önce banktan düşüp ölmüştür, sonra yarım metrelik duvardan atlayıp tekrar ölmüştür. daha fazla yalan uydurmaya götü yemeyen devlet yetkilileri, metin göktepe'nin polisler tarafından işkenceyle öldürüldüğünü kabul etmiştir. gazeteci nasıl olmalıdır sorusana verilecek en güzel cevaptır.
insanlık dışı ölümünün ardından yobazlar tarafından "kaşınmasaydı ölmezdi " şeklinde yorum yapılan gazeteci, genç ve en önemlisi de insandır. Demokrasi, şeffaf yönetim, eşit hak isteyen insanların ezbere terörist sayıldığı bugünlerde taşlaşmış kalpleri biraz yumuşatmak adına sol frame'de bir kaç saniye de olsa isminin görüntülenmesini istediğim merhum kişidir.
12 mart 1995'te gazi mahallesi olaylarında bir genç kız yaralanır. her tarafı kanlar içinde bir çöp bidonunun yanına "atılmış" halde bulunup görüntülenen bu kız için "öldü" diye haber yapılır ilk günler basınımızda.. oysa o genç kızı görüntüleyenler arasında metin goktepe de vardır... olaydan tamamen şans eseri sağ olarak kurtulan bu genç kız, iyileştikten sonra metin göktepe ile röportaj yapar ve bu röportajdan sonra da buluşurlar... ilerleyen günlerde yine öğrenilir ki basından ,evrensel gazetesi muhabiri metin göktepe, özlem'e evlenme teklif etmiştir... sonunu biliyorsunuz bu hazin olayın ancak, metin göktepe eyüp'te bir spor salonunda polislerce dövülerek öldürüldüğünde özlem'in kafasındaki yanıtı henüz öğrenememişti...
ben gülümseyerek yaşadım dünyayı
gülümseyerek ölüyorum her gün sizlerle
baştan kendime basit bir yüz yakıştırmıştım
rüzgarıyla haşır neşir çıplak bir tepe
ve bir gök olsun istedim yüzümde, mavi, bulutsuz
metin olmaktan başka şansı var mıydı yoksulların
ben oldum işte, oldum ve öldüm
sorduğum tek soru vardı kendime
(öbürleri herkese ilişkindi)
şimdi gitsem benden ne kalır geriye
kaldı işte, ahtım kaldı dünyada
yaralı bir alın
gülümserken unuttuğum dudaklarım
ve yurdumu dolaşan kanım kaldı sizlere
kanım yer yere bulaşıyor
aşçının kepçesine, marangozun rendesine
silahın namlusuna, kalemin mürekkebine
yargıcın cübbesine, aşıkların neşesenie
çocukların oyununa karışıyor
dağılıyor, çoğalıyor, yalıyor sokakları
habere çıkardım, dünyanın yaradılışını görmeye
alevlerin kurşunların arasından sekerdim
ağaca bakar yaprak olurdum, köpeğe, göğe, serçelere
yaprağa bakar yaprak olurdum, tırtıla, kuşa, yaşlı teyzelere
umutsuzlara bakar iç çekerdim, hallaçlara, sütçülere, çerçilere
bütün otobüsler giderdi benle, istanbul-hafik, istanbul-refahiye
ev içlerine bakar ağlardım, buğday demetlerine, duvardaki aliye
cemlere, kahvelere, meydanlara bakardım
herkes gibi çopur yüzlüydü hayat
ama kibirliydi yoksullar, kibirli ve atak
sözcükler hırçınlaştıkça dilsiz ve bataktılar
böyle bir dünya dermiştim kendime
hakikat gizlenmişti buralarda bir yere
ne ölümler gördüm de yaşamak hırsızlık gibi geldi bana
bulmalı derim, bulmalı ölümün erken dilini
o da oldu. gördüm celladımın gözlerini ve gülümsedim
hepimize benziyordu, şaşırdım ve güldüm
bir duvar dibiydi sanırım, ıssızdım ve soğuktu gece
bir şey öğrendim ki söylemeliyim
hayat hepimizden daha geniş
ölüm her ömürden daha uzun sürermiş
dağları düşündüm, sokakları, ev içlerini
herşey olduğu gibiymiş, basit ve korkunç
dil susunca kan konuşur, kan konuşurmuş
kanım yurdumu dolaştıkça öğrendim..
katledilişinin 15. yıl dönümünde saygı ve hürmetle anıyoruz kendisini. eyüp'te bir spor salonunda.. onlarca polis tarafından dövülerek öldürülmek.. o polisler 6 yıl ceza aldı sadece.. metin ise ömür boyu men cezası..
