sevmeye başlayınca birini,
kendimi yıkıp yeniden kurarım.
çünkü;
bu yeni bir aşktır
ve temeldeki yerini mutlaka alacaktır.
dikkat! ..
yabancıların inşaat alanına girmesi tehlikeli ve yasaktır...
Metin Altıok, o kara yangında yitirdiğimiz o güzel insanlardan ve iyi şairlerden biriydi. 2004 yılında Adam Sanat dergisinde yayımlanan "Şiir Kitapları Sözlüğü"nün beşinci bölümünün onun "Alaturka Şiirler" kitabıyla ilgili kısmını, anısına bir selam olarak paylaşıyorum.
"Sadece ürpertiler mi,
Sevgili Edip sen öleli
Adını ne koyarsan koy,
Oteller de değişti.
Bir kenti kullanmanın
Unutuldu tüm inceliği.”
-Metin Altıok
Metin Altıok, 1993’den beri Madımak Oteli’nin merdiveninden bize bakıyor, bakmayı hep sürdürecek. Sağlığında yayımlayabildiği yedinci ve son kitabı Alaturka Şiirler, bir veda kitabı gibi ama bir veda kitabı değil, çünkü “şeriat” adına çıkarılmış yangında ölümsüzleşmeden önce sekizinci kitabı Hesap işi Şiirler’i de hazır etmişti. Alaturka Şiirler’in üç bölümünün adları şöyle: “O Zamanlar” “Fermuar” “Ölümün Sularında”. “Olsa olsa” başlıklı şiir ise, bu üç bölümün dışında, en başta yer alıyor.
Birinci bölümdeki on beş şiirin ilki “Nihavent”, sonuncusu ise “Rast” adlarını taşıyor. Her iki şiir de, Klasik Türk müziğine özgü “te ne ni, te ne na” “te ne na, te ne ni” terennümlerini nakarat olarak kullanarak, diğer on üç şiire parantez oluyorlar. Parantez, ama yapısal ya da tematik bir ‘kapanım’ değil: Bölümdeki şiirler Metin Altıok şiirinin bütün özelliklerini içeriyorlar. Evet, bir ‘Metin Altıok şiiri’ var. Daha ilk kitabıyla belirginleşmiş, oradan buradan (‘gösteri’den, ‘kuşaklar’dan, ‘arkadaşlar’dan) değil sadece kendi şiir gücünden el almış, ‘yalınlık’la ‘sıradanlık’ın başka şeyler olduğunu kanıtlayan bir şiir bu. Ritmik yapılarından kuşkulanıp dizelerdeki heceleri saydım ama yanıldığımı gördüm: Eşit sayıda heceyi gözeten gizli hececilerden değil Altıok. Böyle bir izlenim uyandırması, klasik biçime düşkünlüğüyle ve ‘stilistik’ özeniyle ilgili. Her has şair, bazen bilinçli olarak, bazen sezgisel biçimde ‘stilistik’le, yani genel dilbilim kurallarının edebiyat eserlerindeki işleyişini araştıran disiplinle uğraşan kişidir aynı zamanda, bu yine has şairlerin bir başka özelliği olan “özgünlük” aranışının da bir gereğidir. Altıok, felsefe geleneğinden geliyor, hatta şiire geç girmesine bakarak altyapısının felsefe olduğu, şiire ise sonradan yönelmiş olduğu kestirilebilir. Bu durum da onun sadece ‘üretim’ tabanında kalmayıp, ifade biçimleri üzerinde de kafa yorduğu anlamına geliyor. Hesap işi Şiirler, ondaki ‘stilistik’ bakışın biraz daha öne çıktığı şiirlerden oluşuyordu.
Altıok’un şiirinin büyüsü de burada, klasik şiirin ‘sıkı yapı’sına modern içeriği oturtabilme başarısında. Ölçüyü düzeni kollayan yapı, parlak imgelerin altında hiyerarşiye boyun eğmek zorunda kalıyor, yapıdaki ‘klasik’lik sözel alanda cephelerini yitiriyor, ‘gayri nizami’ye açılan titreşimlerle ‘racon’ kesmek zorunda kalıyor. Özellikle iki yönüyle en çok Aragon’u anımsatan bir yanı var. Birincisi ‘klasik’i iskelet olarak kullanması, ikincisi ‘empati’ye verdiği önem.
