şimdi size bu başlıkta, mezun olur olmaz iş bulmuş birisi olarak bir takım tavsiyeler vereceğim. umarım keyif ile okusunuz. efendim ben deniz ilkokul ve lisede özentilikten serseriliğe vurmuş, ders çalışmayan, okuldan kaçıp sahilde sigara-bira içmeyi bir bok sanan bir heriftim. bu sebeptendir ki ilk ygs-lys ikilim hüsran ile sonuçlanmıştı. yaz bitti, evde aylak aylak oturmamdan bunalan ev ahalisi "derhal dayının yanına işe giriyorsun, senin okuyacağın yok!" sözü ile "bir sene bir senedir hacı." lafzıyla güzide bir dershaneye habersizce kaydımı yaptırdım. gene ortam-haytalık-itlik üçgeninde gidip geliyor, etüdlere kalmıyor, derslerde uyuyor ve evde göstermelikten ders çalışıyordum. her neyse ortanın altı ygs -lys maratonundan sonra sikindirik bir üniversitesinin edebiyat fakültesinde sikindirik bir bölüm kazandım. yarabbi ne de mutluydum. dört senelik bir okul tutturmuştum. her neyse okula başladık falan. içimdeki o güzide sevinç, ilk seneden sonra yerini hüsrana bıraktı çünkü bölümün özel sektörde alımı sıfır, senelik devlet kadrosu ise "2" yazıyla "iki" idi. yüksek lisans yapsam bile belki on sene kadro beklerdim. üçüncü sınıfta dedim ki, bu böyle olmayacak. okul okumadan başka meslek bulmam gerek. bir gün aylak aylak animasyon filmi izler iken kafamda ampuller yandı. "lan işte bu, işte bu!" naraları ile hemen araştırmaya koyuldum. okul bitene kadar önümde iki senem vardı. bu iki sene animasyon sektörü ile alakalı ne öğrenebildiysem öğrendim. bu süreçte ailemden ve arkadaşlarımdan "salak mısın lan zaaaa" şeklinde tepkiler aldım. okul bitiminden yaklaşık bir ay sonra bir kurumda eğitmen olarak işe girdim. daha sonra çeşitli stüdyolarda; görsel efekt artisti, karakter süpervizor, teknik artist, senyör animatör gibi çeşitli makamlarda güzel paralara çalıştım. bu süreçler içerisinde yurt dışındaki güzel stüdyolardan benle dalga geçen arkadaşlarımın çoğu ya işsiz ya da sikindirik call-center'larda müşteri tatmin ediyorlar. ben ise şuan üç ortak ile kendi şirketimi kurdum, freelance çalışıyorum, diğer çalıştığım şirkette de öğlen 3, akşam 7 arası altımda çalışan elemanların yaptıkları işleri kontrol ediyorum sadece. çünkü sektörde farkımı gösterebildim.
edebiyat fakültesi okuyan arkadaşlara tavsiyem: eğer ki psikoloji ya da sosyoloji'den başka bir bölüm okuyor iseniz ve babanız size iş kuracak kadar zengin değilse derhal okumadan ya da okuyarak güzel bir meslek edinmeye bakın.
diğer fakülteleri okuyan arkadaşlara tavsiyem(eğitim fakültesi hariç): atanabiliyor iseniz devlete atanmaya bakın. atanamıyorsanız da yaptığınız işte, sizinle beraber mezun olan yüzlercesinden farkınızı bir şekilde gösterin. gerek duruş, gerek yaptığınız işle olsun ama kesinlikle gösterin. bir de arkadaşlar, sakın umutsuzluğa düşmeyin. her şey düzelecek.
ve en korktuğum başlığa yazmak zorunda kaldım. sözlüğe 6 yıldır üyeyim okuyorum. bu başlığa yazmak zorunda kalmaktan çok korkuyordum. korktuğum başıma geldi. allah yardımcımız olsun.
her taraf üniversite doldu. e haliyle de vasıflı vasıfsız bir sürü mezun. sadece üniversitenin ogrettigiyle kalicam, meslek hayatımı mesleğime küfrederek gecirecegim ve para için bu işi yapicam diyorsanız nerden mezun olacaginiza dikkat edin. zira ortalık bunlarla dolu. devletin doğru yanlış kararları elbette bulunmakta ancak biraz da kendimize bakalım.
Benimde ileriyi görüp fark ettiğim, bunu fark ettiğim sene okulu bırakıp yeniden sınavlara hazırlanmaya karar verdiğim durumdur.
Şu anda hem diplomasız hem de işsizim.
içinde bulunduğum durumdur. yanlız türkiyede istersen cambridge mezunu ol senden istenen iki şey vardır. bunlar 1 askerlik 2 ehliyettir. bunlar tamamsa en kral yerde işe girersin. bide tecrübe varsa 3000den başlarsın. bunlar yoksa. türk erkeği mezuniyetten sonra askerlik ve ehliyet olaylarına girmelidir. hadi ehliyeti çıkarmışsındır aradan. sırada askerlik ve tecrübe vardır. kısacası işe girmek için daha vardır.
mezun olmamakla giderilebilir. yuksek lisans doktora vs. insan kendini gelistirdikten sonra issiz kalmasi imkansiz. tembelligimizin ustunu ortmeyelim. sitem edebileceginiz tek sey elinizde olmayan imkansizliklardir. okumaya durumu olmamak gibi. onun haricinde anne babanizi kandirmak icin soylediginiz yalanlari cok tekrar etmeyin sonra kendinizde inanirsiniz.
üniversiteyi iş bulma aracı olarak görenlerin akibeti olabilir. Gelişmiş batı ülkelerinde bir çok insan iş bulma hayali ile değil de kendine bir vasıf katmak için üniversite okur. Ama ülkemizde ise malesef insanların hayat standartları gereği üniversite, insana kalite katan bir olgu olmaktan öte daha çok iş bulan bir müessese gibi algılanmaktadır. "Oğlum tıpı kazandı bir de jinekolog olursa gelsin paralar" mantığı ile ne iyi doktor yetiştirebiliriz ne de vasıflı insan. Ama malesef durum bu.