Ümraniye Cezaevi'nde öldürülen tutukluların cenazesini izlemek üzere Alibeyköy'e gitmişti. Ancak, "Sarı Basın Kartı" olmadığı gerekçesiyle ilçeye sokulmadı. Haberi izlemekte "ısrarcı" davranınca da, gözaltına alındı ve yüzlerce insanla birlikte Eyüp Kapalı Spor Salonu'na götürüldü. Burada polislerin şiddetli cop darbeleriyle dövülerek öldürüldü.
"Evde oturmak çözüm değil. Ben eylemlere gitmeseydim, bağırmasaydım, sokağa çıkmasaydım ne olurdu? Ağlardım. Ağla ağla biter mi bela? Mücadele edecek, bağıracaksın. Hem de kararlı olacaksın. Kadınların görevi çok. Bana ne demekle olmaz!"
polisin neredeyse hiç eleştiril(e)mediği ve sorgulan(a)madığı bir dönemde öldürülen gazeteci. duvardan düşerek öldüğü iddia edilerek ölümü örtbas edilmeye çalışılmıştı.
yarınki anma öncesinde şöyle bir çağrı yayınlanmıştır:
"evrensel gazetesinin muhabiri metin göktepe, 8 ocak 1996 yılında polislerce katledildi. suçu sadece haber peşinde koşmak ve gerçekleri halka ulaştırmaktı.
bu katliamın hesabını sormak için bütün gazeteciler ve demokrasi güçleri birleşti. ve göktepe davası, düşünceye ve basına özgürlük mücadelesinin sembolü oldu.
aradan yıllar geçmesine rağmen ne yazık ki ülkemiz daha da geriye gitti.
- bugün yüzlerce muhalif gazeteci cezaevlerinde!
- naziler sokaklarda kitapları yakardı, akp iktidarı onları da geçerek daha basılmamış kitabı topladı.
- sadece düşüncelerinden dolayı 600 öğrenci hapishanelerde gün sayıyor.
- kürtlere haber yapmak bile yasaklandı ve sadece bir baskında 36 kürt gazeteci içeri alındı. yazıişleri müdürleri için yüzlerce yıl hapis isteniyor.
- göktepe davasının kararlı savunucularından ahmet şık, gazeteci nedim şener hiç yere cezaevindeler.
işte bu nedenle ölümünün 16. yılında metin olmak, bu kez düşünceye ve basına özgürlüğü en kararlı biçimde savunmaktan geçmektedir.
bu vesileyle metin göktepeyi bir kez daha anmak ve basın üzerindeki yasakları ve tutuklamaları protesto etmek için tüm halkımız yürüyüşe çağırıyoruz.
8 ocak 2012, pazar
atışalanı köprüsü (esenler)
saat 10.30
polis tarafından katledilen evrensel gazetesi yazarı. hukuk devleti, düşünce özgürlüğü, insan hakları dediğimiz bir ülkede asla unutulmaması gereken basın emekçisi.
1996 ile 2012 yılları arasında türkiye de basın özgürlüğü adına hiçbir şeyin değişmediğini acı bir şekilde gözler önüne seren çok değerli isimdir.1996 da sadece görevini çok iyi bir şekilde yapmak istediği için kendisi işkence edilerek öldürülmüştür. günümüzde ise henüz basılmamış kitaplar toplatılıyor, tek baskında birsürü gazeteci gözaltına alınıyor.maalesef 1996 dan günümüze değişen tek şey zulmedilenlerin isimleri oldu.