Kitabın ikinci bölümü, tek bir şiirden oluşuyor: “Fermuar”. Son yirmi yılın en güzel şiirlerinden. Anlar ile çağların diyalektiği, tarihselin bütüncülüğüyle yarın belki de unutulacak olanın uçarılığı geometrik katmanlar oluşturuyor bu şiirde. Kaledyeskopun üretebileceği rastlantısallık değil hiç biri: Arka planda hem ‘bilen’, hem ‘bildiğini bilen’ özne bizi hem tarihe, hem lirik’e çağırıyor.
Üçüncü bölümde her biri ayrı şiire konuk, Turgut Uyar, Ruhi Su, Metin Eloğlu, Orhan Peker, Edip Cansever, Celal Atik, Nusret Hızır var. Edip Cansever için söylenen şiirin adı “Memleket Oteli”. Son kıta: “Sadece ürpertiler mi, / Sevgili Edip sen öleli / Adını ne koyarsan koy, / Oteller de değişti. / Bir kenti kullanmanın / Unutuldu tüm inceliği.” Öngörüsü eksik olsun, tamamen rastlantı bu, ama yine başa döndük: Metin Altıok, 1993’den beri Madımak Oteli’nin merdiveninden bize bakıyor, bakmayı hep sürdürecek...
"insan usul usul ölmek için gelir dünyaya.
başlar her gün biraz daha insan olmaya.
ve ölürken usul usul ne tuhaf;
aşık olur, kedi besler, isim verir eşyaya.”
"Benim bu dünyada bir yerim olmadı,
Kuytu gövdemi saymazsak eğer.
Gövdem ki varla yok arası,
Hem varlığa, hem yokluğa değer.
Ama yüreğim hiç solmadı.
Bir gül koklayayım izin verin de.
Ben yaşama da, ölüme de inandım;
Tamamlarlar sanırdım eksiklerimi.
Çarşıları hep birlikte gezerdik;
Biri dostumsa, sevgilimdi öteki.
ikisinin adını yanyana andım.
9 temmuz. Bugün ölüm yıldönümü olan kıymetli şair, ressam, öğretmen ve en başta "insan".
Sözleri resmeden bir şairdi metin altıok; edebiyata, hayata güzel izler bıraktı.
Bilmem ki nasıl incitebildiler, nasıl kıyabildiler.
Ruhun huzur içinde ve serinde olsun güzel şair. kalanlar ölenler için şiir yazıyor!
Günlerden öyle bir gündü;
Üstüne tarih düştüğüm.
Gözümün önüne geldi birden
Balkıyan güzel yüzün.
Ve yüreğim yandı söndü,
Ter bastı avuçlarımı.
Bir işlek kovan uğultusu
Kapladı kulaklarımı.
Uzandım usulca cigarama;
Yavan ömrüme katık.
Ben o gün öldüm gülüm,
Bir daha ölmem artık.
''...
bu yaşa geldim içimde bir çocuk hala
sevgiler bekliyor sürekli senden.
insanın bir yarısı nedense hep eksik
ve o eksiği tamamlayayım derken,
var olan aşınıyor zamanla.
anamın bıraktığı yerden sarıl bana.
...''
Sivas katliamından yaralı kurtulan ama daha sonra ölen şair.
GERiYE KALAN
Bir anahtar verdindi bana
Kabaran yüreğimi bilerek.
Kullanıp durdum onu gönlümce,
Aşkıma kenar süsü diyerek;
Aşındırdım dişlerini zamanla.
Geriye ben kaldım işte.
Yalan olur sevmedim dersem;
Ama yolcu yolunda gerek.
Ey ömrümün uğuldayan durağı;
Yanlış hesaptan dönerek,
Benli günlerini sil istersen.
Geriye sen kaldın işte.
"Bekliyorum bir kapının önünde,
Cebimde yazılmamış bir mektupla.
Bana karşı ben vardım
Çaldığım kapıların ardında,
Ben açtım, ben girdim
Selamlaştık ilk defa."
Senin ağzın tarçın kokardı,
Benimki karanfil.
Birbirine karışırdı
Soluklarımız.
Tek başınayız şimdi ikimiz.
Bende karanfil,
Sende tarçın kokusu
Yapayalnız,kimsesiz.
Ben seni yalansız
Bahar gibi sevdim.
Sevgi adınaydı
Milis beraberliğimiz.
Sabahtan akşama
Günü tarar örerdik
Ve kedileri
ikimizde çok severdik.