mevzubahis kürtlerse devrimcilik teferruattır

entry2 galeri0
    1.
  1. Küba'da Che, Vietnam'da Le Duan,
    Meksika'da Marcos enternasyonalizmine
    varıp da... Kobanê'de IŞiD çetelerine karşı
    Kürtlerin zaferini görüp dumura uğramış,
    neredeyse "Türk-islam sentezcileri"yle
    benzeşenler için yazılmıştır bu yazı.
    Başkalarının alınmasına gerek yoktur.
    Şeyh Bedrettin müridi Börklüce
    Mustafa'ydın Karaburun'da.
    Mustafa Suphi oldun, Ethem Nejat oldun
    Karadeniz'de.
    Bursa Mapushanesinde yatan Nazım'dın.
    Che'ydin, Fidel Castro'ydun Sierra Maestra
    Dağlarına çıkan.
    Le Duan'dın Vietnam'da. Bayılırdın
    bağırmaya: "Ho ho Ho Şi Min Daha fazla
    Vietnam Ernesto'ya bin selam!"
    Lübnan'dan haber veren "radyo ajanslarında"
    duydukça "Sağcı Hıristiyanlarla" çarpışan
    "Dürzi Milisler"i....
    Beyrut varyantlarında, bilimin aydınlığı için
    savaşmanın hayaliyle yanıp tutuştun. Ergenlik
    düşlerindi Ortadoğu'da bir El Fetih gerillası
    olmak.
    Nikaragua'da Sandinist Ortega'ydın.
    Meksika'da Zapatista,
    Sri Lanka'da Tamil Kaplanı...
    Şili'de "Venseramos"tun, "Kıralım
    zincirlerimizi..."
    Venezuela'da Chavez bile oldun.
    Mahir'din, Deniz'din, Hüseyin'din, Yusuf'tun.
    Ama bir türlü yüreğinde buluşamadı onlar
    Kaypakkaya'yla.
    Ahmet Taner Kışlalı için tuttuğun yasta yarım
    santim yer açmadın Musa Anter için.
    Sen de karşıydın din savaşlarına. Gericiliğe
    karşı tek kutsalındı "aydınlanma". Çağ dışı
    bir anlayışın, yobaz bir gericiliğin
    düşmanıydın hep. Ama bir türlü yüreğin
    yetmedi, "Ya Kobanê ya barbarlık!" demeye.
    Gençlik düşlerini süslemişti Filistin gerillaları.
    Hayallerinde kaç kez göğüs göğüse
    çarpışmıştın El Karamek'de. Şartlar denk
    gelmedi bir türlü...
    Hayat işte! Pörsüdü inançların, devrimciğini
    evirdi konformizm.
    Boşluktaydın yıllarca. Yine de yüreğini bir tel
    olsun kıpırdatmadı Suruç kadar yakın
    Kobanê'nin özgürlük savaşçıları.
    Hayatlarını koymuşlardı oysa düşlerinin
    önüne.
    Ölümleri bile bir işe yarasın istiyorlardı. Halkı
    özgür, insanları eşit bir ülkenin peşine
    düşmüşlerdi. 17'den 77 yaşına kadar hepsi
    gencecik savaşçıydılar. inançlıydılar hem de
    nasıl. "Ağız dolusu gülmenin" de, yanık bir
    türkü tutturmanın da, "gelecek güzel günleri"
    anlatan bir devrim marşı söylemenin de
    ustasıydılar.
    Kör inançlarla afyonlanmış, ortaçağdan
    bugüne kan içe içe yürüyen düşmana karşı
    bir adanmışlıktı ölüme karşı çektikleri kılıç.
    Bilgiyle bilemişlerdi hayatlarını. ilk
    gençliğinden beri kadın özgürlüğünün de,
    cinsiyetsiz bir direnişçinin de simgesiydi
    sende Leyla Halid.
    Ama bir türlü göremedin, neredeyse Batı'nın
    moda dergilerine kapak olacak güzellikteki
    kadınların vücudunu bomba yapıp tankların
    üzerine yürümesini.
    Batista diktatörlüğüne karşı Küba dağlarına
    çıkan Che ile Fidel'le yan yana, omuz
    omuzaydın da...
    Yanlarına bile yaklaşmak istemedin Miştenur
    tepesini ele geçiren Kobanê savaşçılarının.
    Vietnam'daydın, Kamboçya'daydın,
    Nikaragua'daydın da...
    Bir türlü gidememiştin Şengal'e, Mahmur'a,
    Kobane'ye.
    Dinin siyasete alet edilmesine karşıydın hep.
    Bırak siyaseti, dini savaşa alet edenlere karşı
    dövüşenlerin bile yanında olmayı beceremedin
    "Aman Kürtler kazanmasın" diye. Mümkünse
    görmemeye çalıştın, kendisi gibi olmayan
    herkesin kafasını kesen, kadınları köle olarak
    pazara süren canileri.
    Bayılırdın "Yaşasın Halkların Kardeşliği" diye
    bağırmaya 1 Mayıs alanlarında. Ama,
    Paramaz kadar Ermeni, Kızılbaş kadar Alevi
    olmaya korktun.
    Ne Mustafa'nın Suphi'siydin Kobanê'de, ne de
    Ethem'in Nejat'ı...
    Che'nin kızıl yıldızlı beresine,
    Fidel'in Havana purosuna,
    Subcomandante Marcos'un piposuna yetti de
    yüreğin...
    Arin'in yeşil, kırmızı, sarı fuları, Azad'ın
    poşusu olamadın Kobanê'de.
    Bağımsızlık, özgürlük senin karakterindi
    oysa. işte tam da onu yaptılar Kobanê'de.
    Ülkelerini ve insanlarını savunmak için
    sarıldılar silaha. Ne başkalarının toprağına
    göz diktiler, ne de tek mermi attılar hayat
    alanlarının dışına.
    Yıllardır savunduğun "haklı savaş" teorine
    bile "Elveda" dedin, hayallerindeki savaşı
    verenler Kürt olduğu için. Birden bire, hiç
    olmayı düşünmediğin bir gericiğe savruldun.
    "Tanrı Dağı kadar Türk" oluverdin, neredeyse
    "Hira Dağı gibi Müslüman" kesilecektin.
    iyi ki bu ülkenin devrimcileri senin gibilerden
    ibaret değildi. Şairin dediğince aynen:
    "Kızlarım, Oğullarım var gelecekte,
    Her biri vazgeçilmez cihan parçası."
    Mahir'in, Deniz'in posterlerini bayrak yapıp
    aştılar dikenli telleri, mayınlı tarlaları.
    ispanya'daki Enternasyonal Tugaylar gibi
    daldılar Kobanê'ye. Barikatlarda can verdiler
    yoldaşlarıyla birlikte Türkiyeli devrimciler.
    Sınırda etten duvar ördüler Kürt kardeşleriyle
    omuz omuza, el ele... Halaya durdular
    Türkiye'deki kentlerin alanlarında Kobanê'nin
    zaferi için. Kürt olmadığı halde, Kürtlerin
    kentinde, Kürtleri savunmak için gitmedi
    sadece Kobanê'ye Suphi Nejat Ağırnaslı;
    bütün insanlar adına, bütün hayatları
    savunmak için almıştı Paramaz Kızılbaş
    adını.
    Tam da onun gibiler için söylemişti şair:
    "Gözlerinden, Gözlerinden öperim,
    Bir umudum sende, Anlıyor musun?"
    Kobanê'de bozguna uğratılan sadece IŞiD
    çeteleri değildi. Bir sınır kasabası, bu ülkede
    "içinde küçük bir Kürt düşmanlığı taşıyan"
    herkesin gerçek yüzünü ortaya çıkarmaya
    yetti.
    Ne de olsa senin için mevzubahis Kürtler
    olunca, "devrimcilik" teferruattı. Aslında
    Kobanê, geçmişteki başkaldırıların
    simgeleriyle maskelenmiş sahte devrimciliğin
    de tabutuna son çiviyi çaktı!
    -Celal Başlangıç.
    1 ...
  2. 2.
  3. gökten amerikan uçağının yardımını bekleyen komunist humanist aynı zamanda anti emperyalist kürtçü sloganı.
    afyonlu katolik gay taşfırın ustalarından beri görülmedi böylesi.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük