metin üstündağ

    155.
  1. --spoiler--
    susmuyorum... sözlerimi dinlendiriyorum!
    --spoiler--
    17 ...
  2. 80.
  3. '' düşüncelerimiz
    yüzümüzden okunsaydı
    yüzümüze de iç çamaşırı giyerdik! ''

    abi naptın sen yaa.
    11 ...
  4. 23.
  5. ne kadar çok asfalt dökülse de yollara
    bir kız kötü yola düşer mutlaka
    biri sevgilisini düşünür hayatın anlamı gibi

    genelevde bir adam bir kadına
    tüm cevap şıkları biraz da kendisiyken
    buraya nasıl düştün diye sorar

    meşhur ve yabancı mağazaları
    kapıcı kızları süpürür geceleri
    biri namusu kirlenmesin diye canını verir
    gece morg bekçisi bir güzel düzer onu
    böyle gelmiş böyle gider der biri
    haadii leenn der bir diğeri
    ama esas mekanizmaysa başka biri
    birinin hayal gücü zengindir ama hiçtir
    biri hayal kurmaya bile adam tutar zengindir

    biri zayıf alır matematik dersinden
    zayıf veren öğretmen ay sonunu hesaplar
    biri boş vakitlerinde su sporları yapar
    birinin dolu vakitlerinde evini su basar

    kahvede televizyonda laleli yangını seyredilir
    yazık ulan bu nataşalara daha gençlermişde
    daha çok düzülürlermiş der gülerek biri

    biri tam otuz yıl sonra çıkar hapisten
    habire ev alır biri habire araba alır biri
    bir martı ölür kimseye gazeteye ilan vermez
    garsona asgari ücret kadar bahşiş verir biri
    biri haberlere konu çıksın diye intihar eder
    herkes benim gibi olsa dünya ne güzel olur der biri
    birinin doğum günüdür şimdi birinin düğünü
    biri ölmek üzeredir biri hamile kalırken

    biri biri bile değildir tipten kaybeder o biri
    biri hayat pahalı der günde yüz kişi ölürken

    biri akşamdan kalmadır akşamın haberi yoktur
    biri sevgilisine mektup yazar kompozisyon gibi
    televizyona dalar biri yakar yemeği

    biri birine çarpar iki hayat değil de iki yumurta sanki
    trafiğe küfreder biri yolcunun bacaklarına bakarak

    altı milyar insanın boku nereye gidiyor der biri
    birinin taksidinin son günüdür onu düşünür

    biri bir kavgayı ayırayım derken boşu boşuna ölür

    eroin krizine girer biri çırpına çırpına yürür

    biri köpeğini gezdirir biri bebeğini
    köpek losyon kokarken bok götürür bebeği

    biri memlekete sadece televizyonda üzülür
    yeter ulan memleket de biraz bana üzülsün der biri

    birinin bir dişi altındır kıçı gümüş kaplama
    birinin teneke kadar değeri yoktur bit pazarında

    bir türlü anlam veremez dünyanın döndüğüne biri
    dünyayı döndüren enerji nerden gelir kim verir
    nerde kalacak bu millet nerde bu devlet der bir diğeri

    birinin evine hırsız girer birinin evine polis
    biri çöpten ekmek ararken çöplerden heykel yapar biri

    serçelerin nüfusu artıyor mu azalıyor mu
    fantom niye ormanda on kaplan gücündedir
    düzen mi düzülen mi asıl eşcinseldir
    ne olacaktır bu fenerin hali allah aşkına
    geyik sardıkça sarar kahvede çaylar tazelenir
    sur dibinde atlar kesilir kedilerden kokoreç yapılır
    hayat çok mantıklıdır insanlar güzeldir der biri
    dünyayı hayatı bu hale uzaylılar sokuyormuş gibi
    insan toprağa dönüşür topraktan çiçek biter
    biri birine verir o çiçeği sevişir hayat sürer
    biri ölürken biri dirilir biri ağlarken biri sevinir

    biri geç kalırken biri erken gelir birine

    biri severken biri ayrılır biri ah derken biri oh der
    adları değişik olsa da hep aynı gün yaşanır
    yoksulluk dünya da o kadar zengindir ki
    açlık ingilizceden bile en birinci lisandır

    biri bunları yazar başı göğe mi erer
    biri bunları okur ya sever ya küfreder

    metin üstündağ.
    8 ...
  6. 20.
  7. ''Sana ve tüm sandıklarıma''

    çok eski zamanlardı... daha kâmil değildim. daha bulamamıştım, bedeli
    olacağım sözcük dizimlerini, "halk anlamaz" diyerek kendimi saklıyordum daha.
    gece gündüz içiyor, kendimden geçiyordum.

    köprüaltı'ndaydım.. köprüaltı'ndaydı.. köprüaltı'ndaydık.. köprü daha
    altımızdaydı. az ötemde duruyordum.. az ötede duruyordu. gözlerimdeki hüzün,
    "taşra baskısı.." gözlerindeki hüzün, "kızyurdu yalnızlığı.."

    - eskiden, tekel birası vardı, dedim.

    - efendim.. yoğurt mu dediniz, dedi.

    - eskiden, tekel birası vardı dedim. daha dikik ve daha dolu. tamam
    birası birazcık kamu arpalar içerirdi lâkin köprü'ye de yakışırdı.

    - ha, şimdi amarcord'um.. evet hatırlıyorum.. bi de golden sakız
    vardı. içinden artiz resimleri çıkan. en bir çok da ekrem bora.

    ben dedim: "yanıma gelsene.. benimle kalsana.. yalnız benim olsana..
    (susadıkça ankara gazozu)

    o dedi: "gayet mümkün.." (geldi, kaldı, oldu)

    ben dedim: "saçlarınız böyle tuhaf, örgülü.. Vadideki Hayat vardı..
    hani dizi.. oradaki kızılderili jim'e benziyor."

    o dedi: "ben Rudi Cordeş'i de severdim.. falkonotti ne adiydi değil
    mi.. Ramona güzel kızdı.."

    ben dedim: "bizim televizyonumuz yoktu.. şimdi acayip bulvar olan bir
    aile bahçesinde, çekirdek yiyerek, kaçak Dr. Kimbıl'ı seyrederdik mahallecek."

    o dedi: "biz de televizyonu Küçük Ev'in büyük kızı Meri Ingıls'ın kör
    olduğu bölümde almıştık."

    ben dedim: "beyoğlu civarında şimdi "fast food" ve "atari salonu" olan
    her yer, o zaman birahane salonuydu.. değişim en önce beyoğlu ve beyazıt'a
    yansıyor bu istanbul'da."

    o dedi: "bir çocuk sevmiştim lise'de.. tıpkım eski Tarık Akan.. hani
    yerli filmlerdi.. hani uzun saçları ve renkli gözleri vardı onun.."

    ben dedim: "bilmiyorum.. her filminde mutlaka, Elmadağ'dan Taksim'e
    (en azından bir kere) ağır çekimde koşardı.. akabinde o günün en sevilen pop
    şarkısı.. kan ve gül.. gül ve diken mesela."

    o dedi: "clip'si şarkılardı.. hayatlarımız clip.. ispanyol paça
    pantolonlar, fil kulağı yakalı gömlekler, apartman topuklu ayakkabılar, mini
    etekler, favoriler ve bıyıklar.. köylü, kentli demeden tüm hanımlar mini etek
    giyerdi nerdeyse. on yıl sonra türban vakası patlaması ne garip."

    ben dedim: "bu ülke nerelerine yaşıyorsa bunca hayatı.. ezbere
    yaşıyor.. çabucak unutuyor.. sıfırın altında belleği.. anılar emeklemiyor."

    o dedi: "1 Mayıs ve Taksim'deki onca insanın yeri.. şimdi her galipli
    kupa maçı sonrası, ellerinde bir bayrak, dillerinde slogan, kadınlı erkekli
    çıkıp tur atıyorlar.. bayraklar ve sloganlar mı değişti yalnız.. nereden
    geliyor bu happening çılgınlık. Taksim niye kusmuyor.."

    ben dedim: "devrimciliğimiz de biraz Yılmaz Güney markajı içermiyor
    muydu.. erkeglerin hepsi birer Yılmaz Güney kopyası değil miydi.. kısa saç,
    küt bıyıklar.. hepsi onun yadigarı.. kafa olarak da belki onun nûveleri ve
    gûveleriydik.. bütünsüz olamayan çok tümsek tam tamlardık.. kendimiz değildik
    ki belki de bundan yandık.. bütünü oluşturan birer tek tük değildik.. çoktuk
    ama yoktuk.. belki bundan yenildik."

    o dedi: "menekşe yeşili'ydi prenses süreya'nın gözleri.. rıza şah
    pehlevi'den çocuğu olmuyor diye nasıl da üzülürdük."

    ben dedim: "ne hızlı yaşlanmışız.. yaşlandırılmışız değil mi.. Haldun
    Taner yaşımıza gelmeden, Haldun Taner gibi konuşur olduk.."

    o dedi: "çünkü bizim her şeyimiz aşırı toplumsal.. buna kalp mi
    dayanır, manda gönünden."

    ben dedim: "ne güzel şakıyorsun a bülbül.. uzat alt öperceni, az biraz
    öpeyim ufarak."

    (öpüştük... öpüştük... öpüştük.. öpüştük..)

    - susmak vaktidir dedi. bir arkadaşımın evi var.. kendisi kürt ve
    şimdi mülteci isveç'te.

    - orada oralım mı oralarımız buralarımızı yâni..

    atladık bir taksiye.. bile bile yanlış sokaklara girerekten, bile bile
    yanlış caddelere çıkaraktan, bile bile taksicinin teybine bir erkin koray
    kaseti koyaraktan, bile bile şimdi apartman olmuş arsalardaki çocukluklarımızı
    uzaktan severekten, dediği eve geldik.

    o dedi: "ellerin niye bu kadar büyük.."
    ben dedim: "seni daha büyük kucaklamak için.."
    o dedi: "gözlerin niye böyle büyüdü.."
    ben dedim: "seni daha net görebilmek için.."
    o dedi: "çükün de hemen kalkmış büyükanne"
    ben dedim: "gak, guk.. hatta kem, küm.."

    sabaha kadar seviştik.. sabaha kadar ter içtik.. öğlen uyandığımda
    yastığın öbür ucu sibirya.. sibirya'ya ilişik bir ufacık not'çuk:

    "belki yine, rastlaşırız kimbilir.. belki yine, konuşuruz
    çocukluğumuzdan.. belki yine, çıkarken anahtarı su saatinin üzerine bırak..
    belki yine, seni çok sevdim.. belki yine, kendine iyi bak, sevgili kimsesiz
    çocuk jack"
    (seni seven pasaklı sally)

    kalktım.. giyindim.. anahtarı su saatinin üzerine bıraktım.. vurdum
    aşkşamdan kalma kendimi, bir başka istanbul aşkşamına.. gol oldum.

    ismimi sormadı.. ismini sormadım.

    ayrıca,insan insanı siker mi hiç? sözünün sahibidir. metin ustundag
    7 ...
  8. 50.
  9. seni kimse sevmiyor olduğun gibi
    herkesin sevdiği kafasındaki..
    talan ve yalan gözlerle bakıyorlar sana..

    senin ne acayip bi kaderin varmış böyle sevgili ülke..
    sen bu güzel kendini yolda mı buldun..
    senin bi suçun yok biliyorum..suç üstündekilerin..

    yakıyorlar,yıkıyorlar,yokediyorlar ama
    hesapta da seni seviyorlar...
    vura kıra,yaka döke,öle öldüresiye....

    sevgileri çok tuhaf üstündekilerin..
    senin suçun yok biliyorum..suç üstündekilerin...

    dinle sevgili ülke,kimse seni sevmiyor olduğun gibi..
    herkesin sevdiği kafasındaki...
    seni hakikatli sevenlere hain diyorlar...
    vuruyor,öldürüyorlar....
    7 ...
  10. 68.
  11. bu tweet i ile yarmıştır;
    --spoiler--
    istanbul ile süperstar ajda pekkan / birbirlerine ne çok benziyor / ikisinin de inşaatı bir türlü bitmiyor!
    --spoiler--
    ..
    7 ...
  12. 7.
  13. asli icin daglari deldi kerem
    kerem icin dag delmedi asli hanim bikerem
    ben boyle kara sevdayi mikerem
    6 ...
  14. 25.
  15. radikal'in internet sitesinden alıntı, ustadan güzel bir tespit :

    "Memleket takımlarına birkaç Brezilyalı futbolcu transfer olmayagörsün. Gazete manşetleri hemen hazır. 'Sambacılar geldi', 'Sambacılar havaalanında omuzlara alındı.' ilerleyen zaman içerisinde duruma göre bu manşetler, 'Sambacılar fos', 'Sambacılar şov yaptı', 'Sambacılar eşeğin dübürüne su kaçırdı' diye gelişip serpilebiliyor. Peki ya birkaç Türk futbolcusu Brezilya takımlarına transfer olsa, Brezilya basını da 'Köçekler geldi', 'Çiftetelliciler havaalanında omuzlara alındı' ve sonra ilerleyen zaman içerisinde duruma göre 'Teke zortlamacılar fos çıktı', 'Halaycıların şov gecesi', 'Kılıç-kalkancılar eşeğin dübürüne su kaçırdı' gibi manşetler mi atarlar acaba?"
    7 ...
  16. 21.
  17. "hayatım boyunca goethe geldim fakat bir faust yazamadım" der kendisi...
    kadın-erkek ilişkileri hakkında da müthiş saptamaları vardır.
    zat-ı alileri yazar-çizer,eğitmen,şair,düşünür,hakiki bir mizahçı ve daha birçoklarıdır.
    okunası,güzel insanlardan biridir.
    5 ...
  18. 56.
  19. "bunca yılın öküzüyüm bakarım, böyle uzun böyle hazin tren görmedim" demiştir. ve evet yalnızın tüm toplu resimleri vesikalıktır belki. Metin üstündağ beni tanımaz, ama ben onun tanımadığı kardeşiyim. öyle olsun isterdim. öyle bir abim olsun, bir dünya derdim olsun. su katardık beyazlardı dünya.
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük