geçenlerde, yanımda oturan bir delikanlı, kucağında bebeği olan hatırı sayılır ağırlıktaki bir kadına yer vermek için ayağa kalkmıştı ki tren aniden hareket etti. kucağındaki bebekle bir yerden tutunma şansı bulamayan kadıncağız, kendini dengelemek için arkaya doğru koşmaya başladı. koştu koştu ve 50'li yaşlarda bir adama sıkı bir omuz atarak onu tutunduğu borudan kopardı ve tam anlamıyla kucağına oturdu. adam altta, onun kucağında kadın, kadının kucağında çocuk, lahana yaprağı gibi iç içeler.
ben kadına hayret ettim. nasıl bir koruma içgüdüsüdür bu! onca tehlike atlatmışsın, hiç olmazsa, refleks hareket olarak kolunun birini uzat da yapış bir yerlere değil mi? ama hayır! bebeğini sıkı sıkıya kucaklamış, aldığı ivme ile koşarak ağırlığınca omuzladı adamı.
görüntü olarak komik ama gülünesi olmayan bir durum, baktım! kimse gülmüyor. dedim ki vicdani muhasebe çok önemli, evet.
metroda ayakta dururken hazırlıksız davranıp, bir yere tutunmamış, aniden hızla öne atılan aracın içinde, fizik kuralları gereği dünyanın en hızlı moonwalk'unu yapan bir zavallıdır..
insanların yanından bir salisede geçer geri geri..
- cezmi bak bir kuş..
+ hayır bir uçak..
* hayır gerizekalar ne kuşu, adam işte bu.. metro hareket edince geriye doğru savrulmuş.. hala koşuyor toparlanmak için ama düşer birazdan..
- sen kimsin be bozdun bütün senkronu?
* kavga mı istiyorsun kuşbeyinli?
seni seviyoruz metronun aniden hareket etmesinin mahvettiği adam.. seni anlıyoruz..
(başlık çok hatalı gibi duruyor ama değil.. atlamayın boşuna türkçemiz mürkçemiz diye direk tdk'dan memur var yanımda, sizi bekliyor..)