yüzyıllar öncesinin konya'sından bahsedildiği için, yanlış anlaşılmalara çok açık olan bir ilişkidir.
bugün bile iki erkeğin odaya kapanıp günlerce çıkmaması farklı yorumlara yol açabilecekken, o dönemde bunların düşünülmesi çok mantıklı. anlatılanların doğruluğunu savunduğum mantığı çıkarılmasın, sadece durumu ait olduğu döneme göre değerlendiriyorum.
şems-i tebrizi zaten aykırı bir kişiliktir ve buna bağlı tepkilere maruz kalmış, hatta öldürülmüştür. mevlana ve şems, tarihin en büyük gönül bağına sahiptirler bence ve bunun sonucu olarak enfes bir mesnevi çıkmıştır ortaya. mevlana şems için "can" der, "hamdım, piştim, yandım" der. sevgili olarak anlatır şems-i tebrizi'yi. ama zaten bulmaya çalıştığı şey aşktır mevlana'nın. şimdiki gibi insanların ürolojik bölgelerine hükmeden bir aşk değildir ama, ilahi aşkı arar mevlana ve şems de onun Allah'ı ararken edindiği yoldaştır.
bence şems; kılık kıyafetten, iyi yemeklerden, rahat yaşamaktan el etek çekmiş, dünyalığı yaşamayı reddetmiş bir alim olarak allah için çıktığı yolda, yanlış bir adım atmamıştır. mevlana da zaten "akıl hocam, beni ben eden insan" dediği şems ile aynı yoldan yürüdüğü için, görüşüm mevlana'yı da kapsamakta.
Gönül bağını ve ilahi aşk' a uzanan yolda yoldaşlığı içeren ilişkidir. Bence bu konuda en azından bir kaç kitap okumadan imalı imalı yorum yapmak büyük haksızlıktır.
dünyevi değildir. mevlana'nın şiirlerinde geçen aşk kelimesinin anlamını bilmeyip sevgilisine trip atmak için kullanan akıl yoksunlarının anlayamayacağı cinstendir.
Şems ile tanışana kadar zaten her konuda sahip olduğu bilgilerin ip uçlarını hocası şems sayesinde öğrenen mevlana, bu ilişkiyi; kendisinin en bilgili dönemini 'hamdım', hocamla 'piştim' ve onun gidişiyle 'yandım' diye yorumlamaktadır.
kendini insan sanan kimi iki ayaklıların, iki erkeğin saatlerce bir mekâna kapanıp ne yapabilecekleri hakkındaki fikir(!) ve yorumlarıyla(!) -zirâ insanın fikri neyse zikri de odur- şekillendirmeye ve sınıflandırmaya çalıştıkları ilişki.
her iki ayaklı düşünme, analiz etme, yorumlama yetisine sahiptir diye bir şart yok tabii.
Orjinali konyadaki mevlana müzesinde ; mevlananın kendi el yazması iledir :
Mevlâna ve Şems arasında geçtiği söylenen hadisede de görüldüğü gibi, Vahdet-i vücud, kadın kılığına giren Tanrı ile seviştiğini iddia etmektir. Ne gariptir ki; ALLAH'a söverek nara atan sarhoş bir sokak serserisini, öldürmeye-dövmeye kalkan sofî, Şems ile Mevlana arasında geçtiği söylenen şu hadiseyi kutsar veya sessiz kalır: 'Mevlana Şemsin yanına girdi. Şems şahane bir çadırda oturmuş Kimya Hatun ile oynaşıyordu. Mevlana dışarı çıktı. Bu karı koca oynaşmalarına mani olmamak için medresede aşağı yukarı dolaştı. Sonra Şems (Mevlâna'ya) içeri gel diye seslendi. Mevlana içeri girdiğinde Şems'ten başkasını görmedi. Kimya nereye gitti? dedi. Şems: Yüce Tanrı beni o kadar severki, istediğim şekilde yanıma gelir. Şu anda da Kimya Hatun şeklinde geldi' buyurdu.