çocukluğumun vazgeçilmezi, fakirlerin magnumu. sokağa çıkan son nesil olan biz 97'liler olarak mahalle maçlarından sonra kaybeden takım, kazanan takıma meybuz ısmarlardı, bazıları paketli bazıları bardakta olurdu ki bardaktaki vişneliler çok güzeldi. kolalılar da fena değildi.
eskiden nasıl götürüyodum şappır şuppur anlamış değilim geçen nostalji yapayım diye aldım bundan bitane kolalıydı heralde sidik kokuyodu nefesimde sidik koktu yiyince.
şimdi bir sürü ürüne sağlıksız gdo lu derler ancak biz çocukken bu boyadan ibaret buzu günde 2 3 tane yiyip hayatta kalmışsak bize hiç birşey olmaz. dünyanın muhtemelen en sağlıksız ama en lezzetli dondurmasıydı. insan dilinin yerken boyandığı günleri özlemiyor değil.
kar helvasının yapayı, farklı renklerde/tatlarda olan buzdur.
köydeyken kuzenime özenip "kur'an kursuna gitçem!" diye tutturmuştum. kursa gittik, tenefüslerde çocukların elinde gördüm meybuz'u, normalde yemezdim. iş çıksın diye 1-2 tane aldık kuzenle, hem koşturuyoruz hem buz yiyoruz.
parmak kadar çocuksun buz senin neyine demediler diye akşama kendini kaybetmeli, titremeli şekilde ateşlendim.
ertesi gün kursa gidemedim. zaten hocadan çok korkmuştum, gidemediğime üzülmedim açıkçası. minik lavandula'nın Kur'an kursu macerası da böylelikle son buldu.
meybuz yüzünden deist oldum.
şimdilerde "aağğ buz mu o?" diyerek buzluk yalıyorum. büyüdük tabii, ateş falan yok.
Bugün uludağ sözlükte noltalji köşesi var sanırım, çoğu başlık çocukluğumuzun efsaneleriyle alakalı. Bu kadar üst üste uplamayın beyler bünye kaldırmıyor. Bunu almak için annemden babamdan 10 kuruş dilenirdim hiç unutmam, sırf bunu yemek için deli gibi para arardım.