meşe ağacından ok yapmak

entry1 galeri0
    ?.
  1. köyde eğlencelerimizden biriydi.

    güzel bir köydü bizimki. bir köyde ne bulunması gerekiyorsa o vardı. sağlık ocağı, okul, orman müdürlüğü ve bir dizi garip dağla taşla ilgili devlet kurumu. bir sürüde dışarlıklı memur vardı. o yüzden meşhur köy durağanlağı fazla kendini hissetirmezdi. birde hatırladığım bol bol kavak ve meşe vardı. şimdi yok gerçi. yaktılar.

    ben daha küçüktüm o zamanlar. sürekli suriye ve savaş muhabbeti var çevrede. etrafta bir korku. kadınlar sürekli ekmek yapıp depoluyorlar. çuval çuval un alıp kilerlere saklıyorlar. memurlar kadınları sakinleştirmeye çalışıyor, ama kadınlar dinler mi? garip garip dedikodular uyduruyorlar. suriye askerleri elazığ'a girmiş, neredeyse dersim'e varmak üzereler, suriye askerleri uçakla bomba atacakmış falan filan. olayın gerçekliğinden kopuklar yani biraz.

    dediğim gibi biz çocuğuz henüz. ama savaşın gerçekliğinin farkındayız. ne olduğunu biliyoruz. gözümüzün önünde bedenler parçalandı, panzerler havaya uçtu, evlerimiz kurşunlandı hatta. suriye'den falan haberimiz yok, ters giden bir şeyler var farkındayız ama bilmiyoruz.

    köyümüzde televizyon yaklaşık yirmi yıldır vardı bildiğim kadarıyla. ama kanallar çekmezdi genellikle. bizde video oynatıcı almıştık habire video kaseti izlerdik. bizi en çok etkileyen de rambo idi. hatırlarsınız rambo bir filminde okla sovyet helikopteri indirmişti hani. biz köyün çocukları adeta neferi olmuştuk rambo'nun o sahneden sonra. tutsa köye gelse sol yanağıma bir tokat yapıştırsa "sağa da vur rambo" diyecek kıvamdaydık hepimiz. e tabi birde bol bol zombi, hortlak filmi izliyoruz.

    neyse bir gün ağaçlıkta oyun oynarken bir muhabbet açıldı. biri dedi ki "olm bizimkiler mılaket* korkusundan paso ekmek yapıyorlar." ve başladı ruhlar, cinler, melekeler, hayaletler ile ilgili bildiği ne varsa anlatmaya. o bitirdi başkası başladı. o bitirdi bir başkası. her konuşan daha da abartıyor. her konuşan daha da heyecanlanıyor. en sonunda belki de hayatımızda yapacağımız en saçma yorum konusunda fikir birliğine vardık.

    ailelerimiz mılaket korkusundan bunca hazırlık yapıyorlardı.

    tabi bizde boş duramazdık. hanelerimize yardım etmeliydik. mılaketler konusunda bir şey bilmiyorduk gerçi. ama elimizde sürüyle zombi filmi vardı. ha mılaket ha zombi ne fark eder diyerek kolları sıvadık. kendi inaçlarımıza ters biçimde mılaketlerin mezarlıkta yaşadıklarına inandırdık kendimizi. tek çözümün mılaketleri öldürmek olduğunu düşünüyorduk. gözümüzü kan bürümüştü.

    ok yapmayı zaten biliyorduk. harıl harıl ok yapmaya başladık. hatta abim çok abartıp crossbow benzeri bir alet yaptı. gittik haftalarca gecenin köründe mezarlığa baskın yaptık. en fazla bir buçuk metre giden oklarımızla mezarlığı taradık. korkusunu yenip mezarların üstünde tepinen denyolar bile oldu. ama tek bir mılaket bile vuramadık. bir kısmımız onların çok iyi saklandıklarına yordu bu durumu (bizde kusur yok tabi. mükemmel nişancılardık biz), bir kısmımız ise ateist oldu ilerleyen yıllarda komple unuttu bu olayı. sonra bu işten bir sonuç alamayacağımızı yavaş yavaş anladık. bir süre daha dağda bayırda mılaket aradık. bulamaycağımızı farkedince silahlarımızı bıraktık ( yanlış anlaşılmasın, kimseye teslim etmedik gönüllü bıraktık). hayatımıza yorgun savaşçılar olarak devam ettik. hem artık boncuklu silahlar vardı. çağ atlamaşıktık bi nevi.

    sonuçta suriye ile gerginlik sona erdi, yapılan ekmeklerin bayatlayanları çöpe, taze kalanları mideye indi, biz ise köyden taşındık. güzel köydü bizimkisi. keşke orman da yanmasaydı
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük