yıllardır elinden çalınmış olana isyan eden ama kısır olmuş olan hissi uzuvlarını kesmek yerine kangrenini daha da çok arttırmak isteyen, yanlış yolun yolcusu.
ilgili üniversitenin birinci sınıfında sekizinci yılını doldurmakta bu yıl.
Gerçi derslerine çalışmaya çalışıyor kendisi kızgınlıklarını, isyanlarını ve tembelliğini bir kenara koyarak bu dönem.
sanırım fırtına dindi onun için.
- artık mezun olabilir. -
güzel geçmiş bir üniversite hayatının sonlanmasını istememektir. zira üniversiteden mezun olduktan sonra kişinin sorumluluk derecesi artacağı için öğrenci kalmak ve tek sorumluluğunun derslerden geçmek olması daha iyi bir seçenek olur.
anarahminden çıkıp dünyaya gelmek istememektir. büyüleyici, idealize edilmiş üniversite ortamından çıkıp gerçek dünyaya kendini atmak istememektir. herşeyin artık değişeceğini iyi bilmektir.
mezuniyet balosu denilen şey aslında işsizliğe hoşgeldin demek olan bir ülkede, istememe eylemi gayet normaldir. ne diyor japonyanın başbakanı? her üniversite mezunu iş bulacak diye bi kural yok!
işsizlik bir yana, iş bulmak istememektir. ilkokuldan beri asıl hayatın üniversitede olduğu düşüncesiyle büyütülmüş, inanmış, inandırılmış genç kişinin mezun olur olmaz direk babasına dönüşeceği korkusuyla kapıldığı hezeyandır. geçer.
o şehri şehir yapan unsurlardan vazgeçememektir esasında.hangi dost,hangi muhabbet,hangi şehir doldurabilir bu boşluğu.yıllar sonra da hala aynı şeylere gülünebiliyorsa,hala aynı insanların yokluğunu hissediliyorsa neden bitsin ki? uzasın... çünkü dışarda zalimce işliyor bütün çarklar.
okurken sadece hayatın önizlemesini görürüz. mezun olunca biliriz ki şu ana kadar yaşadıklarımız mezun olduktan sonraki yaşayacaklarımızın yanında devede kulak kalacaktır. aile yanındaki bir elimiz yağda bir elimiz balda; yediğimiz önümüzde yemediğimiz arkamızda durumlarından sıyrılıp artık hayatın yardımcı oyuncusu rolünden başrole geçme vakti gelmiştir. artık kendi hayatımızı kendimiz kazanacağız.iş güç ve birçok sorumluluk omuzlarımıza yüklenecek. o yüzden mezun olmak pek istenmez.