bu elemanın siyah ve beyaz gibi 2 çocuğu vardı. Biri esprili alçak gönüllüydü sarışın büyük olan küçük olansa tam şımarık küstah alaycı zengin bebesiydi onu söylüyebilirim. Düzgün yetiştir lan veletlerini.
insani eleştirisini, bir yazısında "açlık ingilizce"den bile en birinci lisandır." zeka keskinliğiyle sunan,
Toplumsal elştirisini, bir panelde "ben ve eşber ağabey, bugün türk demokrasisini temsilen buradayız. kör topal idare ediyoruz" diyerek kendisiyle alay ederek ortaya koyan,
Özleminden doğan hüznü, "- eskiden, tekel birası vardı, dedim. -yoğurt mu dedin?" alaycılığıyla bile yücelten,
Bir şairin ardından "hiç tek ayak üzerinde bekletmedi aşkları." dizesini yazabilecek inceliğin sahibi,
Hiç yüz yüze gelmesem de, en çok sohbet ettiğim sevgili kardeşimdir.
"Kadın yattığıyla değil/unutamadığıyla uyanır." diyebilecek beceride ve açık sözlülükte, tombul yüzlü, sakallı, gözlüklü ve yahşi adamdır. Karikatürist, şair ve Afilli filinta. ilginç ve doğru tespitleriyle adama bir "hadi yea!" çektiriyor bazen. Ve unutmadan tentürdiyot kitabını bulmakta zorlanmıştım. iyi ki bulmuşum, güzeldi.
bir delinin mal beyanı adli şiiri ile gönlüme taht kuran şair. hukukçular ayrı bir seviyor sanırım bu adamı. işte o şiir ;
bir delinin mal beyanı
1- Avşa adasında üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen
2- Gökyüzünde bir bulut
3- Bitlis'te beş minare
4- Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili
5- Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri
yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı
6- Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü
7- Palandökende bir palan, iki döken
8- Kastamonu'da üç kasto
9- Üç fay hattı
10- Bir çarşamba, iki perşembe, üç cuma
11- Dünyada mekan
12- Ahirette iman
13- Denizde kum
14- Uzayda yerçekimsizlik
15- Bir çuval gazoz kapağı
16- Bir kibrit kutusu sigara izmariti
17- On sekiz saç biti
18- Biri ingilizce 6 adet küfür
19- Yirmi tane boş naylon poşet
20- Sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht
21- Bir sürü saç sakal, kıl, tüy, yün
22- Uç ayrı parkta, üç ayrı belediyeye ait, üç ayrı banka reklamlı bank
23- Bir ayakkabı çekeceği
24- iki büyük taş kütlesi
25- Bir adet ağaç gölgesi
26- Üç kuş kanadı sesi
27- Bir sürü kedi, köpek
28- Bir Marmara Denizi
29- Camına yaslanıp seyredilen iki piliç çevirmeci
30- Her akşam karıştırılan dört çöp bidonu
31- Çalıp çalıp kaçılan beş melodili apartman zili
32- Nakit 15 kuruş
33-Anne babadan kalma yarısı yaşanmış bir ömür.
metin Üstündağ, türk karikatürist ve yazar. gırgır, leman, hayvan ve penguen dergilerinde çalıştı. pazar sevişgenleri, pazar sevişgenleri 2, pazar sevişgenleri 3 ve denemeyenler adlı kitapları bulunmaktadır. pazar sevişgenleri adlı bir köşesine devam etmekte ve penguen dergisinde yayın kurulu üyeliği yapmaktadır.
ve benim bayıldığım adamdır aynı zamanda. toplumdaki paradoksal durumları çok güzel yakalayan ve bunu kelimelere döken biridir. ve mizah dediğimiz şey orataya çıkmaktadır. Çelişkileri çok güzel gözler önüne seren güzelim karikatürist. bırakın bu adamla sevişeyim ben. ödevimi onun şiiri üzerinde yapıyorum şu an. penguen dergisinde haala yazmaya ve karalamaya devam etmekte tespitleri ile baş döndürmektedir kendileri.
aynı anda olur bunlar
ne kadar çok asfalt dökülse de yollara
bir kız kötü yola düşer mutlaka
biri sevgilisini düşünür hayatın anlamı gibi
genelevde bir adam bir kadına
tüm cevap şıkları biraz da kendisiyken
buraya nasıl düştün diye sorar
meşhur ve yabancı mağazaları
kapıcı kızları süpürür geceleri
biri namusu kirlenmesin diye canını verir
gece morg bekçisi bir güzel düzer onu
böyle gelmiş böyle gider der biri
haadii leenn der bir diğeri
ama esas mekanizmaysa başka biri
birinin hayal gücü zengindir ama hiçtir
biri hayal kurmaya bile adam tutar zengindir
biri zayıf alır matematik dersinden
zayıf veren öğretmen ay sonunu hesaplar
biri boş vakitlerinde su sporları yapar
birinin dolu vakitlerinde evini su basar
kahvede televizyonda laleli yangını seyredilir
yazık ulan bu nataşalara daha gençlermişde
daha çok düzülürlermiş der gülerek biri
biri tam otuz yıl sonra çıkar hapisten
habire ev alır biri habire araba alır biri
bir martı ölür kimseye gazeteye ilan vermez
garsona asgari ücret kadar bahşiş verir biri
biri haberlere konu çıksın diye intihar eder
herkes benim gibi olsa dünya ne güzel olur der biri
birinin doğum günüdür şimdi birinin düğünü
biri ölmek üzeredir biri hamile kalırken
biri biri bile değildir tipten kaybeder o biri
biri hayat pahalı der günde yüz kişi ölürken
biri akşamdan kalmadır akşamın haberi yoktur
biri sevgilisine mektup yazar kompozisyon gibi
televizyona dalar biri yakar yemeği
biri birine çarpar iki hayat değil de iki yumurta sanki
trafiğe küfreder biri yolcunun bacaklarına bakarak
altı milyar insanın boku nereye gidiyor der biri
birinin taksidinin son günüdür onu düşünür
biri bir kavgayı ayırayım derken boşu boşuna ölür
eroin krizine girer biri çırpına çırpına yürür
biri köpeğini gezdirir biri bebeğini
köpek losyon kokarken bok götürür bebeği
biri memlekete sadece televizyonda üzülür
yeter ulan memleket de biraz bana üzülsün der biri
birinin bir dişi altındır kıçı gümüş kaplama
birinin teneke kadar değeri yoktur bit pazarında
bir türlü anlam veremez dünyanın döndüğüne biri
dünyayı döndüren enerji nerden gelir kim verir
nerde kalacak bu millet nerde bu devlet der bir diğeri
birinin evine hırsız girer birinin evine polis
biri çöpten ekmek ararken çöplerden heykel yapar biri
serçelerin nüfusu artıyor mu azalıyor mu
fantom niye ormanda on kaplan gücündedir
düzen mi düzülen mi asıl eşcinseldir
ne olacaktır bu fenerin hali allah aşkına
geyik sardıkça sarar kahvede çaylar tazelenir
sur dibinde atlar kesilir kedilerden kokoreç yapılır
hayat çok mantıklıdır insanlar güzeldir der biri
dünyayı hayatı bu hale uzaylılar sokuyormuş gibi
insan toprağa dönüşür topraktan çiçek biter
biri birine verir o çiçeği sevişir hayat sürer
biri ölürken biri dirilir biri ağlarken biri sevinir
biri geç kalırken biri erken gelir birine
biri severken biri ayrılır biri ah derken biri oh der
adları değişik olsa da hep aynı gün yaşanır
yoksulluk dünya da o kadar zengindir ki
açlık ingilizceden bile en birinci lisandır
biri bunları yazar başı göğe mi erer
biri bunları okur ya sever ya küfreder..
ne bütün kadınlar güzel
ne de erkekler yakışıklı, uzun boylu, esmer
yalan söyler filmler
"yakisikli abi ceylan gözlü abla"
diyerek satmaya calisiyor mendilleri
cocugun evi sokak.
siz mendil almadan da para veriyorsunuz
ve kacar gibi uzaklasiyorsunuz
maksat vicdan havalandirmak
cocugun kalbi kirik
o paraya kiyacak
gidip bally alacak
(kalbini mi yapistiracak?!)"
--------------------
"uslu ve
okul dolu
geliyorsun
yatılı
kır kökenli
yamaçlarıma
suçların
geçlerin de
çok çocuk
gözlerin
iki nokta üst üste
penguen dergisinin 590. sayısında çok beğendiğim bir saptamaya imze atan yazar. Şöyle yazmış:
"Şu dönemden onlarca dostyoyevski, kafka, borges, çıkması lazım bence!"
"Şu dönem" tanımı son derece önemli çünkü zikrettiği yazarların hepsi bir bunaltının, bunalımın, çöküşün resmini çizen yazarlardır. Özellikle Kafka ve Dostoyevski "şu dönem"in nabzını en sağlam tutabilecek yazarlardır.
ablam sağ olsun, birçok yazar/çizer ile çok küçükken tanıştım. zamanında anlam veremediğim şeyleri yaşım ilerledikçe hafızamdan çıkarıp çıkarıp anladım. şimdi ekleyeceğim de onlardan biri, met-üst'e ait. ablam defterlerimin önüne yazardı hep bir şeyler. bu da öyleydi:
"senin hiç
tembel pazar sabahları
öğle sonlarına dek uzayan
mükellef aile boyu
pazar kahvaltıların olmadı
ya hamin eksik kaldı sofraya
yahut sen devamsızdın
bu tür mutluluklara
koştun yetişemedin
başlayalı çok oldu
bir kenara iliştin
zati sen hep iliştin
suya sabıra yağmura
zati sen hep iliştin
ayaküstü çekilen
mutlu fotoğraflara."