mevlana ile şems

entry36 galeri0
    35.
  1. 13. yuzyil konya magazin gundemine gore sevisiyorlarmis.
    1 ...
  2. 34.
  3. birbirine çok yakın iki dost. çok çok yakınlar ama. bir kitapta okumuştum. bir odaya kapanıp kaç gün odadan çıkmıyorlarmış ve konuşmuyorlarmış kimseyle.
    1 ...
  4. 34.
  5. 33.
  6. Mevlana sırf şems Yanımda olsun diye şems’i kızı ile evlendirecek kadar büyük bir aşk.
    0 ...
  7. 32.
  8. onları birbirine bağlayan allah aşkıydı. din onlar için araçtı asıl amaç aşka kavuşmaktı.

    dolayısıyla herkesin anlayamayacakları bir ilişkileri vardı. ister gay olsunlar ister başka bir şey onların aşkları ortaktı. kimseye de gözüyle görmeden, kanıt göstermeden yok şöyleydi yok böyleydi diye iftira atmaya gerek yok. kanıt varsa eyvallah, kanıt yoksa cehennemde yandınız müminler.
    0 ...
  9. 31.
  10. 30.
  11. 29.
  12. Mevlanayı mevlana yapan isim bir bakıma şemstir.

    Ne olursan ol gel sözünü şems sayesinde diyebilmiştir Mevlana.
    2 ...
  13. 28.
  14. birisi aydır diğeri ayı yarmıştır. bir aşktır belki de bilinmez ama arada bir aşkı aşıp mekanikliğe dönen durum olmuştur.
    1 ...
  15. 27.
  16. anadolu ahalisinin ahlaki değerleriyle değerlendirilemeyecek ikili. halk kültürü ile saray kültürü birbirinden çok farklıdır.
    1 ...
  17. 26.
  18. bağlılıktır, aşktır. şems mevlana' nın yanından ayrıldığında, mevlana şu sözleri söylemiştir: ' ben senim, sen de bensin. aynı kokuları, aynı heyecanları, aynı acıları yaşıyoruz. '
    0 ...
  19. 25.
  20. hakların da asılsız bir sürü şey söylenen, tasavvufun ne kadar ince bir bilim ne kadar aşk üzerine kurulmuş bir ilim olduğunu bilmeyen cahillerinin suçladıkları, allah katında yerleri apayrı olduğuna inandığım ikilidir.

    tasavvuf üzerine yazılmış aşağıda ki yazıyı okumanızı isterim sadece selamlaşmadan ibaret bir yazı.

    --spoiler--
    aŞK OLSUN!!! (TASAVVUFA GÖRE)

    Tasavvufta şöyle güzel bir adet varmış:

    Dervişin biri, yine bir dervişler topluluğu içerisine gelip, selam vererek oturduktan sonra, topluluk gelen dervişe “Merhaba!” yerine “Aşk olsun!!” dermiş… Derviş de “Aşkınız cemal olsun efendim!” diye mukabele edermiş… Bu sefer topluluk “Cemaliniz nur olsun!!” dediğinde, derviş “Nurunuz ayn olsun!!” dermiş ve böylece selamlaşma bitermiş….

    Tasavvufta aşk o derece içselleştirilmiş, o derece özümsenmiş ki… Selamlaşma bile aşk üzerine kurulmuş… Tasavvufta bütün diyalogların böyle kalbi incelikler içerisinde cereyan etmesi ne kadar hoş değil mi?

    Bir de günümüzdeki selamlaşma diyaloglarını düşünün….

    ” - Nabers lan!”

    ” - Selam moruk!”

    Tasavvuftaki aşk anlayışı, elbette “televole aşkı” türünde bir aşk anlayışı değildir… Günümüzde, birçok temel kavramda olduğu gibi “aşk” kavramı da “kavram kargaşası” içerisine sokularak, gerçek anlamından kopartılmış ve çok daha farklı anlamlarda kullanılır olmuştur… Artık yaşanan bazı edepsizliklerin bile “aşk” olarak nitelendirildiği hepimizin malumudur…

    Yine bahse konu yazıda; Tasavvufta ““Aşk nedir” diye sorulsa, ““Aşk, Maşukun rızasıdır” cevabının alınacağı kayıtlıdır… Kanaatimce “aşk”, en kısa ve öz olarak ancak bu şekilde tanımlanabilirdi… Maşuk ise, hakiki aşkta elbette ALLAH’tır…

    Düşünceler davranışları, davranışlar da düşünceleri etkiliyorsa ve insan… ki onun ruhi, fikri ve hatta bedeni yapısı böyle bir etkileşim sonucu şekilleniyorsa; Tasavvufun, hayatın her bir anını hiçbir boşluk bırakmadan neden çepeçevre kuşattığını çok daha iyi anlıyorsunuz… Velev ki, bu bir selamlaşma anı olsa bile… Boşluğa asla izin yok… Size atılan “irtibatı koparmayalım” formatı dolayısıyla, siz artık bir pergelsiniz… Bir ayağınız olması gereken noktada sabit, diğer ayağınız yetmiş iki milleti dolaşmakta… Ama irtibatı koparmadan… Boşluk bırakmadan…

