metrodaki kızların ulaşmak istedikleri asıl amaçtır.
seneyi hatırlamıyorum.
özel aracım arızalanmış, dolayısıyla kırmızı ışıklarda otobüslerin yanında durup otobüsün içindeki sarı saçlı mavi gözlü kızları kesip, bakın kızlar arabam var, bir sonraki durakta inin, atlayın benim arabaya, dj sentelyo ile çılgıncasına kopalım bakışımı atamıyorum.
abazalık başa vurmuş, bir kızla kesişmem lazım. ciğerlerim nikotin nikotin diye değil, abazalık , abazalık diye höykürüyor adeta.
halk otobüsüne binmem olm ben, underground rapstayla bi insanım, ancak metro ya binerim dedim, ilk gelen metroya el işaretiyle dur dedim, durdu, atladım içeri.
toplu taşıma araçlarında adettir, abaza erkekler ve tiğneycır kızlar birbirlerini keserek aşık olurlar, son durakta metrodan inince aşk biter, hah tam da böyle bir hedef arıyorum kendime.
metronun içinde sağa sola arka fonda yusuf miroğlu nun hışmını gösteren rüzgar efekti yani ''fışşııııııuuuuuuğğ'' ile sağa sola sert ve keskin bakışlar atıyorum.
bir de ne göreyim, aman yarabbi. 5 metre ilerde sarışın mavi gözlü taş gibi bir hatun, bana bakıyor, gülümsüyor, hayırdır inşallah, hey!
hemen ipad imi çıkartıyorum, müziğimi dinleyip etrafını pek iplemeyen, yağuşuhlu ve bunun farkında asi genç imajımı veriyorum, kızlar hasta, erkekler hızlı ve öfkeli.
tam bi durak sonra kaleyi tam karşıdan gören bir noktadan bir koltuk boşalıyor, adamın biri koltuğu terketti yani, fesatlığa lüzum yok. önümdeki tiğneycır gence çelmeyi takarak engelleyip attım kendimi koltuğa, sağol deikanlı, büyüklerini bil, afferin dedim.
yanımda yaşlı tonton bi teyze var, hemen okul muhabbetine başladık haliyle. bir yandan kıza bakış atıyorum, kız bakınca kafamı çeviriyorum, bi yandan da camdan yansıma yaptırıyorum, fizik falan hep 5 idi lisede.
teyze harita mühendisliği nde okuduğumu öğrenince o dayanılmaz soruyu soruyor, 2 yıllık mı 4 yıllık mı?
bizim çilemiz bitmez teyze cim falan diyerek ahahaha, ay sinirlerim bozuldu diyerek behlül misali şenlendiriyorum ortamı, kız da gülüyor bi yandan. kız abayı yaktı bana zaten, metrodan inip evlendirme dairesine gitçez o derece.
üç beş durak daha geçiyoruz, kız sürekli bağa bakıyor, olm uğur bak ilk defa hayatında bu kadar uzun bi kesişme süresi yaşadın bi kızla, bu kızı da kaçırırsan git görücü hamamına diyorum içimden.
o sırada teyze, bana müsade evladım, izin verir misin dedi, tabi teyzecim dedim, kalktım, centilmen ve olgun erkek imajıyla teyzenin çantalarına falan yardım ettim, yerime geri dönmedim, operasyon kurtlar vadisi!
yavaş adımlarla ilerledim kızın yanına, kız bana garip garip bakıyor, ee haliyle daha önce benim kadar mükemmel bir organizma görmemiş, baksın diyorum içimden. gittim ve yanına oturdum.
merhaba dedim, merhaba dedi. sırf esprili bi ortam olması açısından,
kız senin gibi cici bici kızların böyle yerlerde ne işi var ham yaparlar seni dedim, demesem iyiydi ama yaptım.
-uff snne be slqq :s dedi. yemin ediyorum , sesli harf kullanmadan cümle kurdu kız.
ne demek kız banane dedim, sabahtan beri kesiyosun beni, bizim de bi iffetimiz namusumuz var, annem babam duysa ne der, çabuk sevgili ol benimle dedim.
- ya sen ne salak mışsın öyle dedi, toplu taşıma araçlarının temel raconu budur, bi enayi buluruz, çoh hoşlanmışız imajı vermek için bakışırız falan dedi, çok eğlenceliymiş, vakit geçmiyormuş başka türlü.
ulan!!! neyse, madem vakit geçircen, git tuzla kadıköy otobüsünde erkekleri kes arkadaşım, 1 saat doya doya eğlen, hem metroya binmişsin hem vakit geçirmekten bahsediyosun dedim.
-ay salak şhey, kaçılır mısın yoksa imdaat diye bağırıcağım dedi.
metroya girerken ki yusuf miroğlu karizmam zedelenmesin diye uzaklaştım oradan , içimden sürekli terkedilmiş ve boynuz manyağı yapılmış bir ergenlik yaşayan emre aydın şarkıları söyleyerek. *