tarih:9 eylül 2008
yer:zincirlikuyu metrobüs durağı
saat: 17.30 civarı
okullar açılalı 2 gün olmuştur. yapımı "77" günde tamamlanan topkapı-zincirlikuyu hattında metrobüsler çalışmaya
başlamıştır. tüm yollarda "bak işte ne kadar kısa sürede bitirdik,gördünüz mü?" dercesine koca koca afişler adeta gözünüze sokulmaktadır. malumunuz okullar yeni açıldığından sevgili istanbullumuz rahat etsin diye üç gün belli saatler arasında metrobüs,otobüs,ido vs gibi ulaşım araçları bedava dır...bu durumdan yararlanmak isteyen teyzelerim de aylar süren ev hapsinden kurtulmak için kendini yollara vurmuştur. amcam da geri kalmamıştır. bastonunu kaptığı gibi sokağa. (bedava olsun da isterse çamurdan olsun)bütün gün o yer senin bu yer benim gezen amca ve teyzelerim,evde kalmış ablalarım ve de işsizlikten önüne gelene kafa koyma isteği içinde acayip kabarmış abilerim okul ve iş çıkış saatlerinde bedava olan metrobüslere akın etmiştir. vici, henüz yarım yamalak halde olan ve düzenlemeleri devam eden zincirlikuyu durağının basamaklarından aşağı doğru inmektedir.
aniden donakalır.
ömrü hayatında gördüğü ve de görebileceği en kalabalık durağa rastgelmiştir.
afallar. bir an önce kaçmalı diye geçirir içinden.
metrobüs yolunun yanındaki şeride "belki kurtuluşum burdadır" manasında bakışlar atar ;ama nafile.
otobüsler,minibüsler tıklım tıklımdır.
kaderine razı ol der ve kurbanlık koyun gibi ürkek adımlara kalabalığa doğru ilerler.
herkes kendisine nefret dolu gözlerle bakmaktadır.
"bir sen eksiktin" diye içlerinden geçirdiklerini düşünür vici.
ilk metrobüs yaklaşır ve curcuna başlar.
insanlar birbirlerinin saçını başını yolarak birbirlerinin bilmem nerelerine tekme savurarak doluşur metrobüsün içine. bir karıncayı bile sokacak kadar alan kalmamıştır.genç bir liselinin yüzü cama yapışmış , dudakları baskıdan mucukk ifadesi almıştır adeta. şoför arabanın kontağını çalıştırır. ama o da ne? metrobüs çalışmaz. bir kere daha ve bir kere daha denenir. bu biçare girişimler ne kadar tekrarlansa da sonuç alınamaz ve hemen hareket amirliğinden eleman çağırılır. eleman inanılmaz bir yüz ifadesi ile bir şoföre bir de içindeki pestil haline gelmiş insanlara bakar. sonra aracın altına eğilme girişiminde bulunur. ardından elemanın bağırtısı duyulur.
"abi bu ne ya,araç yere yapışmış valla..mümkün değiil bu araç ilerlemez..insin bazıları.." der.
ama boşuna der çünkü metrobüstekilerde en ufak bir kımıltı bile yoktur. şoför bas bas bağırır: "abicim inin ya,yok valla araç hareket etmiyor. "
........
şoför: (çok kızmıştır) lan insenize,araba kalkmıyor. gidemicez diyom. allah aşkına birileri insin. ne bu yaa.
........
en sonunda eleman olaya müdahale eder ve 20-30 kişi araçtan homurdanarak iner de araç hareket edebilir. bu arada vici durumu görür görmez gülme krizlerine tutulmuştur. kendini durduramamaktadır. onu yalnız bırakmayan kişiler de bu gülme krizine katılmıştır. tam bir metrobüs gitti insanlar biraz azaldı derken, ordu halinde yenileri gelmektedir. onca kalabalığın içine girmeyi göze alamayıp köşeye çekilen ve içten içe "yok,yok vici buna da binsinler biraz boşalsın öyle gir aksiyona"diye düşünen vici bir sürü aracın dolup gitmesine rağmen kalabalıkta en ufak bir azalma olmadığını görünce harekete geçer ve en öne atar kendini.
vici için savaş başlamıştır. metrobüs durağa yaklaşmış ve arka sıradaki gruptan sağlı sollu fauller olmaya başlamıştır. ama vici bu, kimseye aman vermemektedir. metrobüsün kapılarının açılmasıyla birlikte aracın içine nasıl itildiğini bilemez. tam atağa geçmeye çalışırsan rakibi olan yaşlı bir dedenin baston bir yerde şapka bir yerde kendi de bir yerde olmak üzere dört bir tarafa saçıldığını görür. (o kadar amansız bir yarıştır yani bu!) fair-play ve insanlık namına yardıma koşar. dedeciği kaldırayım,yere saçılan şusunu busunu topliyim derken acımasız rakiplerden biri elini haince bir şekilde ezer. vici feci şekilde feryat eder ama o keşmekeşte sesini duyan pek olmaz. rakibini ayağa kaldırdıktan sonra tekrar kontraatağa geçeceği esnada birbiri ile tartışan iki rakibe toslar:
kadın rakibe: " seni terbiyesiz,ben kadınım kadın. bana karşı konuşamazsın. " diyerek erkek rakibini paylamaktadır. (kadınmış..mış..mış.. senin gibi iki kadın dünyanın sonunu getirmeye yeter, diye düşünür içinden vici. kadına inanılmaz gıcık olmuştur. "kadın" olma durumunu kullanarak erkek rakibini haksızca ezmekte ve cevap hakkı vermemektedir. ) erkek rakibi saygısını korumakta cevap vermemektedir..ama yüzünün rengi yeşilden mora dönmektedir. (artık sinirden mi yoksa utanmaktan mı bilemem.)
kadının hala siniri geçmemiştir. adamı yerinden etmesine rağmen halen söylenmektedir: "terbiyesiz. bana cevap veriyor. şuna bak ya..cik..cik..cik..)
(dudaklarına sürdüğü ruj kadar başına sürecek aklı da olsaymış keşke diye geçirir içinden vici)ileride gözüne bir koltuk kestirir. oraya doğru koşar adım gider. sağlı sollu çalımlarla iki rakibini geçer. bir göğüs sonrasında da rövaşata ile golü bulur. istanbul'u fethetmiş fatih misali bir gülücük oturur yüzüne. galibiyet onundur. o esnada karşıda koltuk savaşları halen devam etmektedir. bir beyin talip olduğu tüm koltuklara talip olan ama hiçbirine oturmayarak abimizin de koltuklardan olmasına sebep olan ablamız abimizi sinir etmiştir. "ablacım sen de bir koltuk beğenemedin be ya. ilk bulduğun yere kondur. " gibisinden laflar söyler ve bir başka laf muharebesi başlar. durum karşısında vici gülmekten çatlamak üzeredir. nihayetinde metrobüs topkapı yönüne doğru harekete koyulur.yol boyunca dirsek savaşları , laf atışmaları sürer gider."terbiyesiz.." "utanmaz" lafları hoyratça havada uçuşur. teyzemin biri oturduğu koltuktan bağıra bağıra: en az üç çocuk yapılcakmış...peh...neremize sokcaz o kadar insanı!?!?!(aynen böyle söyledi)
diğer teyzem inanılmaz sosyolojik saptamalarla olaya giriş yapar:bu gidişle çin'e benzetecekler bizi. bizim damat dediydi ya gidişimiz ora diye. teyzenin söylediklerine kulak kabartan vici'nin aklına izlediği çindeki metro rezaleti gelir. artık o kadar çok insan vardır ki saniye arayla gelen metrolara sığamamaktadır. görevliler insanları ayaklarıyla itmekte,içeriye sığdırmaya çalışmaktadır. vici tek tek insanların suretlerine bakar ve tekrar gülem krizine girer. yol boyunca yardım meleği görevini üstlenen vici öğrencilerin çantalarını, kitaplarını önünde yığınak yapar. zor ama kendince matrak bir güzelim istanbul günü geçirir.
en az üç çocuk mu?ehem..yok kalsın!!
saat 6 civarında her akşam mecidiyeköyde çıkan kara harbidir.metrobüs gelene kadar soğuk savaş olarak devam eder.gergin gergin bakar herkes birbirine.metrobüs gelir ve savaş başlar.hayatım boyunca o kadar çok maç yaptım *, ben böyle ikili mücadeleye bi kere bile girmedim.
1) Metrobüs durduğunda kapılarının nerelere geldiği incelenir ve en olası kapı önü pozisyonunda durulur.
2) Metrobüs duruncaya kadar sanki binmeyecekmiş gibi salak salak bakınılır ki, etraftakiler seni dişli bir rakip olarak görmesinler.
3) Tam kapılar açıldığında o salak pozisyondan çakal moduna geçilip içeriye abanılır.
4) içeri girildiğinde tereddüte mahal bırakmayacak şekilde oturulacak yer tesbiti önceden yapılmış olunmalıdır.
Arka kapıda duruluyorsa hedef: demir korkuluğun arkasındaki yanyana tesbih böceği misali oturulan yer olmalıdır. Buraya girdin mi önüne geçemiyecekleri için kesin oturursun. *
orta kapıda duruluyorsa hedef: soldaki ilk sıra olmalıdır. Sağa dönüp oturayım derken diğer kapıdan giren rakiplere kaptırırsın.
Ön kapıda durmak tavsiye edilmez: şoför, önünde yer kapmak için depişen çakallardan pek hoşlanmaz.
5) yer kapılamayacağı anlaşıldığında kapıdan girmekten vazgeçilir, bir sonraki metrobüsü en önde bekliyerek avantaj kazanılır.
6) tekrar denenir.