kısmetse bayramdan önce iller arası bir seyahat ile dedelerimin ve ninelerimin mezarlarını ziyaret etmeye gideceğim. onlara dua okuyacak mezarlarında biten otları yolacağım.
Lisedeyken her hafta aksatmadan giderken şimdilerde benim için hiçbir anlam ifade etmeyen hatta rahatsızlık veren bir eyleme dönüştü.
Yıllar sonra gidip de babaannemin mezarını bulamayınca gözümden süzülen yaşları anlamlı göstermek için hiç tanımadığım birinin mezarı başına oturup ağladım.
iyisiyle kötüsüyle günahıyla sevabıyla ölen kişileri yad etmek için gerçekleştirilen ve bu bayram gerçekleştirmediğimiz ziyaret.
gencecik oğlunu trafik kazasında kaybeden bir kadın diyordu ki, "eskiden her gün oğlumun mezarına giderdim. artık gitmiyorum çünkü her gidişimde psikolojik hastalığım ve kalp çarpıntım nüksediyor."
ölüm genç bedenlere yakışan bir şey değildir.
Teoride, düz mantıkla düşününce, ne sana ne de yatana faydasının olduğu gibi soğuk bir gerçek olsa da, maneviyatta öyle değildir.
Görünürde, madden olmasa da, gönül gözüyle görür ve hissedersin sevdiğin insanı.
Sanki evine gitmiş gibi, duruşunu, gözünü, kaşını hayal eder, beynine hücum eden anılar ve derin özlemle harmanlanan ağırbaşlı gizli gözyaşları dökersin.
Yaradana, ona iyi bakması, huzurlu olması için yakarırsın yüreğinin ennn temiz köşesinden.
Mezar taşındaki ismine bakar bakar da, uzun yıllar geçmesine rağmen inanamazsın orda yazan isme.
Bilirsin aslında, yoktur, ve var olmayacaktır ama gene de, yazan o isimle sarsılırsın her defasında...
Beni hissettiğine inanıyorum belki de inanmak istiyorum, beni hissetsin, sevgimi, özlemimi bilsin istiyorum.
Gözyaşlarımı tutuyorum ya da gizliyorum, görüpte üzülmesin diye çünkü bilirim o da sever beni, o da kıyamaz bana, içi kıyılır.
Gülümsüyorum yanında, iyi şeyler anlatıyorum, hepimiz iyiyiz diyorum, huzurlu ol diyorum, seni sevmekten ve özlemekten hiç vazgeçmedik, bizimlesin diyorum.
Bunlar ona iyi geliyor, biliyorum. Sevgiyle dinliyor beni, onu da biliyorum. Soru sormadan, sadece anlattıklarımla yetinerek...
En çok vedalaşırken hüzünleniyorum.
Sanki, biraz daha kalsan, gitmesen diyor mudur acaba diye huzursuzlanıyorum. Biraz daha kalıyorum.
Geleceğim merak etme diyorum, seni yüreğimde götürüyorum zaten, her daim beraberiz, sen benim parçamsın diyorum...
Duyuyor biliyorum...
Arkamı dönüp, bay bay yapıyorum defalarca. Sanki kapıdan beni uğurluyormuş gibi.
Bu, ikimize de iyi geliyor.
Ölümden korkmuyorum... Sen de ordasın diye....
Sen varsın diye hayattan da korkmamıştım zaten....
Küçük cocuklar yıllarca bayramlarda zorla mezarlığa götürülmüş, tanımadığı kişilere dua ettirilmiştir.kuru otlar içinde Su getirtilmiş, kuş suluklari doldurtulmustur. Kertenkelelerle dost olmuştur. Sonra gençler niye böyle.