tanım : ruhunu kaybetmiş her varlığın, çürümesi için terk edileceği çukurların bulunduğu masum ve sessiz bir bahçe, mabed.
odam hiç olmadı benim. kendimi bildim bileli koltuklarda yatmışımdır. işediğim zmanalar annem çok kızardı oturma odası çiş koktuğu için. yatağıma işemek nedir hiç bilmedim. hep koltuklara...
odam hiç olmamıştı benim uzuuuun bir süre. ne bir çalışma masam, ne bir rafım, ne de yatağım. sadece halılarım oldu, ve ababmın porno kasetler izlediği videonun üstünde duran bir televizyon.
odam hiç olmamıştı benim, şöyle kızdığımda kapısını hışımla çarpayım, yatağım olmadı ki hiç üzüldüğümde kendimi üstüne atayım, kapanıp saatlerce ağlayayım. ağlayamadım da zaten, onu bile çok gördüler. yasaklandım, susturuldum, içime gömdüm her şeyi; kendi mezarlığıma, bembeyaz mezarlığıma.
........
evim de olmadı ki zaten. o evden o eve atıldı hayatım. kirasını ödeyemedikleri için benim aldığım nefesin, soğuklarda buhar oluşunu gördüm sokaklarda; yatacak yer kaygısını bildim hep. ya bu gece soğukta, yatacak yer bulamazsam. ya yine evden atarlarsa?
evim olmadı benim zaten hiç, öyle ilkokul resimlerindeki gibi bacası tüten. yanından ne dere geçti evimin, ne bahçesinde bir ağaç oldu üstünde parlayan kırmızı elmalarla; ne de bisiklet oldu kapısının önünde zinciri atık diye bir köşeye bırakılmış.
evim olmadı hiç benim penceresinden bir ailenin dışarıdaki kar yağışını mutlulukla izlediği.
olmadı.
............
içimde ne varsa gömdüm kara toprağın içine.
içimde ne varsa söndürdüm yeşil gözlerinin pırıltısında.
içimde ne varsa bembeyaz, boyadım al kanınla kırmızılara.
içimde ne heves varsa, sardım seninle birlikte 4 metrelik beyaz bir bez parçasına.
içimde ne varsa tertemiz masumane, yıkadım seninle gasilhanede; sen arınırken üstündeki pisliklerden; ben boyandım leş gibi karanlıklara.
içimde ne varsa kusuyorum artık, istediğin iyi biri olmayacağım, isyan etmekse evet; çünkü ben koydum seni o mezara.
çürüyüşünü gün be gün ben takip ettim, ben düşündüm vücudunda dolaşan böceklerin attığı her adımı.
içimde ne varsa sana dair, bir bir ölüyor ve öldükçe diriliyor. tırnaklarını geçirerek çıkıyor bedenimden, paramparça, simsiyah.
içimde ne varsa sana dair, koca bir yumruk oldu boğazımda, dev bir kara delik oldu. sen öldün ya, olan ne varsa işte o dakikadan sonra oldu.
........
senin bir odan, bir yatağın, eşin, çocukların ve hayatın oldu da ne oldu?
yanıldın değil mi? gördüğün sadece bir hayal sahnesiydi. benim model'im sen bile yanıldın.
evindesin şimdi. yerin 2 metre altındaki odanda. güneşsiz, ışıksız, sessiz, soğuk, kokmuş, çürük, karanlık, adi, pislik, iğrenç, ama en önemlisi herkesten uzak odanda.
çıkardın tüm kıyafetlerini. koydun ruhunu küçük bir buluta; cildini buruşturup attın bir çöp kutusuna. kemiklerini yatırdın, sırf oradaymışsın gibi düşünsünler, orası bir şeylerle dolu olsun diye.
mezarındasın. mezarımdasın. hayatımın içindeki koca mezarlıksın.
dualarla, ağıtlarla,acılarla, isyanlarla dolaştığım mezarlığımdasın.
kokun bile yok.
kalbimdeki, aklımdaki mezarlıkta salına salına dolanmaktasın.
bembeyaz mermerler arasında, dört duvar arasında.
40'ımdan sonra ölümü fazlasıyla kafaya takar oldum.
En büyük meselem, dinlere inanmayan bir adam olarak, nasıl gömüleceğimi belirlemek.
inançsız adamların gömüsüne dair özel bir tören yok; belki olmasına da gerek yok.
islami usullerle, güzel bir camiden, bol cemaatle, şehre yakın bir mezarlıkta yatırılmak isterim ama...
Yahu bu istanbul'da, ölüm öncesi mezarlık yeri belirlemeyenlerin şansı yok. Geçen Kuzguncuk'ta bir yakınımız vefat etti; taaa Tuzla'ya gömdük. Bu ne lan?
Bu gidişle, 20 yıla kalmaz Allahın Tuzla'sına defnettikleri kişilerin üzerine GÖKDELEN yaparlar.
Bundan sonra belediyelerden beklentilerim değişmiştir arkadaşlar: Mahallemize 100 yıl kalımlı, şahane mezarlık vadedenlere OY veririm.
inanmıyorum ama, mezarlık başına çoluk çocuk gelsin; beni hatırlasın isterim. Ulaşımı zor ve uzak mezarlıklar; istemem, yerinde kalsın.
ŞEHRiMiZDE KAÇ MEZARLIK VAR?
------------------------------------------------------
istanbul'un bütününde tam 272 adet mezarlık var. Şehrimizde yılda ortalama 45 bin kişi toprağa veriliyor. Bu iş için de 110 imam, 75 gassal (yani yıkayıcı) 110 şöför ve 155 kazı personeli istihdam ediliyor. Şehirdeki cenaze aracı sayısı 80. (2012 rakamları)
oldum olası mezarlıklardan korkardım, ama öyle böyle değil. sonra bizim ocağa bir yangın düştü, korktuğum o mezarlığa defnettikten sonra geceleri gider olmaya başladım.
En sevdiğim, en güvendiğim, beni her türlü kötülükten koruyan kollayan kahramanımı, babamı birakınca o korktuğum mezarlığa, daha ilk geceyarısında zifir karanlıkta gittim mezarlığa. Benim kahramanım oradaydı, artık en güvenilir yer olmuştu mezarlık.
işler ters gittiğinde, aldatıldığımda,ayrılıklarımda, yanlızlığımda kendimi attığım tek yer mezarlıklar oldu. mahalle değiştim, şehir değiştim, ülke değiştim ama bu alışkanlık bende hiç değişmedi. 3 ev değiştim şu istanbulda 3'de ya mezarlık yanı ya mezarlık karşısıydı özel bir caba göstermediğim halde.
Ne zaman bir sorun olsa, mezalıkta konuşmaya, mezarlıkta tesilli aramaya, vermeye başladım kendime ve dostlarıma.
Herhangi bir konuda beynimi kemiren sorun, mezarlıkta konuşunca düşününce öyle süni öyle önemsiz kaldı ki muhabbeti bile yapılmaz oldu.
Bir yolunu bulup "ben onsuz yaşayamam" diye ağlayan aşığı, "bu borçlar beni öldüreçek" diyen esnafı, "hayatımın fırsatı bu" diyen siyasetciyi mezarlığa sokup bir mezar taşının başında muhabbet edince gördüm ki ölümün yanında aşkta parada kariyerde sadece teferruat kalıyor. ışıklı bir mekanın masasında mangalda kül bırakmayan adam bir mezar taşının yanında nasılda hırsından arınıyor.
"Ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabir ki?" demiştiya radyodaki adam...
ilginç bir yer. yıllarca yaşarsın, hayatta yerin vardır. sana bir şey olur, senin için "öldü" derler. seni bir beze sararlar, bu yerde bir çukur açıp seni içine bırakırlar, üzerini örterler, arkalarını dönüp giderler.
insanların son yolculuğuna uğurlandığında vardıkları son durak, yani kara toprak. insan gidince ölümü hatırlıyor. dünyaya bir şeyler vererek, hayatına anlam katarak yaşamak istiyor. içinizi karartacaktır illa ama arada uğranmasının faydası vardır.
hakkında alabildiğine entry girilmesinde maksadın ne olduğu anlaşılmayan durumdur.
tamam orası da ölülerin evi ama ne oluyor oralarda öyle falan lan pisikolojim bozuluyor.
Zaten insanlarla ve hayatla ilişkisi zayıf olan bir insan olarak arada uğradığım ve yalnızlığıma bir de yok olma endişesini katan ama yine de lanet insanların içine karışmaktansa orada bulunmaktan ve her köşe başındaki hayratlardan elimi yüzümü ıslatarak adeta âb-ı hayât suyu gibi biraz da olsa beni canlandıran, hem ruhumu hem bedenimi arındıran mekan, kabristân.