kendisi benim çocukluk kahramanımdır. hayranlığım back to the future serisi ile başlamıştı. yekta kopan ın sesini onun sesini zannettiğim zamanlardı. daha, ciddi filmler izleme tecrübem yoktur. basit, aile filmleri hakimdi. artık zamanıdır diye düşünür ailem. star tv, daha star 1 zamanlarıdır. parlament pazar gecesi sinema kuşağının olduğu zamanlar. yatmadan evvel oturur ve izlerdim bu kuşaktaki bütün filmleri, hiç kaçırmazdım. işte yine böyle bir gecede, babamın zorlamasıyla, oturulur ve bu film izlenmeye başlanır. ailem nereden bilebilirdi ki; benim o geceden sonra, şu yaşıma kadar o filmleri, defalarca ve defalarca, repliklerini ezberleye ezberleye izleyeceğimi. olur, insanlık halidir.
işte o filmlerin baş kahramanı; marty mcfly. ağzıma pelesenk olmuş repliklerin kahramanı; "doktor, doktor!!", "kimse bana tavuk diyemez!"... bende; onun filmlerinin yeri, hep çok ayrıdır. hepsini izlemeye, takip etmeye çalışmışımdır. dizilerini de izlemişimdir. kısa boyludur belki, ya da çok çocuksu bir yüzü ve sesi olabilir, ama o benim gözümde dev gibi bir aktör, bir örnekti. onu hep öyle olacak diye düşünecektim...
gel zaman, git zaman; bir gün gazatede, spin city dizisinden, bir rahatsızlığı sebebiyle ayrıldığı haberini okudum. başta pek anlayamadım nesi olduğunu. herhalde ağır değildi. ama ne zaman, o yeni haberi okudum, hastalığının asıl sebebini öğrendim, işte o zaman; tanımadığım, yabancı bir insan için ilk kez göz yaşı dökecektim. ikincisi; superman* öldüğü zamandı...
işte; artık sinema dünyasından bir yıldız daha kaymış, kariyerini, belirsiz bir zamana dek askıya asmıştı...
hastalığının tedavisi zamanı boyunca, ne zaman bir haber görsem hakkında, gözümü çevirir, bakmam, kanalı çevirir ya da duymamazlıktan gelirdim. çünkü, onu hep bildiğim haliyle hatırlamak istiyordum. ama bir zaman geldi, kendisi hakkında bazı haberler okudum... içim cız etti. kendisine; "hastalığını, bir prim yapma aracı olarak kullandığı, numara yaptığı, kurduğu vakıflardan cebine para attığı" gibi türlü türlü suçlamalarda bulunuyorlardı. şaşırdım... üzüldüm... artık zamandır dedim, açıklama yaptığı bir videoyu izleyecektim. youtube dan buldum o görüntüleri. izledim. gayet güzel bir konuşma ile hepsini reddetti. ancak, onu hasta haliyle ilk kez görmüştüm. titriyordu... sarsılıyordu... sesi gidip geliyordu... ama; o yine de dimdik ayakta, kendisini savunuyordu. rahattı, gocunmuyordu, özgüvenliydi, ama en çok da; gerçek bir insandı. yine ağlıyordum... ona "fake" diyenler utanmalıydı...
back to the future'ın efsane çocuğu namı diğer Marty McFly. chuck berry'nin '' go johnny go '' parçasını söylediği balo gecesi sahnesindeki enerjisi akılda kalan sahnelerden biri. ne yazık ki şu sıralar parkinson hastalığı ile mücadele ediyor ama hala çok yakışıklı.
Michael J. Fox Parkinson Araştırmaları Vakfı aracılığıyla hastalığın tedavi araştırmalarına destek veren, 2000-2006 yılları arasında vakfı için 78 milyon dolar gelir toplayan aktördür.Fox'un vakfı, özellikle Parkinson'un erken teşhisine yönelik çalışmalara destek vermektedir.
geleceğe dönüş filminden başka bir filmini izlemesem de, kanımın ısındığı aktör. o filmdeki o rolü ondan başka kim canlandırabilirdi onu da hiç tahmin edemiyorum. sanki gerçekten, zamanda yolculuk eden kıpır kıpır bir genç gibi. parkinson hastalığına yakalandığı aklıma geldikçe sinirlerim bozuluyor, içim burkuluyor. onu öyle görünce... gerçekten üzülüyorum, gözlerimi boşluğa çevirmekten kendimi alamıyorum.