Metin Eloğlu, Garip akımı doğrultusunda, ancak kendine özgü şiir diliyle dikkat çekti. Vedat Günyol'un deyişiyle "Türk şiirinin bıçkın, hırçın ve külhan ağızlı uçarı şairi", acılı bir ironinin egemen olduğu şiirleriyle döneminin önde gelen şairleri arasında yer aldı. Keskin, eleştirel, alaycı diliyle Türkçeyi tadını çıkartarak kullandı. Şairane söyleyişi elinin tersiyle itti. ikinci Yeni akımına yaklaşarak imgeyi ön plana çıkaran dönemdeki Eloğlu'nu Doğan Hızlan "Dili ve yaşamın dilini tepe tepe kullanan şair" olarak tanımladı. Toplumsal eleştiri bağlamının zayıfladığı son dönem şiirlerinde resminin büyük etkisi görülür.
türk ozanı ve ressamı(istanbul 1927-1985)
üsküdar sultantepe ortaokulu'ndan mezun olduktan sonra,güzel sanatlar akedemisi resim bölümü'ne girmiştir fakat siyasal suçlamalar nedeniyle okuldan kaydı silinmiş, tutukluluğu kalkınca konuk öğrenci olarak gittiği okulda dersleri bu şekilde izlemiştir. askere alınmasıyla birkez daha öğrenimi yarıda kalmıştır. askerlik dönüşü yıldız bahçeler müdürlüğünde çalışmış ve sonra kendini tamamiyle resim ve edebiyat çalışmalarına vermiştir. ilk öyküsünü servet-i fünun dergisinde çıkarmış. meteoğlu takma adıyla resim eleştirileri yapmıştır, kitap tanıtmıştır.
düdüklü tencere, sultan palamut, odun adlı kitaplarında şiirleri garipçiler'in şiir anlayışına benziyordu.
alaycı, iğneleyici dille toplumun aksak yönlerini dile getirmeyi başarmıştır. "ayıp tanımayan" söyleyişleri olgunluk döneminde sürmüştür.
Hadi uyan
Gün ışığı çilemeye başladı başucunda
Denizler bir mavilik edindi günden
Seher yeline uyup kuşlar tüneğine uçtu
Bu türküyü dinlemeyecek misin
Hadi uyan
Aydınlığa çık da çil gözlerin ışısın
ilkyazlar sıcağı biriksin yüreğine
Yoksul olsan da uyan
Garip olsan da uyan
Madem ki güzelsin, güzeli yaşatmak için
Madem ki iyisin, iyiliği yaşatmak için
Madem ki umutlusun, umudu yaşatmak için
Hadi uyan
Denizi dinle yaşamak desin
Toprağı dinle barışmak desin
Göğü dinle sevişmek desin
Bir plak konmuş gramofona
işte aşk, işte özlem, işte savaşmak gücü
Uyan diyor, uyansana
Şaraptı rakıydı şuydu buydu
Kişi esrimeyi bir aşkta tatmalı ilkten
Dedim ya ondan gayrı korkuluğa güvenmem
içtiğim hep aşktı benim gerisi tortu
Sevişik bir keçi yumukgöz oğlağına
Özüne aşk sızmış o sütü emziriyor
Yumurtasını bir kovuğa koyarken
Aşkı da koyuyor anaç zargana
Aşk mavisi tükendiyse o boşuna denizde
Bil ki diken diken bir çamurla örtülüdür sığlığı
Niye enez bu zambak diye sordular mıydı
Aşksız geçen günlerinde örselenmiş, de
Aşk bürünmeseydi de bak hiç şakır mıydı
Şu bi damlacık isketeyi tâ gagadan kuyruğa
Kişi gönlünü yitirdi mi ne yüzle çıkar sokağa
Yaşamda nesi varsa aşk işte onun adı
Ansıyın aşkla yağdı da sular
Ondan kokulandı ıtır çiçeklendi elma
Doğayla el ele bizi üreten bir sevgi var
Evrende en soylusu sezdim ki bu çoğalma
Bir kuş tüyüne değip de berelenmeden
Bir güz yelinde örselenmeden hiç
Çayırın acı yeşillerine uğramaksızın
Hırpalanmadan gün ışığında
Papatya kokularıyla ırgalanmadan
Sen yine orda mısın demeden
Sen hala
Sen hala gel demeden
Geliyorum ben sana.
Şu güzel dizelerin sahibidir (Tayfun Talipoğlu'ndan dinlenesidir)
Bu yürek
Seni seveceğini biliyordu herhalde
Bu kafa seni kuracağını seziyordu hanidir
Bire bin veren buğday
Elmadaki mayhoşluk
Hukuki beşer
Çınçınlı hamam
Çizmedeki kedi
Sanki elleriyle koymuşlar gibi
ikimizden bir işmar
Seni sevmemiş olsam , sözlerim yarı yarıya
Gözlerim yarım
Ellerim çolak hüseyin eli
Seni sevmesem , nefes almayı beceremem ki
Bugün günlerden ne ?
