Bu adamdan hukuk camiasında bu denli nefret edilmesinin nedeni ne erdoğancı olması ne de dün a dediğine bugün z demesi. Buna gelene kadar bunları yapan tonla adam var feyzioğlu kadar nefret toplamayı başaramayan o yüzden onu bir geçin.
Kendisinin bu denli antipati toplamasının nedeni büyük bir oportunist olup kendi camiası içinde meslektaşlarını bile kendi kişisel hırsları uğruna harcaması, bağlı kalması gereken değerlere bağlı kalmaması, meslektaşlarının sorunları ile ilgilenmeyip sürekli siyaset yapması(2018 de chp genel başkanlığına da adaydı kendisi).
O yüzden yabancı olduğunuz camiaların iç ilişkileriyle ilgili boş beleş atıp tutmadan ya araştırın, ya da bir bilene sorun.
Bu ülkede eğer erdoğan iyi yapıyor dersen istersen solcu,ateist,alevi,dinsiz,kitapsız ol chp'liler tarafından hemen linç ediliyorsun.
Bunlar bu kadar gözü dönmüş,hazımsız,şerefsiz bir güruh.
Adam gibi adam, sapına kadar milliyetçi, vatansever, atatürkçüdür. Fetöcü, sorosçu ve hevallerin iftiralarına inanmayınız. Döndüğü yoktur, dönen yeni chp çizgisidir. Dedesi chp genel başkanlığı yapmıştır, metin feyzioğlu'da dedesiyle yetişmiş, onu baba bilmiştir. 6 oka sonuna kadar bağlıdır oysa bay kemal, atatürk'ün ilkelerini ezbere bile sayamamıştı hoş saysa bile zaten atatürk ile alakaları yok. inşallah Metin feyzioğlu'nun birgün kendisi de o genel başkanlık koltuğuna oturacaktır. Bu kalite, nezaket ve çap kendisinde fazlasıyla vardır.
bütün bunları yeşil pasaport uğruna yapıyor zaar.
zira bu saatten sonra hiçbir şey olamaz. ertuğrul günay bakan olma hevesiyle partisini satmıştı. 23 nisan çocuğundan biraz daha uzun süre koltukta tuttular.
günahım kadar sevmem, rte belki de türkiye'deki en istikrarlı adamdır. "demokrasi amaç değil, araçtır" dedi. "hem laik he müslüman olunmaz" ded,. "hamama giren terler, tsk'nın yapısnı değiştireceğiz" dedi. kendisi kafasındaki prgram dahilinde yol alıyor.
demek ki türkiye'de içtenlik, prensip, ahlak ve etik açıdan ideolojinin rengine bakılmaksızın büyük bir problem var.
rte'ye dahi diyenler, bu üleknein çoğunluğunun vasatın altında olduğunun zaten farkında değil. vasataın üzeinde olanlar da ilkesiz, omurgasız. o nedenle akepe bir sonuçtur. "hayaldi gerçek oldu" diyenler organize suç örgütü akepenin ağzına layıktır. muhalefeti, döneği, okumuşu cahili bir kazan içinde.
metin'e bakın, benzeri davranışların doğrudan omurilikten gelen sinyallerden kaynaklı olduğunu göreceksiniz. dönekliğin çok hasaplı kitaplı bir davranış bütünü olduğundan şüpheliyim. huy bu.
Turhan Feyzioğlu gibi Atatürkçülüğü özüne kadar doğru anlamış ve yaşamış olan eşsiz bir dedenin eşsiz bir torunu.
Kendisi de aynı dedesi gibi Ulu Önder Atatürk'ün izlerinden gitmekte ve ilkelerine son derece uymaktadır.
Hayatı fetö ouroboros çocuğu yılanlarıyla mücadeleyle geçmiş ve de bunun üstüne o yılanın zehrine panzehir bulunduktan sonra yargıdaki öteki mezhepçi tahakkümü bitirmeye ant içmiş bir isimdir.
Sırf bu yüzden bile mezhebi konusunda yargıdaki arkadaşları tam olarak ne olduğunu bilmez.
Lakin kendisi yargıdaki ilk kadrolaşma mezhepçi 'alevi' tahakkümünün destekçisi değildir.
Çünkü kendisi alevi değildir. Burada bazıları konuyu çarpıtmak için böyle bir şey yazmışlar kendisi hakkında benim yazdıklarımın üstüne ki, kendisi var olan bir alevi tahakkümü mevcudiyeti var ise bunu desteklediği için yürüyüşe katılmamış izlenimi oluştursun. Çok güldüm açıkçası.
Tam aksine, kendisi böyle bir yargıda ilk kadrolaşma olan mezhepçi alevi tahakkümüne karşı olduğu için bu yürüyüşe katılmamıştır.
Neden mi söz ediyorum?
Biliyorsunuz şu an baro başkanları Ankara'ya doğru bir yürüyüşte bulunuyor. Büyük bir kısmı bilinçli bir şekilde taraflı ve küçük bir kısmı manipüle edilen temiz yüreklilerin katıldığı bir yürüyüş...
Peki Metin Feyzioğlu neden bu insanlarla yan yana değil?
Uzun uzun anlatayım...
ülkemizde seyfi oktay ve mehmet moğultay zamanında, yargıda mezhepçi bir kadrolaşma, alevi tahakkümü başlamıştı.
ben de bir savcının oğlu olarak bu durumdan oldukça mağdur oldum çünkü babam türkçü olduğu ve oruç tuttuğu için tayini hep şırnak, van, hakkari gibi bölgelere çıkarken alevi arkadaşları istanbul, izmir, ankara dışında yerinden kıpırdamıyordu...
ayrıca bu kemal kılıçdaroğlu'nun kankası olan mehmet moğultay'ın bir ara çalışma bakanıyken işçi emeklilerine maaşlarını geciktirmesi olayı vardı ramazan-kurban bayramlarında ve açıklaması direkt "kurbanlık alırsınız diye ödeme yok" olurdu.
kendisinin yargıda mezhepçi alevi tahakkümü ve kadrolaşmasını başlattığına ve kendi mezhebi dışında herkesi kadro dışı bıraktığına inanmıyorsanız lütfen bu yollayacağım aşağıdaki video'yu izleyin.
"eskiden sınavlar olurdu. sınavların yapılacağı tarih kimseye bildirilmezdi. bilinmedik gazetelerde ilanlar yapılırdı. örgütün sınava girmesini sağlamışız! yanlış mı yapıyoruz!"
"yapılacak en akıllı hareket kendi devr-i iktidarında örgütleneceksin... kadrolaşacaksın ve bu kadrolar günün birinde gelecek, büyüyecek ve sizin yolunuzu açacak!"
"bu örgüte kadro vermeyecekler, kime verecekler? mhp'ye mi verecekler?"
arkadaşlar örgüt dediği kim?
örgüt dediği shp.
shp aslında neydi bilir misiniz peki? hiç merak ettiniz mi? hani hep diyoruz ya, shp'leşen chp diye...
ya da shp'lileşen chp diye... her neyse.
shp aslında mezhep odaklı bir parti olup, sadece belli bir mezhebe tabi olanların etrafında toplandığı bir parti olmuştu zaman içerisinde.
ayrıca başka bir konuşmasında "örgütteki bizden olan chp'lileri almayıpta, ülkücüleri mi alalım, sünni şeriatçıları mı alalım?" demişti.
şimdi bu nasıl oluyor yahu diyeceksiniz biliyorum.
zaman içerisinde shp darbe sonrası chp'nin içinde filizlenip, bu mezhepçi anlayışıyla kök salmıştır.
bugün bunun en somut kanıtı kemal kılıçdaroğlu, canan kaftancıoğlu, eren erdem, sera kadıgil, sezgin tanrıkulu, veli ağbaba, barış yarkadaş, şerdil dara odabaşı gibi ve sayamayacağım pek çok ismin chp'nin en yüksek mevkilerinde yer almasıdır.
ayrıca bu olay tarihimize yargıda ilk ve en büyük haksız, hukuksuz kadrolaşma olarak geçmiştir.
hala da etkisinden kurtulamadık görüldüğü üzere ne yazık ki...
aslında şuan seyfi oktay ve mehmet moğultay'ın çok sevdiği arkadaşları hala ırkını, mezhebini gizleyerek ve atatürkçülük maskesi altında ülkenin huzurunu kaçırarak, tamamiyle siyasi olarak taraflı bir biçimde insanları ayrıştırıyor, kutuplaştırıyor ve sizin tertemiz duygularınızla oynayarak ülkede hak-hukuk olmadığına dair söylemlerle manipüle ediyor gibi iddialar var anlayacağınız.
ayrıca diyanet işleri başkanı ali erbaş'ın kur'an'da eşcinsellikle ilgili geçen yasaklayıcı cümleleri söylediği an büyük bir kısmı alevi vatandaşlarımızdan oluşan ankara barosu'nun halkı diyanet'e karşı kışkırtması olayı da buna dayandırılıyor bazı insanlardan tarafından.
ha bu arada, hüsoyeka'nın içindeki 7 kişiden 5'i alevi kökenlidir. bunun haricinde devlet sırlarını açığa çıkaran eren erdem ve terör sempatizanı selehattin demirtaş'a 50.000 tl'yi tazminat olarak devlete ödetecek kararı veren ayöme'nin başındaki isim de zamanında mehmet moğultay ve seyfi oktay'ın çok sevdiği adamlardandır. Bir şekilde yükseklere getirilmiş bir isimdir.
yani uzun lafı kısası anlayacağınız, fetö denilen ouroboros çocuğu yılanlara panzehir bulduk ama şu an çok daha büyük bir yılanın başını ezmeye çalışıyor birileri. çünkü hüsoyeka ve ayeme hala bu mezhepçi tahakkümü dayatanların elinde diye midir? Öyle bir şey var mıdır? Düşünün...
on binlerce meslektaşını temsil eden baro başkanları değil anıtkabir'e yürümek ankara'ya bile alınmazken, polis tarafından darp edilirken yanına aldığı bir kaç baro başkanıyla anıtkabir ziyareti yapan türkiye barolar birliği başkanı. bunca insan onun oturduğu koltuğa alternatif düzenler kurulmasın tek baro olsun diye mücadele ederken bu neyin hevesidir anlayabilen beri gelsin.