    Yukarıdaki selamlaşmada dikkatimi çeken en önemli husus, selamlaşmayı sona erdiren “Nurunuz ayn olsun” cümlesidir…

    “NURUNUZ AYN OLSUN!
    --spoiler--
    0 ...
  21. 24.
  22. ilahi aşkın yansımasını birbirlerinde izleyen hak aşıkları.
    0 ...
  23. 23.
  24. abi biliyoruz, görüyoruz. peki bizi alıkoyan ne?

    dünya boş, hepsini sana verseler; 100 sene.
    sonra ?
    öldürüyoruz, yakıyoruz, yıkıyoruz ne için ?
    ateistim diyen arkadaş ne için yaşıyorsunu geçtim, sonrası ?
    0 ...
  25. 22.
  26. elif şafak ın,pembe renkli kitap kapağı ile mükemmel anlatımı ve betimlemesiyle adeta ete kemiğe bürüdüğü kitabın konusu..
    3 ...
  27. 21.
  28. genç nesile örnek tarihi şahsiyetlerdir.günümüzdeki insanların anlayacağı dilden betimlersek birisi asist kralı diğeri o asistleri gole çeviren gol kralıdır.
    0 ...
  29. 20.
  30. hollywood için 2. dünya savaşı neyse, bizim edebiyat için de mevlana-şems olayı o oldu son yıllarda. yazık, ucuzluyor mevzular böyle böyle. no war, no postmodernizm!
    1 ...
  31. 19.
  32. gay olduklarını sanmıyorum, lakin gaylerse tanrı'ya olan aşklarınıda göz önünde bulundurursak. (bkz: 3'lü)
    2 ...
  33. 18.
  34. 17.
  35. bunların gay olduğuna dair söylentiler de vardır. zaten insan çok yakın dostları ile bile fazla ilgilenemez oldu hemen gay yakıştırılması yapılmaya başlandı.
    1 ...
  36. 16.
  37. birbirlerinin eksik taraflarıdırlar. birbirlerini tamamlarlar. şems, mevlana'yı tamamlamak için birçok şey yaptırmıştır mevlana'ya. mevlana'da şems'e birçok şey öğretmiştir. ikiside müthiş insanlardır. onlarının aşkının sadece ilahi aşka yöneliş olduğunun farkına varamayan zavallı beyinlerin eşcinsel suçlamalarına maruz kalmışlardır. üzülüyorum bu zavallı beyinleri gördükçe.
    1 ...
  38. 15.
  39. Bugün ahmet benim,
    ama dünkü Ahmet değil
    Bugün anka benim,
    ama yemle beslenen kuşcağız değil

    Enelhak kadehiyle
    bir yudum içen sızdı
    Tarılık şarabından
    Şişelerle, küplerle içtim ben, sızmadım,
    ben, sultanların aradığı sultan

    Ben hâcetler kıblesiyim
    Gönlün kıblesiyim ben
    Ben cuma mescidi değilim,
    insanlık mescidiyim ben

    Ben saf aynayım,
    sırım dökülmemiş, paslanmamışım
    Ben kin dolu bir gönül değilim,
    Sinâ dağının gönlüyüm ben

    Üzüm sarhoşluğu değil benim sarhoşluğum,
    benim sarhoşluğumun sonu yok
    Tarhana çorbası içmem ben,
    can yemeği yerim,
    içerim can şerbeti

    işte sarttı seni
    bir gümüş bedenlinin özlemi
    Altın haline geldin artık
    Sen altına âşıksın,
    altın benim rengime âşık

    Gönlü saf sûfiyim ben,
    benim tekkem âlem,
    medresem dünya benim
    Değilim abalı sûfilerden

    ister yakarış eri ol sen,
    meyhane eri istersen,
    bundan sanki ne çıkar?
    Yok cumartesiymiş, yok cumaymış,
    bence ne farkı var?

    Gerçeğin tadını alan er
    ne altına aldırış eder,
    ne kalendar tacına bakar
    Ne tasası vardır, ne kini

    Ey Tebriz'li hak Şems'i,
    yüzünü göstermediysen sen,
    yoksul çaresiz kalırdı kulun;
    ne gönlü olurdu, ne dini...
    2 ...
  40. 14.
  41. 13.
  42. biri söyleyen, diğeri ise söyletendir.
    1 ...
  43. 12.
  44. aralarındaki muhabbeti anlayacak kadar zeki olmadığım iki sevgili.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük