islamı daha iyi anlamak için diyen şirk koşan kişiler var.
Halubuki Allah bizzat kuranın apaçık bir kitap olduğundan bahsetmiştir.
nûr(*) sûresinin 1 . ayetinde bu, bizim indirdiğimiz ve (hükümlerini) farz kıldığımız bir sûredir. düşünüp öğüt almanız için onda apaçık âyetler indirdik.
ankebût sûresinin 49 . ayetinde hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin kalplerindeki apaçık âyetler dir. bizim âyetlerimizi ancak zalimler inkâr eder.
bakara(*) sûresinin 99 . ayetinde andolsun, biz sana apaçık âyetler indirdik. bunları ancak fasıklar inkâr eder.
zuhruf sûresinin 2,3 . ayetinde apaçık kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu arapça bir kur’an yaptık
sebe’ sûresinin 3 . ayetinde inkar edenler, “kıyamet bize gelmeyecektir” dediler. de ki: “hayır, öyle değil, gaybı bilen rabbime andolsun ki, kıyamet size mutlaka gelecektir. ne göklerde ve ne de yerde zerre ağırlığında bir şey bile ondan gizli kalmaz. bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.”
mâide(*) sûresinin 15 . ayetinde ey kitap ehli! artık size elçimiz (muhammed) gelmiştir. o, kitabınızdan gizleyip durduğunuz gerçeklerden birçoğunu sizlere açıklıyor, birçoğunu da affediyor. işte size allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap (kur’an) gelmiştir.
yâsîn sûresinin 69 . ayetinde biz o peygamber’e şiir öğretmedik. bu ona yaraşmaz da. o(na verdiğimiz) ancak bir öğüt ve apaçık bir kur’an’dır.
nisâ(*) sûresinin 174 . ayetinde ey insanlar! size rabbinizden kesin bir delil (hz. muhammed) geldi ve size apaçık bir nur (kur’an) indirdik.
duhân sûresinin 2,3 . ayetinde apaçık olan kitab’ aandolsun ki, biz onu mübârek bir gecede indirdik. şüphesiz biz insanları uyarmaktayız
yûsuf sûresinin 1 . ayetinde bunlar, apaçık kitabın âyetleridir.
hicr sûresinin 1 . ayetinde bunlar, kitabın ve apaçık olan kur’an’ın âyetleridir.
neml sûresinin 1 . ayetinde bunlar kur’an’ın, apaçık bir kitabın âyetleridir.
kasas sûresinin 2 . ayetinde bunlar apaçık kitab’ın âyetleridir.
mücâdele(*) sûresinin 5 . ayetinde allah’a ve resülüne düşmanlık edenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardı r. oysa biz apaçık âyetler indirdik. kafirler için alçaltıcı bir azap vardır.
bakara(*) sûresinin 213 . ayetinde insanlar tek bir ümmetti. allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere kitapları hak olarak indirdi. kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. bunun üzerine allah iman edenleri, kendi izniyle, onların hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. allah dilediğini doğru yola iletir
âl-i imrân(*) sûresinin 105 . ayetinde kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. işte onlar için büyük bir azap vardır.
benzeri bir dille din hocama soru yanıt alamadığım soru.
Mezhepler niçin vardır? "Müslümanlar din konusunda belli ki bazı konularda anlaşamamış ve dinde mezhepler ortaya çıkmıştır"
Öncelikle: doğru kaç tanedir?
Bir sorunun birden fazla doğru yanıtı olabilir midir?
Bir konuyla ilgili birden çok görüş varsa hangisi doğrudur ve nasıl güveneceğiz?
Eğer ortada tanrısal bir kesinlik varsa bir kadar ayrık görüşler nasıl ortaya çıkabiliyor?
1.doğru bir tanedir, bir sorunun tek yanıtı olur kalanlar yanlıştır.(doğruya giden yollar her zaman bir tane olmaz, bazen de doğruyu bulmak için uzun bir yoldan gitmemiz gerekebilir, ancak "burun kanaması orucu bozar mı?" Sorusu karşısında 1-bozar, 2-bozmaz yanıtlarıyla ayrıklaşma varsa bunlardan ancak bir tanesi doğru olabilir, diğeri de yanlış)
2.örneğin bir soruyla ilgili birden çok yanıt var ve biz de bir seçim yapmamız istenildiğinde bize doğru geleni, işimize geleni ve beğendiğimizi seçeriz, öyleyse birden çok doğrunun varlığından söz edebiliriz.(doğru; kişisel, gerçek evrenseldir)
Bu kadar ayrık görüşler ortaya çıkmışken de gerçeğin varlığından söz edemez duruma düşeriz.
