üniversite 3.sınıfta olduğum yılda, dersler başlamadan 1 hafta önce ocak başkanı beni çağırmış ve üniversite teşkilat başkanlığını bana vermişti. hemen ülkücü öğrencileri toplama ve teşkilatı oluşturma çabasına girişmiştim.
derslerin başlamasına 2 gün kala vakıfbankın atm'sine gidiyordum para çekmek için. işte tam o anda o da karşıdan atm ye yöneldi. kara gözüne, kara kaşına ve upuzun simsiyah saçına bakakalmıştım yolda. atm'nin önünde yüz yüze geldik, gözlerime baktığında kalbim ağzıma geldi, neredeyse atışlarını o duyacaktı.
+benim işim acil müsaade edersen.
-tabi ne demek, yani ben beklerim sen çek.
o parasını çekmeye koyulduğunda ben öylece bakıyordum arkasından. yüzünü tekrar görebilmek için yanına doğru yanaşmaya çalışınca kız rahatsız oldu, sanki atm ekranına bakıyormuşum gibi algıladı ve o psikopat yönünü ilk defa o gün görmüştüm.
+napıyorsun ulan sen, hırsız mısın ne boksun?
-yok yok sen beni yanlış anladın, vallahi öyle bir niyetim yoktu. şey diyecektim, sen öğrenci misin?
+sana ne?
-doğru bana ne. ama işte bir an ben böyle şey olunca, sordum yani.
+yeni geldim öğrenciyim.
-ben sana yardımcı olayım, üniversiteyi tanıtayım falan?
+niye? görevli misin sen bu konuda?
işte böyle sürekli laf sokmasıyla tanışmıştık, o gün oturduk kahve içtik. sadece tanıştık konuştuk. adı eylem, çorumluydu. o kadar aklımı almıştı ki jeton hiç düşmedi bende isminden. 1 tane kız arkadaşının burada okuduğunu, onun kendisine yardımcı olacağını falan anlattı. ben işletmedeydim o ise sınıf öğretmenliğinde. okul dışında sürekli görüşür olmuştuk. diğer yandan kendi fakültemde resmen ortalığın canına okuyordum, ne kadar devrimci unsurlar varsa yaka silker hale gelmişti bizden.
bir gün bunun bulunduğu bölüme gittim. tanışalı 2 hafta olmuş ve biz ilişkiye başlamıştık ama birbirimizi hala tanımıyorduk ki o gün tanıdık. cafede oturuyordu tek başına, yanına gittim oturduk. herkes görsün mesajı alsın diye elini tuttum, mutluyduk o an. bahsettiği arkadaşı geldi ve eylem'in yanında durdu. bu arkadaşı en azılı dhkp-c sempatizanlarından birisi olan, beni çok iyi tanıyan nalet bir devrimci kızdı.
+bahsettiğin sevgilin bu mu eylem? bu kişinin adı bakardidir, üniversitenin en azılı faşistlerindendir, liderleri bu faşist.
direkt böyle diyince eylem de şoka girdi bende. ''bana kendini neden anlatmadın'' dedi, bense ''bende seni bilmiyordum'' dedim. o sırada yaklaşık 30 kişilik devrimci bir grup cafeye girdi ve bir hayli hırpalandım tabi.
3 gün hiç görüşmedik, 3 günün sonunda buluştuk. eylem çorumluydu, aleviydi, babası 80 öncesinin devrimcilerindendi ve kendisi de son derece sıkı bir devrimciydi. bense sünniydim, kendimi bildim bileli ülkücüydüm.
eylem bu ilişkinin yürümeyeceğini, artık görüşmememiz gerektiğini söyleyip kestirip attı. içim ezilmişti ama hep gözümün önünde tutuyordum onu. bir yandan da kendi teşkilatımda ''başkan komünist bir kızla çıkıyor, böyle başkan olur mu'' lafları dolaşmaya başladı ki herkesi toplayıp ocakta toplantıda benim bu durumumum kimseyi ilgilendirmeyeceğini anlatıp susturdum ama içten içe herkesin homurdandığını biliyordum.
neyse uzatmayayım, biz eylemle hiç kopamadık, defalarca o da olaylara karıştı ve herkesin arasından çekip aldım onu. çevremizden korkunç tepkiler alır olmuştuk ama vazgeçemiyorduk birbirimizden. benim okulum bitinceye kadar bu böyle sürdü. gözümüzü karartıp herkesin gözü önünde birlikte geziyorduk son zamanlarımızda.
ben okulu bitirip askere gittim, o ise okuluna devam etti ve ederken karıştığı bir olay yüzünden 6 aylığına cezaevine girdi eylem. cezaevinin kapısında karşıladım onu, hala vazgeçemiyorduk. cezaevine girişi sonrası ankaraya döneceğini artık okul ve devrimcilik defterini kapattığını söyledi. eğer çok istiyorsam gelip ailesini ikna edip evlenmemizi söyledi.
