Mevlana, işgalci Moğolları otorite olarak tanıyan, devletinden yana taraf olun oğlunun cenazesine bile gitmeyen bir vatan hainidir.
Sanatını değerlendirmek haddim değil. yaşadığı topraklara sadakat asıl kriter. Bu topraklar vatanperver kadar hain de yetistiriyor ne hikmetse. Bugünlerde de iyi sanat yapan "saz çalanlar", bir çok islam aliminin haydut organizasyon olarak tanımladığı israil'i otorite olarak tanıyanlar var biri hapiste diğeri de Amerika'nın kucağında.
Devletine ihanet ettikten sonra bir kıymeti harbiyesi yoktur. ister mesnevi yazsın ister ibne olsun bize ne?
kurt kurtla gezer, itler itinen
Kurt şikarla doyar itler küt'inen
Yani Fitnetullah denen CIA ajanı eşcinsel olsa onu mu konusacagiz. Mevlana da vatanını sattıktan sonra ne yaptığı umrumda bile olmaz. Herkes kendi namusundan cömert olmakta özgür.
Duzenleme: Moğol yerine sehven yazılan Timur düzeltilmesi. Teşekkürler katalin.
Mevlana Şems tamamen gayrımeşru ilişkidedir, sapkınlardır.
Mevlana da mesnevinin başında "bu devirde Allah kelamı yazılsa mesnevinin kendisi olur" mealinde şeyler zırvalamıştır.
etme. (hem basit hem manalı hem derin hem deruni) bunu diyip sosyal ortamda tavlamaya çalıştığın kıza üç cümle kurup peki cevabını almışsın gibi. kıza aşıktık galiba çokta kalifiye bi söz değil lan harbiden ...
mesnevi ve divan'ı kebir okuduktan sonra yaşattığı hissiyat inanılmazdı benim için. Bu arada homofobikleri görmek de güzel, öyle olduğu da kesin değil. Burada tartışarak nasıl bir sonuç çıkçak onu da çok merak ediyorum ayrıca. Üyelerden biri ''bekleyin benim zaman makinam var, hemen atlayıp o yıla gidiyorum gerçeği öğrenip geliyorum'' demesi falan lazım.
Hiç kusura bakmayın bromance falan değildir. Bildiğin aşktır. Kutsal görüyorsunuz ve gözünüzde küçülmesin diye eşcinsel değil arkadaşlar falan diyorsunuz. Her tarafınız falso. ikisi de kutsal insanlar değillerdi. Ve birinin eşcinsel olması onu daha niteliksiz yapmaz.
Mevlana'nın bazı düşüncelerini severim fakat kabak risalesi'nden sonra ısınamadım bir türlü. Buna benzer saçma bir iki hikayesi daha var. Yani bir fikir eşekle kadının cinsel ilişkiye girmesiyle anlatılmak zorunda değildi, en azından böyle huşu ve islam aşkıyla dolu olduğu söylenen bir insan bunu anlatmanın başka yolunu bulurdu. Tiksinç.
Ama şems'e duyduğu aşktan etkileniyorum. O 3 mektupta dostun dosta yazacağı sözler yok. Adama ibne derler.
Nitekim diyorlar da.
sağlam dostluğun yakınlığın illa ki çirkinleştirilerek abidik kubidik yorumlara vesile olabileceğini gösteren ilişkidir. iki insan birbirini çok sevebilir, bu sevginin temelinde dostluk ve ortak hedefler etkili olabilir. illa ki herşeyin temeline cinselliği sokan zihniyetlerin bu iki zaat arasındaki ilişkiye bunu sokmak istemeleri çok normal. nasıl olsa cevap veremiyorlar.
ayrıca dinen zinhar haram olan bir şeyi kendini belli bir dini yola sokmuş iki kişiden beklemek sadece islam'a karşı güdülen bir algının yaklaşımıdır.
Hocanın müridini bademleme ritüeli şems-mevlana aşkı ile islam'a girmiş ve tüm tarikatlarda şeyhmer/şıhlar milletin ağzına vermeye başlamıştır... Küsküyü.
Katıldığım bir Konya gezisinde, sıra Mevlana'nın türbesine uğramaya gelmişti.
Bize eşlik eden rehberimiz Mevlana ve şems hakkındaki "eşcinsel aşıklar" lafının birer dedikodu olduğunu ısrarla vurguladı. mevlana şems'in sadece allaha olan aşkına aşıkmış.
Tabiki olayın arka yüzünü, adamların ilişkisini bilemeyiz ama ben rehberime tam olarak katılmıyorum, mevlanın bizzat kendi yazdıklarını okursanız ne demek istediğimi anlarsınız.
Rehber muhtemelen mevlana okumamış, daha çok belediyenin eline verdiği kağıtta yazanları ezberlemişti.
Bunun dışında şems'in, mevlana'nın tyler durden'ı olduğunu söyleyenler de var.
bu bakış açısıyla irdelediğinizde mesnevi’de de şirk kokan dizeleri görebilirsiniz; ancak şunun ayrımını yapmak gerekir: tasavvuf, islam ya da islam'ın yasa ve hükümleri değildir. öyle ki tasavvufun bir dine bağlı olması gerekmez; yalnızca bir din ile temellendirilebilir, gölgesine sığınılabilir. dünya'nın bilinen tarihine baktığınızda çeşitli dinlere mensup -pasifik'ten çin'e, adriyatik'ten hindistan'a kadar- hem tasavvufa hem de ünlü sufilere rastlayabilirsiniz. tasavuf; insanın mana alemindeki yükselişini, ruhun kat ettiği basamakları, içsel derinliğe giden yolu ve saf enerjiye ulaşmaya olan ümidi tasvir eder ki tasavvufun strateji ve yöntem değiştirmiş halini -özellikle 1970'lerde- parapsikoloji'de görürüz. ancak, ne yazık ki, bazı kavram ve düşünceler günümüzde sığ bir bakış açısıyla yorumlanır oldu. farklı görüngelere uzağız, önyargı ise düşüncelerimizi soğuk ve taş duvarlar arasına prangalamış vaziyette. elbette bu kişilerin olduğu kadar yalnızca pozitivist paradigmanın ilkeleriyle dayatılan eğitimin suçu. bunun yanında biraz da felsefe okumanız dileğiyle. saygılar efendim.
erkehan ph.d.