metroda canlı müzik

entry2 galeri0 video1
    ?.
  1. istanbul'un bunaltan koşturmasında sizi gülümsetendir.
    hoşgörüsüz insancıklar tarafından engellenmeye çalışılmaktadır, metroda müzisyenlere yapılan saldırıyla ilgili olarak müzisyen arkadaşımın paylaşımını sözlükten duyurmayı borç bilirim;
    23.12.2010 tarihinde Şişli metrosunda müzik yapan grup arkadaşlarım Mübin, Özgür, Özden güvenlik görevlisinin saldırısına uğradılar. Herşey, her hafta yaptıkları gibi gün sonunda bozuk paraları paylaşmak için güvenlik görevlisinden personel tuvaletinin anahtarını istemeleriyle başlıyor. Görevli 'Yok size anahtar Emir geldi, vermiyoruz artık anahtarı'diye tersliyor. Arkadaşlarımız üsluplarını bozmadan amire ulaşıp sormalarını istiyorlar görevli bunun üzerine amirini arıyor, 'karşı taraftaki personel tuvaletini kullanacakmışsınız' diyerek arkadaşlarımızla beraber durağın karşısına geçmek için gişeye geliyor. Verilen izin doğrultusunda gişeye akbil basmadan geçiyorlar. Zaten kapıyı diğer güvenlik görevlisi açıyor. Yürüyen merdivenlere ilerlerken görevli arkadaşlarımızı telsizle itekleyerek "neden para atmadan geçiyorsunuz kimsiniz ki siz?! Zaten bi çuval para kazanıyorsunuz bir de akbil basmıyorsunuz" vs diyerek taciz etmeye başlıyor. Arkadaşlarımız metroya binmeyeceklerini, bunu kendisinin de bildiğini söylüyorlar. Bitmek bilmeyen tacizlerden bunalan Özgür, "Yeter artık ne laf anlamaz adammışsın" diye çıkıştığında görevli kendisine vuruyor. Özgür metrelerce yükseklikteki merdivenlerden düşmek üzereyken Özden onu tutuyor. Mübin güvenlik görevlisini sakinleştirmeye çalışırken, Özden araya girmek üzere merdivenlerden yukarı çıkmaya çalışıyor. Güvenlik görevlisi yukarı çıkmaya çalışan Özden'in suratına telsizle 3-4 kez vuruyor. Yere düşürdükten sonra da tekmelemeye başlıyor. Özden'i kurtarmaya çalışan Özgür'e vurup yere düşürdükten sonra bir de kafasına basıyor. Mübin'in yardım istediği güvenlik görevlisinin araya girmesiyle olay bitiyor.

    Karşılıklı şikayetler, güvenlik görevlisinin sakinleştirilmesi ve başımıza gelecekler konusunda uyarmaya dönüyor. Sonuçta haklı olanın biz olduğumuzu bilmesine rağmen, orada çalma iznini bize veren Ulaşım A.Ş. Halkla ilişkiler yetkilisi bize bir ay uzaklaştırma veriyor. Bu kararın, güvenlik şefinin arkadaşlarımızdan şikayetçi olması üzerine alınan bir karar olduğunu söylüyor.

    Öncelikli görevi halkın, yani bizim güvenliğimizi sağlamak olan, eline bu amaçla yetki ve hatta silah verilen, amirlerinin şeker hastası olduğunu söyleyerek sinirini ve saldırganlığını meşrulaştırmaya çalıştığı bu gözü dönmüş insan(!), güvenliğimiz açısından başlı başına bir tehdit oluşturmaktadır. Ancak burada sadece bu kişi hakkında konuşmak yanlış bir noktaya odaklanmak olur. Asıl sorun o kişinin bunu yapabilme cesaretini nereden aldığıdır. Karşısındaki insanı herhangi bir şekilde aşağılama ve ona şiddet uygulayabilme hakkını ona kim veriyor? Bu yapılan faşizme karşı bizim de faşist tepkilerimiz mi olmak zorunda??

    Biz de insanlığından şüphe ettiğimiz o şahıs gibi, bezginlikten ve yaşamsal sorunlardan kaynaklanan öfkemizi, gücümüzün yettiği kişilere mi yöneltmeliyiz? Onun gibi mi olmalıyız?!

    Grup arkadaşlarımın yanında değildim. Ama bu benim de başıma geldi. Bir sokak müzisyeni olarak, Kadıköyde zabıta amiri müzisyen arkadaşımı yumruklarken benim de canım yandı. Odakule'de bir diğer arkadaşımın burnu kırılırken benim de içimde bişeyler kırıldı. Sokakta müzik yapıp yoldan geçen insanların birkaç saniye de olsa hayatlarına keyif katmak nasıl bir zarar veriyor ki bu insanlara, bizi yok edilecek düşmanlar ya da topluma karşı tehdit gibi görüyorlar?
    Müzik yaptığımız her yerde belediyeler veya ilgili kurumlardan yazılı izin alarak çalışıyor, herkes gibi emek karşılığı, sadece yoldan geçenlerin takdir ettiği ölçüde ekmeğimizi kazanıyoruz. Dilenmiyoruz, zorla bir şey satmıyor, kimsenin zamanı dahil hiçbir şeyini gasp etmiyoruz. Biz sadece en iyi bildiğimiz işi yaparak dünyaya değer katmaya çalışıyoruz. Bizim sorunumuz Şişli'deki güvenlikle, Kadıköy'deki zabıtayla veya Beyoğlu'ndaki polisle değil. Bizim sorunumuz hoşgörüsüzlükle, insanı hiçe saymakla, kendinden olmayana tahammülsüzlükle.

    Ben bana dokunmayan yılana bin yaşa diyemiyorum, şiddet gören ben olmasam da "Sen yılansın!" diyorum. Bana fiziksel olarak dokunmayan o şiddet, hoşgörüsüzlük, tahammülsüzlük yılanını herkes görsün istiyorum. Ben bir sokak müzisyeniyim, ben bir müzisyenim. Ben müzikten anlarım, sanattan anlarım, ama ben sokaktan da anlarım. Yeri geldiğinde kendimi korumayı, benim canıma kast edenler kadar iyi bilirim. Sokakta çalan bütün arkadaşlarım da benim gibi şiddete şiddetle karşılık verebilecek güç ve yeterlilikteler. Neden yapmıyoruz peki? Neden susuyoruz?
    Susmuyoruz! işe giderken duyduğunuz santurla cevap veriyoruz, okula koşarken kulağınıza takılan gitarla cevap veriyoruz. Kemanımızla, kanunumuzla, bendirimizle, sazımızla, şarkımızla karşılık veriyoruz. Biz en iyi bildiğimiz yolla sevgiyi, eşitliği, dengeyi, unuttuklarımızı hatırlatmak üzere sokakta olmaya devam ederek karşılık veriyoruz. Biz buradayız ve her şeye rağmen burada olmaya devam edeceğiz!
    2 ...
  2. ?.
  3. boğaziçi üniversitesine bağlı bir caz klübünün istanbul metrosunda gerçekleştirdiği eylemdir.



    (bkz: joshua fit the battle of jericho)
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük