tanım: metroda cam açılmasınını isteyen ama bunun imkansız olduğunu bilmeyen yaşlı teyzedir.
ankara da yine normal bir gündü. sisli ve ayazı kulakları kesen bir gün.
ümitköy metrosundan içeri süzüldüm soğuktan kaçmak için. kartımı okutup metronun aşağı indim. metroyu bekleyen kalabalık olmayan bir grup vardı. yolculuğumu hangi vagonda devam ettireceğim benim için oldukça önemliydi. çünkü sonuçta 25 dakikanızı o insanlarla geçirecektiniz. bu yüzden gençlerin olduğu tarafa doğru ilerledim. yaşlılardan kaçmak istiyorum çünkü sohbet edecek insan arıyorlar.
metronun geldiğini sert bir rüzgar, bir ışık ve güçlü korna sesleri ile anladım. hemen gençlerin olduğu grubun içinden güzel saçları olan ve büyük ihtimalle yol boyu bakışacağım kızın arkasından metroya giriverdim. tam da hesapladığım gibi oldu ve o kızın direk karşısına oturdum. metro oldukça sakin ve boş görünüyordu. kapıların kapanması ile birlikte inanılmaz olayların başlayacağını nereden bilebilirdim?
bakışacağım kızın bir yanı boştu. onun bir yanında ise özgüvensiz bir şekilde oturan benimle yaşıt bir çocuk vardı. çocuk sürekli kafasını bir sağa bir sola bir telefonuna bir bana bir kıza çevirmeye başladı metro hareket edince.bir dur anasını satayım diye bağırdım içimden. kızı keselim diye oturduk çocuğa bakmaktan kıza fırsat bulamadık. çocuk için gerçekten çok zor bir durumdu bunu anlayabiliyordum ama artık durmalıydı. kız ise oldukça rahattı. kıza 8 numaralı bakışımı fırlattığımda gözlerini benden kaçırmadı hatta oldukça uzun bir süre bakıp gülümsedi. bilkent durağına geldiğimde baktım kalabalık bir grup binecek hemen kalktım ve kız ile özgüvensiz arkadaşın ortasına oturdum.
merhaba dedim: benim adım "durmak yok imalata devam". gözlerime bakıp gülümsediniz ve bende bundan güç alarak yanınıza geldim dedim. kız ilk defa utandı ve yanakları biraz kızararak "ihi" dedi. elimi kızın oturduğu koltuğun üzerine attım ve bacak bacak üstüne atıp oturdum. yanımda ki çocuğa da elimdeki gazetyi uzattım okumak ister misin kardeşim diye. çocuk çok mutlu oldu teşekkürler deyip aldı. neden mutlu olduğunu ben hariç kimse anlayamayacaktı.
bir yanımda sevdiğim kız diğer yanımda sadık dostum kızılaya doğru ilerlerken söğütözünden yaşlı bir teyze bindi. kendisi gibi yüreği de güzel olan sevdiğim kız bir an da ayağa kalkmak için hareketlendi. omuzlarından tutup geri yerine otutturdum onu ve ilk kavgamızı bu kadar erken edeceğimizi hiç düşünmemiştim.
-ne yapıyorsun sen ha ? ne yaptığını sanıyorsun diye bağırdım ona.
-neden ne yaptığım erkeğim dedi.
burada yanımda bu "değişik" varken sen nasıl olurda kalkıp yer vereceğini düşünürsün dedim.
başını önüne eğip başını omzuma yasladı.sakinleştim bende.
yaşlı teyze hiç beklemediğim bir çıkış yaptı;
ızdırabınız bittiyse biriniz bana yer verebilir mi diye!!
hemen yanımda ki sadık dostuma kalkması gerektiğini yoksa onu kızılaydan tekrar bindirip çayyoluna kadar geri göndereceğimi anlatan bir bakış attım ve teyzemi yanıma otutturdum.
her şey harika gidiyordu. milli kütüphane durağına gelimiştik. inecek olan arkadaşlara tek tek sarılıp derslerine iyi çalışmaları konusunda uyardım ve ceplerine harçlıklarını koydum. yedinci caddede abinizden bir şeyler içersiniz diye de ekledim ve geri yerime dönüyordum ki bir de ne göreyim...
sevdiğim kız yerinde değildi. nasıl olabilirdi ki bu? o gülüşmelerimiz-tatlı sert kavgalarımız-romantik anlarımız yalanmıydı?
aklımda ahmet kayadan o mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız şarkısı çalmaya başlamıştı. daha adını bile bilmiyordum. çöktüm kaldım resmen öylece.kapılar kapandı ve metro hareket etmeye başladı tekrardan. bir de ne görsem iyi? benim gönlümün efendisi sadık dostumla kol kola yürüyen merdivenleri çıkıyorlar. bağırmak istedim deliler gibi. vagonları ayıran bir şey olmadığı için son vagona kadar ağlayarak koştum. ben kime güvenecektim bu saatten sonra. necatibey durağına geldik sayılırdı zaten. sonrası da kızılaydı. ne yapmalıydım? sırtımda bir değnek hissettim. biraz önceki yaşlı teyze miydi o ?evet evet ta kendisi. umutlandım bir an da sebebini bilmeden. sanki bana bir çözüm bulacakmış ve bütün dertlerim bitecekmiş gibi hissettim. hep öyle olurdu çünkü. en yakın arkadaşımın yanında da gitse gönlümün efendisi bir yabancı bana merhem olacaktı mutlaka.
söyle teyzem dedim gözlerim ağlamaklı.
"gavurun tohumu" diye haykırdı bana !!
bir saattir sana pencereyi aç diyorum açmıyorsun birde açmamak için numaralar yapıp trenin son vagonuna kadar koşuyorsun.
-şaşkınlıktan ölecektim resmen. ama teyze dedim olanları görmedin mi sevdiğim kız gitti. beni terk etti dedim. ne penceresi? hem metroda pencere mi var allah aşkına teyzecim dedim.
teyze biraz durdu ve;
"-o kızın sana bakacağına inandın da metroda cam açılacağına mı inanmıyorsun" dedi.
bir dış ses kızılay kızılay kızılay dedi. teyzem o kalabalıkta kayboldu. bende kendimi insanların içinde kaybetmekten başka bir çözüm bulamadım...
hangi metro olduğuna göre yaptığının anlam kazanıp kazanmayacağına karar verilebilecek olan yaşlı teyzedir. malum raylı olan her şeye metro deme hastalığı var bizde. bir de üstüne klima açsa ölecek hastalığına yakalanmış olan şoförler, vatmanlar olunca şimdiden hak verdim teyzeye.