Cumartesi
Seni sevdiğim için , Cumartesi elbet
Seni sevdiğim için , bak temmuz ayındayız
Ayşe onbaşı , pir sultan abdal , büsbütün sevdalıyım sana
Bu gemiler nereye gidiyor , seni sevdiğim için
Seni sevdiğimden , suyun akası geliyor
Bacaların tütesi
Nurhayat ın halleri , seni sevdiğim için güzel
ibrahim in dilleri
insan seni sevince , tutsaklığa kızar tabi
Savaşın adı geçse , cinifrit olur
Ereğlinin kömürünü düşünür , ne kömür o be
Ramanı düşünür , Çukurovayı düşünür
Seni sevdiği için , Haliçte bir uğultu
Marmarada bir deniz
Isparta bahçesinde güller
Seni sevdiği için goncalanıyor
Seni sevdiğim için , kilim dokuyor Avşarda
Yarın sabahlar , seni sevdiğim için icat edildi
Penisilin , halk şiiri , canlı sinema
Mapushaneler , yedi düvel , harbi ispanyol nezlesi
Sultan Hamid , don civani
Ne bilsinler seni sevdiğimi
Başaklanmayan yulafa söylemeli
Cılk yumurtaya
Paslı demire
Kulağını bükmeli kurtlu kirazın
Hoşnut değilllerse bu gidaşattan
Akıl etsinler seni sevdiğimi ,
Yeşille turuncunun kafa barıştırması , bu sevdadan ötürü
Tepemizdeki o göçmez tavan
Sulardaki yakamoz , ortancadaki pembe
Ben seni sevdim diye
Bingöl vilayetinde , kamyondan inince
Tığ gibi bir delikanlıya soruyorum
Siz nerenin bulutlarısınız böyle ?
Biz sizin sevdanızın bulutlarıyız
Bir yıldızlı akşamı varsa Ankara’nın
1953 kışları içinde
Karnı tok , sırtı pekse hısım akrabanın
Konu-komşu , dirlik düzenlik içindeyse
Birbirimizi daha çok sevelim diye
insan seni sevince iş-güç sahibi oluyor
Şair oluyor mesela
Meyhaneden cayıyor bir akşamüzeri
Caysın be güzel
Caysın be iyi
Tütünü bırakıyor , tütün neyime zarar
Keseme zarar , ciğerime zara , sevdama zarar
Seni sevince adamın papuçları eskimiyor
Beti-benzi yeni çarktan çıkmış gibi
Seni sevince insan bilgili saygılı gönlü gani şen
Saçları zencefilli
Erkencecik evine dönmek istiyor canı
Hep seni düşün
Hep seni yaşat
Hep seni yıka
Seni doyur üç öğün
Seni bir kanım uyut , sonra uyandır
Lokman hekim , seni sev diyor bana
Seni sevmeseydim , ilkbaharı kodunsa bul gayrı
istanbul diye bir kent yoktu ki yeryüzünde
Umut diye bir şey yoktu ki , seni sevmeseydim
Hak , hukuk , bereket diye
Eşitlik , kardeşlik , hürriyet diye
Yüreğime sağlık ne iyi ettim..!
Hadi git azıcık istanbul iste
Kosunlar o denizi bir çanağa
Bir çıkına elesinler o günlerimi
O yazdan Üsküdar'dan ne kaldıysa Elif'ten
Doldur ceplerine
Onlarda yoksa komşularında vardır
Tanırlar sevinirler
Beni Bay Metin gönderdi, de...
Yaşamak istiyorum.
Yaşamak istiyorsun.
Yaşamak istiyor.
Böyle şiir olmaz diyeceksin; biliyorum.
Ama böyle dünya olur mu?
Böyle barış olur mu?
Böyle hürriyet olur mu?
Böyle kardeşlik olur mu?
Biliyorum ki; katlanıver, diyeceksin.
Ama böyle de yaşamak olur mu?
dizeleriyle tercümanlığımı yapmış, ikinci yenilerden sevdiğimiz bir abimizdir.
bir bayram günü dedemin mezarını bulmak için o taştan bu taşa atlarken, dehşetler içinde kalarak yattığı yerle karşılaştığım şair/ressam. devrilmiş taşı, korunaksız ve dışa taşmış toprağıyla metin eloğlu, "ben halkın içinden gelmedim, halkın içinde kaldım" diyordu.
kabri üsküdar büyük çamlıca eteklerinde, halk tabiriyle "çakaldağ" adıyla bilinen mezarlıktadır.
"Bu aşk senden önce hürriyete yöneldi
Gecenin ortasında sen sımsıcak bir kadın
içinde sen varken geceler dile geldi
Barışa yöneldi umudu darmadağın
Onları özlemek belki senden güzeldi
Çünkü sen ancak onlarla vardın
Hayatın mavişliği onlarla vardı"
yaşadığını ödemeyi erdem olarak görür kendinde eloğlu, hatta başkaları için de ödemeyi göze alır.
nice sıkıntılar çekip, bedeller öderken insan olmayı becerebilmiştir.