Yani bu kadar çok doğru varsa orada gerçek yoktur.
Eğer gerçek olsaydı bu kadar ayrık yorumlara gerek kalmazdı.
o göklere çıkarılan hacı hoca, imam bozuntularının pis egosu yüzünden ya da bunlara körü körüne bağlanmış o zamanın göt kıllarının aptallığı yüzünden olabilir. imam hanefi hanefiliği çıkarmış, imam maliki malikiliği çıkarmış, imam şafi şafiliği çıkarmış imam ebesinin bilmem nesi de ebesinin bilmem nesini çıkarmış. soruyorum sizlere, bütün bu imamlar adam olsalardı eğer, islamı ve insanları böyle ikiliğe ne ikiliği onlarca ayrıma sürükleyecek bir girişimde bulunurlar mıydı? çok mübarek ve izinden gidilecek insanlar olsalardı bunu düşünür ve yapmazlardı. islam'ın en büyük düşmanı bunların ta kendisidir. hem birlik ve beraberliğin içine sıçıyorlar hem de camilerde birlik beraberlik naraları atıyorlar. riyakarlığın da bu kadarı. günümüzde yok mu? daha da beteri var. isimleri öyle kalmış ama şimdi bu mezhepler de kendi içinde bilmem kaça ayrılıyorlar. mezheplere inanan ve bir mezhep üyesi olan insan benim görüşüme göre net geri zekalıdır. sadece müslüman olmak neyinize yetmiyor? islam ortak paydasında buluşmakla niçin yetinemiyorsunuz? eskiden ben de bu saçmalıklara inanırdım ailemden akrabalarımdan nasıl gördüysem öyle taklit ederdim, onlar hanefiyiz derlerdi ben de hanefiyim galiba diye düşünürdüm de, asıl düşünülmesi gereken konuyu atlardım. bu hanefi dedikleri kimdi? kim lan bu adam? allah mı peygamber mi? hiç tanımadığım bir adam-cı niye olayım. bu kadar ucuz mu bu şeyler? kendime bir tek atatürkçü olmayı yedirebiliyorum onun dışında düşünüyorum da ben hiçbir şeyci değilim. tolstoycuyumdur mesela. insanımdır ve insancıyımdır. gerisi hikaye..
islam'da Mezhepler Niçin Vardır? Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur'da açıklıyor.
"Bir su, beş muhtelif mizaçlı hastalara göre beş hüküm alır. Önemli miktarda su kaybeden bir hastaya su içmesi vaciptir, şarttır. Yeni ameliyattan çıkmış bir hastaya zehir gibi zararlıdır. Tıbben ona haramdır. Diğer bir hastaya kısmen zararlıdır; su içmek ona tıbben mekruhtur. Diğer birisine zararsız menfaat verir, tıbben ona sünnettir. Diğer birisine de ne zarardır ne de menfaattır. Tıbben ona mübahtır afiyetle içsin... işte burada hak taadüt etti, birden fazla oldu. Beşi de haktır. 'Su yalnız ilaçtır, yalnız vaciptir, başka hükmü yoktur.' denilebilir mi?"
''işte bunun gibi ilahi hükümler mezheplere uyanlara göre değişir. Hem hak olarak değişir ve her biri de hak olur, maslahat olur... Mesela, bugün bile Şafii mezhebine mensup olanların genel karakteri köylülüğe ve bedeviliğe daha yakındır. Cemaatı bir vücut haline getiren hayat-ı içtimaiyyede (sosyal hayatta) eksik olduğundan her biri namazda imam arkasında fatihayı ayrı ayrı okuyarak, Cenab-ı Allah'a kendi dertlerini bizzat söylerler ve O'ndan ne istediklerini ifade ederler. imam-ı Azam'a tabi olanlar ise genellikle medeniyete ve şehirliliğe daha yakın ve içtimai yaşayış da müsait olduğundan bir cemaat bir şahıs hükmüne girip bir tek adam herkes namına söyler, ona uyanlar kalben onu tasdik ettiklerinden ve onun sözü herkesin sözü hükmüne geçtiğinden Hanefi mezhebi mensupları imam arkasında fatiha okumazlar... "
"Birbirinden farklı gibi görünen mezheplerdeki teferruat meselelerinin hangisini ele alsak, imamların dayandıkları noktaların hak ve hakikat olduğunu görebiliriz. Bu hususta imam Şarani Hazretleri "Mizan" isimli bir eser yazarak, mezhep imamları arasında bir mukayese yaparak hangi hükmü nasıl anladıklarını ortaya koymuştur."