gözümü kararttım, ankarada oturuyordu gittim ankaraya. benden önce ailesiyle konuşmuştu ve ailesi sünni bir ülkücüyle evlenmesine şiddetle karşı çıkmıştı. gittiğim gün buluştuk konuştuk, akşama cemevinde olacaklarını söyledi. dikmendebir cemevine gittik, o içeriye girdi sonrada bir arkadaşı aracılığıyla bende içeriye girdim ve bir köşede izlemeye başladım.
ilahi tarzında türküler söyleniyor ve insanlar yerde oturuyordu. sahne gibi ön tarafta bir bölüm vardı ve oraya çıkıp dönüyorlardı, eylem de aralarındaydı. ben en köşeden izlerken yabancı olduğumu anlayan herkes dönüp dönüp bana bakmaya başlamıştı. sadece olanı biteni izliyordum. bu sahne gibi bölümde saz çalanların hemen önünde eylem ve 4 arkadaşı daha süpürgeyle birşeyleri süpürdüler, bu ritüellerin ne anlama geldiğini bilmiyordum, yatıp kalktılar secde ettiler bir şeylere. bunun gibi hiç görmediğim bir sürü şey yapıyorlardı. sonra dua ettiler. yaklaşık 2 saat süren bu toplaşmadan sonra eylem benimle beraber meraklı gözlerin önünde dışarıya çıktık. kapı önünde bana dedesinin kendisiyle konuşacağını ama özellikle 2 abisinin ve ablasının beni istemediğini söyledi. gözüm kararmıştı, evlerine gidip konuşacaktım.
evlerine girdiğimde normal karşıladılar beni. dedesinin elini öptüm ve adam beni karşısına oturttu. evde abileri, babası, annesi, ablası, amcası ve amca çocukları vardı.
başladım konuşmaya, onu sevdiğimi ve evlenmek istediğimi söyledim. vazgeçmek niyetim yoktu. dedesi ''evlat ben şahsen sevenlere karşı değilim ama sizin evlenmeniz çok sorun doğurur, yürümez bu iş, hem babası seni istemiyor. bende şahsen sevginize saygı duysam da bu evliliğe onay vermiyorum'' dedi. o akşam sadece dedesi muhatap oldu benimle, başka kimse konuşmadı sadece dedesi konuştu. dolaylı bir şekilde onay vermediklerini söyleyip benim sorun çıkarmadan gitmemi istiyorlardı.
sonlara doğru ''ben vazgeçmezsem ne olacak'' dediğimde ilk defa abisi atladı olaya, ''sıkıysa vazgeçme. hem faşistsin hemde gelmiş kardeşimi istiyorsun'' dediğinde azarı dedesinden yedi bu abisi.
beni hiçte iyi yolcu etmediler kapıdan. izmire dönünce eylemle konuşmayı sürdürdük. o hiçbir şey umrumda değil derken ben 1 kez daha ailesini zorlayacağımı söyledim ama işte tam da o günlerde annesi rahatsızlandı. sonradan öğrendim ki eylemle kavga ettikleri için rahatsızlanmış.
benimle annesi arasında gitti geldi eylem. bu kararsızlığının arasında bir gün telefonum çaldı ve annesi telefondaydı. bana ''vazgeçmemi, yoksa ailesinin karışacağını, benim de zarar göreceğimi, bu işin büyüyeceğini'' söyledi kadın, hemde oldukça güzel bir şekilde anlattı.
kısacası yürütemedik ve bitti. yıllar geçti ve şimdi bu başlığı görünce o günleri hatırladım.
sünni ile alevinin evliliği olsa bile yürümez, zordur, çok zordur. siz istediğiniz kadar sevin çevrenizden sorun çıkartacaklar vardır.
Desteklemiyorum ama ne kadar artık mezhep mi kaldı dense de; toplumda sünni kadının sünni erkekle evlenmesi tercih edilir ya da diğer mezheplerin kendi içinden evliliği..
mezhepleri desteklemiyorum, müslümanım ama kendimi sünni veya şii tanımlamsına sokmak istemedim hiç bir zaman din hocamla bile dalaştım bu konuda. Hz. Muhammed ve ilk müslümanlar nakşimiyid nurcumuydu sünnimiydi şii miydi hanefimiydi malikimiydi vahabimiydi hiç biri değildi, bana peygambere kitaba iman et dediler saidi nursiye şaffiye falan onlarda benim gibi hesap vercek kullardan başkası değiller, bana efendilik taslayamazlar. evliktede iki taraf razıysa kimseye laf söylemek düşmez aileleri dışında.
8 yıl önce bunu denemiş ve kendi ailesinden dolayı hüsrana uğramış biri olarak söylüyorum çok zordur ,çünkü aileler her zaman işin içinde olacak ve soluklarını hep ensenizde hissedeceksiniz.
sünni tarafı bilmem ama benim de dahil olduğum aleviler bu tür evliliklerde çoğunlukla sorunlu bir tavır takınır.