şovuma geldiğinde bu ceketi ve eldiveni senin üzerinde görmek istiyorum dedim.. ve ona yapay elmas taşlı eldivenlerimden birini verdim. genellikle asla eldivenlerimi vermem, çocuk cennette gibiydi..

    fakat belki de şimdi cennettedir.. çünkü yaşadığı kasabaya gittiğimde onun öldüğünü öğrendim. ailesi onu eldivenimle beraber toprağa vermiş. sadece 10 yaşındaydı hayranım.. tanrı şahittir ve ben de şahidim ki o yaşamak için elinden geleni yaptı. fakat en azından ölürken sevildiğini biliyordu, sadece ailesi tarafından değil, benim tarafımdan da.. ben de onu sevmiştim. bu dünyaya yalnız gelmedi, yalnız da terk etmedi..

    bu dünyaya sevildiğinizi bilerek girerseniz, aynı şekilde bunu bilerek ayrılırsınız. bir profesör sizin notunuzu kırabilir, kırılan olmayacaksınız, patronunuz sizi itip kakabilir fakat ezilen olmayacaksınız. kavgacı bir grup sizi alt edebilir, fakat yeni zaferler sizi bekler.. nasıl bunlar sizin şevkinizi kırabilir ve sizi aşağıya çekebilir?

    sevginin en değerli nesnelerisiniz.. fakat sevildiğinizi hafızanızda tutamıyorsanız, dünyanızı bir şeylerle doldurmaya mahkumsunuz. ne kadar paraya sahip olduğunuzun ya da ne kadar ünlü olduğunuzun hiçbir önemi yok, hala boş hissedeceksiniz kendinizi. araştırmanız gereken şey kayıtsız şartsız sevgi koşulsuz teslimdir..

    arkadaşlar size bir resim çizmeme izin verin, tipik bir amerikan resmi, ' 20 yaş altındaki altı genç intihar edecek, 12 çocuk ateşli silahlardan ölecek, 1352 bebek henüz ergenlik dönemindeki genç annelerden dünyaya gelecek, 399 çocuk uyuşturucu kullanmaktan yakalanacak..' hesap edin yıl değil, 1 gün sadece.. bunlar dünya tarihinin en zengin, en gelişmiş ülkelerinden birinde oluyor.

    biz kendimize şu soruyu sormuyoruz. bu kadar acı, kızgınlık, şiddet nereden geliyor? besbelli olan bir şey var : çocuklar ihmalkarlığa aynı gürültüyle cevap veriyor, aldırmazlığa karşı sarsılıyor ve fark edilmek için avazı çıktığı kadar ağlıyor.. amerika da bir çok çocuk koruma uzmanı'nın söylediği gibi, milyonlarca çocuk kötü muamele kurbanı.. evet umursamazlık..
    zengin, seçkin, her yeri elektronik eşyalarla boğulmuş evlerde, anne-baba eve geldiğinde akılları hala ofislerinde.. ve onların çocukları? evet duygusuzca, umarsızca her şeyi yapabilirler, tv,bilgisayar oyunları, videolar, seçenekler sonsuz...

    henüz çok küçükken hatırlıyorum, deli, ahmak bir köpek vardı adını kara kız koymuştuk.. kurt-retriever kırmasıydı. sadece bir koruma köpeği değil, korkutucu bir yanı olan ve sinirli bir köpekti. kardeşim janet ve ben bu köpeğe aşırı derecede sevgi gösteriyorduk, fakat asla onun güvenini kazanamadık, çünkü önceki sahibinden inanılmaz kötü muamele görmüştü.. sahibinin onu dövdüğünü biliyorduk. nasıl dövdüğünü bilmiyorduk ama zavallı hayvanın içindeki sevgiye cevap verme duygusu körelmiş gibiydi..

    bugün bir çok çocuk, yavru hayvanları seveyim derken onların canını yakıyor, sevgi ihtiyaçlarını karşılayayım derken onların da aileleri olabileceğini hesaba katmıyorlar. kendi planları ölçüsünde onları ailelerinden ayırıyorlar. çocuklar kendi bağımsızlıklarını ilan etmeye çalışıyorlar. erken yaşta evlerinden ayrılıp ,ailelerini arkalarında bırakıyorlar..

    benim cennet gibi bir çocukluk geçirmediğimi duyduğunuzda, belki fazla şaşırmayacaksınızdır. ilişkilerimdeki gerginliğin tek sebebi babamdır. babam sert bir adamdır, küçükken kardeşlerimi ve beni zorla iteklerdi, en iyi dans performansını sergilememiz için.. çok erken yaşlarda..

    şevkatini göstermekte çok zorlanırdı babam. asla bana beni sevdiğini söylemedi ve asla iltifat etmedi. eğer büyük bir şov gerçekleştirmişsem, sadece bunun iyi bir şov olduğunu söylemekle yetinirdi. eğer ortalama bir şov sunduysam bunun berbat bir şov olduğunu söylerdi.

    çok hevesliydi.. (burada duraksar,ağlamaya başlar..).. üzgünüm.. çok hevesliydi.. bir mendil alabilir miyim?(tekrar kendini toparlar) çok hevesliydi, bizim ticari başarı yapmamızı istiyordu.. ve maharetliden de öteydi, menajerlik açısından bir dahiydi, kardeşlerim ve benim profesyonel başarı elde etmemizi sağladı. en ufak bir ölçü kaçırmadan, tüm gücünü bize kullanarak, beni bir şovmen olarak eğitti, onun gözetmenliğinde tek bir adım kaçırmıyordum..

    fakat benim gerçekte istediğim bir babaydı, bana sevgisini gösteren bir baba. babam bunu yapmadı. gözlerimin içine baktığında dahi bana seni seviyorum demedi.. benimle hiç oyun oynamadı, omzunda taşımadı.. hatırlıyorum bir kere ama sadece bir kere 4 yaşındayken beni bir karnavala götürmüştü, küçük bir ata bindirmişti. küçük bir jest olarak görüyorum şimdi bunu, onunsa 5 dakika sonra unutacağı bir şey belki de..

    ben de bir babayım. bir gün çocuklarım paris ve prince'in büyüdüklerinde beni nasıl hatırlayacaklarını düşünüyordum.. nereye gitsem onların da benimle geldiklerini hatırlamalarını isterim, onları hayatımda nasıl her şeyden önce ilk sıraya koyduğumu hatırlamalarını isterim.. onların da hayatlarında bir takım sorunlar var, çünkü çocuklarım paparazziler tarafından sinsice izleniyorlar. benimle bir filme ya da oyun parkına gidemiyorlar..

    farzedelim ki büyüdüler ve bana gücendiler, kendi seçimlerim onların gençliğini nasıl etkiler? neden ortalama bir çocukluk geçiremedik yaşıtlarımız gibi diye sorabilirler mi? bu noktada dua ediyorum ki benim çocuklarım endişelerimi boşa çıkaracak.. kendi kendilerine şunu diyecekler bizim babamız yapabildiğinin en iyisini yaptı, kusursuz olamadı belki ama bize tüm sevgisini veren sıcak ve hoşgörülü biriydi (paris'in 7 temmuz'daki konuşmasına ne kadar benziyor..)

    sürekli pozitif şeylere odaklanmalarını diliyorum, onlar için gönülden yaptığım fedakarlıklara.. yaptığım hatalara bakıp da benden vazgeçsinler, beni eleştirsinler istemiyorum. böyle düşünürken aslında onların beni kabaca yargılamayacaklarını, kusurlarımı bağışlayacaklarını biliyorum. kendi babam da çocukluğumun zor yıllarını inkar etmesine rağmen beni sevdiğini biliyorum, o beni sevdi..

    beni sevdiğini gösteren ufak tefek şeyler vardı, çocukken tatlıya aşırı düşkündüm, favori yemeğim buzlu-tatlı çöreklerdi.. babam bunu bilirdi, birkaç haftada bir merdivenlerden aşağı indiğimde mutfakta bir kutu dolusu bu çöreklerden bulurdum. sanki noel baba gelip bırakmıştı onları..

    bu gece burada babamla ilgili hep pozitif şeyler hatırlamaya, yapmadığı şeylere odaklanmamaya, onu yargılamamaya çalışıyorum, daha derin düşünmeye çalışıyorum. sonuçta güneyde yetişmiş, fakir bir ailenin çocuğuydu.depression(büyük bunalım-ekonomik kriz) döneminde doğmuştu (1929 ları kastediyor) ve o'nun babası çocuklarını aç bırakmamak için çok savaşmış, sonunda o ve kardeşlerini acımasızca çalıştırmaya başlamış. bu ülkenin güneyinde yaşayan her zenci çocuğun o dönemki kaderiydi.. saygınlığının çalınması, ümitsiz bırakılması.. babamı öyle bir dünyada başkasının emrinde çalışan biri gibi gördüm.. oysa ben klipleri mtv de çalınan ilk siyah sanatçıydım. bunun ne kadar büyük bir olay olduğunu sonradan anladım. 80lerde..

    babam indiana ya yerleşip, çelik fabrikasında çalışarak geniş bir aile kurdu. ciğerleri mahveden, ruhu öldüren bir yerde aileye destek olmak için çalıştı saatlerce.. hiç birimiz merak etmiş miyizdir 'acaba bu durum onun duygularını açıklamasında zorlanmasına sebep olmuş mudur?' çocuklarına küçükken bu kadar başarılı olmaları için zorlayan birinin kalbine surlar örmüş müdür? diye..

    ben de babamın aslında bize karşı tüm acımasızlığının altında aslında bize duyduğu sevginin olduğunu görmeye başladım. beni iteklerdi ama sevdiği için, bu da sevginin bir türü, çünkü çocuklarına hiç kimsenin aşağıdan bakmasını istemezdi. şimdi zamanla, kızgınlığımın yerini günahları, hataları affetmek aldı, intikamın yerini uzlaşma aldı.. başlangıçtaki sinirim yerini yavaşça affediciliğe bıraktı.
    7 ...
  41. 547.
  42. yeni bir milad başlatmıştır kendisi;

    m.j. den önce
    m.j. den sonra
    1 ...
  43. 548.
  44. 549.
  45. ölümünün üstünden neredeyse iki ay geçti.ilk bir ay oldukça üzüntülüydüm ama yavaş yavaş yokluğuna alışmaya da başlamıştım.Nede olsa hayat devam ediyor ve kimler kimler ölüyordu.ama bugün sultanahmet'de bir hediyelik eşya dükyanına adımımı atar atmaz wanna be startin' something'in çaldığını duyunca anladım ki,ölümü aslında hiç kabullenemiyoruz...
    6 ...
  46. 550.
  47. bunca zaman beraber ögrenci evi temizliği yaptigim kişi pardon kisiydi. şarkılarıyla gaz verip beni motive eden; "dayan hacı, bak bak şurayi da sil, orda da toz var, onu da al hemen, sil guzelce..." diye ruhumun derinliklerine işledin be jackson.

    sen öldün ya jackson; ben üzgün, ögrenci evim üzgün, her taraf pis, toz...
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük