zararlı uyuşturucu metamfetamin maddesinin kısaltılmış ismi. bu uyuşturucunun piyasada takma isimleri vardır. bu isimler < kristal, ateş, taş, buz, crack, tina > şeklindedir. ama en fazla kullanılan ismi de "met" veya "meth" olanıdır.
Son yıllarda işlenen kadın cinayetlerinin çoğu bu madde yüzünden işleniyormuş. Çünkü meth kullanan bir erkek halüsinasyon görmeye başlıyormuş ve genellikle aldatıldığını görüyormuş. Erkek sesi duyma, karısını başka bir erkekle konuşurken görme gibi.
içilmemesi gereken bir kimyasal. Bunu içen bi takım terbiyesiz arkadaşlarımı görüyorum, buraya entry giremicek kadar paranoyaklar sayın arkadaşlar ve varsa polis memuru beyler bayanlar.
Gözlemlediğim kadarı ile dandik kokain. Bildiğin uyarıcı yani, seks ve konuşmak daha zevkli, eğlenceli oluyor ama en en en temiz dalganın düşüşü bile en en en beter şekerin düşüşünü mumla aratır. Çünkü birinde mutsuz olursunuz birinde intihar etmek istersiniz. Benim duyumlarım bu şekilde... içilcek en son kimyasal. Kamu spotu olarak aktaracaklarım kısaca bunlardır.
kullanımı yaygınlaşan, kiminin uyuşturucu dediği, kiminin uyarıcı dediği kimyasal maddedir. bağımlılık konusunda çok abartılır, lâkin bir eroin değildir. aşırı derecede hızlandırır. bunu içtikten sonra şeker leblebi gibi gelir, attığınız şekeri zar zor hissedersiniz. değişik türlüsü diye bir şey yok, en azından türkiye piyasasında yok. hepsi stabildir. ha, kalite farkı her şeyde vardır.
dişleri sarartıp döker. saçlarınız dökülür. yüzünüz yaşlanır. etkisi geçtikten sonra vücudunuz ağrır. aşırı derece bağımlılarda yüzde yaralar oluşur. kilo verirsiniz. kemiklerinizi sayarlar. kullanmadığınız dönemlerde güçsüzleşirsiniz. tipsiz, rezil bir şeye dönüşürsünüz. kullanmayın. piç arkadaşlarınızın, "bir kereden bir şey olmaz" demesine gelmeyin. fiyatları da düşüşte zaten, dikkat edin.
intihar etmemiş ama delirmiştir.ziraa ekşi sözlük deki nıck altını sadece kendisi doldurmaktadır.o nun bu haline verilen bir tane bknz var ki her şeyi anlatıyor.
bu adam hakkında şov yapıyor, kendini acındırmaya çalışıp ilgi çekmeye çalışıyor diyenlere adamın sahip olduğu hastalığın aynısına yakalanmalarını diliyorum tanrıdan!
empati özürlü insalık dışı mahluklara belki ders olur.
borderline sendromu olan, sürekli intahar etmeye yaktın ve 3 günde bir vücudunun bi yerini kesip ancak kan görünce rahatlayan ve bileklerini defalarca kesmiş, aylarca hastanede yatmış, major depresyon tedavisi gören ve sürekli uyutucu ilaçlar içmesi gereken üniversitede okuyan bir ev arkadaşım vardı.
ben biliyorum o inanılmaz güzel ve zeki insanın içine hapsedildiği hastalıklı beyninden kurtulmak için ölmekten başka çaresi olmadığını bildiğinin gerçeğini. mantığının yerine bi gelip bi gitmesi, her şeyin farkında olması ve hala kendini öldürmeye çalışması korkunç bir dramdı...
fakat ne kadar denese de kendini öldürmeyi, beyninin hastalıklı olmayan bi yanı "ailen var, seni sevenler var" diye bağırıp vazgeçirmeye çalışıyordu.
meth' e de olan buydu. hastalıksız tarafı ağır bastı ve öldüremedi kendini.
siz hasta olmadığınız halde ölümü hak eden canlılarsınız, empati yeteneksizleri. yaşamanıza bi mana da yok insanlık adına.
böyle insanlardan çok gördüm.. boşlardır ve dolu olduklarını sanarlar, beyinlerindeki o binlerce şeyin kendilerini ulu bir hale sokacağını sanırlar oysaki bir genellemeye vurulsa boş oğlu boştur. bunun bilinçaltında farkındalığı sebebiyle hem toplum içindedir hemde kendini toplumdan soyutlamaktadır. Bu komplekslere giren insanda intihar eden arkadaşımızın gösterdiği tepkiler görülebilir. birşeyi kanıtlamak istemiş. ama artık çok geç be koçum, öldün.
hani gerizekalı diyebileceğim sansasyon peşinde koşan bir şahıstır.
ailesi şehr-i istanbul un o adamın sansasyonel intihar girişiminden dolayı kaybettiği milyonlarca tl´lik faturayı ödemesi gerekir. kendi çocuklarının yediği bir halttan dolayı şehirde bir sürü insan kötü durumda kalmıs, kamyonlar varmaları gereken saatte disponentlerine ulaşamamışlar, bir sürü insanın - "bir sürü" ne ya, duyduğuma göre en az yarım milyon (500.000) kişinin o günkü hayatını aksatmıstır bu zibidi-
sevgili meth, sen intihar etceksin diye başkalarının zamanlarını çalmaya kesinlikle hakkın yok senin. bundan sonraki denemeni kesinlikle evde yap. ne kadar bencil bir adamsın, ölümünden bile "rant" çıkarmaya çalışıyorsun. psikolojik problemlerin senin kişisel problemlerindir. senden başka insanların o problemden zarar görmesi, bak madem o kadar da akıllı falan bir adamsın, kesinlikle haksızlıktır. ben neden kız arkadaşımla randevuma senin intiharın yüzünden geç kalmayı geç, gidemiyeyim, gitmem gereken yere ulaşamayayım. neden hamile bir kadın, o arabanın içinde fenalık geçirmek zorunda kalsın, kaç tane belediye otobüsü 4 (yazıyla dört saat) o yollarda ppineklemiş. yuh artık lan...o otobüslerin hiçbirisinde tuvalet yok, nasıl tutmuşlar tuvalet ihtiyaçlarını...rezaletin daniskası.
bi daha öyle "reyting" yapmaya çalışmadan intiharı dene. deneyeceksen. tek başına bütün şehrin ağzına s.çtın. ben bi kere köprüde de değil başka bi yerde kaza yaptım, trafik biraz benim yüzümden tıkandı diye, utancımdan yerine dibine geçtim, neredeyse her "rötar" yaptırdığım araçtan özür dileyecektim. sense, dünyanın en büyük sehirlerinden birisinin en de önemli ana atardamarlarından birisini dört saat tıkadın, bi de utanmayıp, sözlüklerde cirit atıyosun...
kusura bakma bana, hiç de sempatik değilsin. zaten bilgin olsun, istanbul un yarısından da feci küfür yedin. sorumsuzluğun bu kadarına da pes doğrusu. sen hastasın diye yarım milyon insan işkence çekiyorsa, o işte bir anormallik var, demektir.
isin ekonomik boyutunu şöyle izah edelim... yarım milyon adama 4 saat rötar yatırdın mı ,2 milyon iş saatini çalmıs olursun. 2 milyon saat da 83.333 gün eder. bu da takriben 228 yıl eder !!!!
intihar teşebüsünden sonra sözlüge kendini ifade eden şu entryi girmiştir.
-alıntı-
.zavallı...
bütün cesaretini toplayıp köprünün korkuluklarını aştıktan sonra aslında ne kadar korkak, ne kadar karaktersiz olduğunu fark etti. sözde kendini bıraktığı andan itibaren tarif edilemez biçimde mutlu olacaktı. belkide ilk kez mutluluğun nasıl bir şey olduğunu tecrübe edinmiş olacaktı. 2.7 saniyelik mutluluk için...
köprünün yüksekliğini, düşüş hızını, boşlukta geçireceği zamanın uzunluğunu, suya çakılırken gözlerini kapatması gerektiğini ve bunun gibi eylemin gerçekleşmesi halinde meydana gelecek bütün detayları biliyordu.
köprüye varmadan kendi klibini çekti. bütün güzel müzikleri ard arda dinledi ve köprüye gelince müziği kapattı, dörtlüleri yaktı ve motoru durdurdu. arkasındaki araçtaki kadının şaşkın bakışları arasında bir hamlede ilk korkulukları geçti. işte bu esnada vazgeçmenin mümkün olmayacağını düşündü ve son korkulukları aşana dek kendinde değildi.
zavallı şey, ölmekten o kadar korktu ki kendini defalarca tembihlemesine karşın aşağı baktı. işte o esnada film koptu ve zavallıyı ölüm korkusu sardı. kimselere bir mesaj vermek için orada değildi ki, bir talebi de yoktu. tek arzusu sonsuza dek gözlerini kapatmak idi. her şey iki elinde bitiyordu ama zavallı şey sıkıca tuttu demirleri.
- psikiyatrist misin?
+ evet, konuşmak ister misin?
- hayır, ama sana ihtiyacım olacak.
+ buraya gel konuşalım, elimden geldiğince yardım ederim sana. çözülemeyecek sorun yoktur.
- anneme ve babama bol bol ilaç yazacaksın. dilersen teselli de edebilirsin onları.
zavallı bunları söylerken aslında söylediklerinin hiçbirinin gerçekleşmeyeceğini biliyordu. çünkü o yükseklikten atlamak için önce yükseklik korkusunu yenmeliydi...
kendisi ile konuşmak isteyen köprü polisi ve sağlık görevlilerine aldırmayarak saatlerce aşağı baktı. tek isteği yıllarca hayalini kurduğu cansız bedenine kavuşmaktı. bunun için daha evvel de bazı girişimlerde bulunmuştu. ancak bu sefer kurtulma ihtimali daha düşük olacaktı.
***
zavallı köprüye çıkmadan evvel günlerce hastanede yatmış, elektro şokundan ilacına her türden tedaviye cevap vermemişti. kimi doktorlar kullandığı antidepresanların buna sebep olduğunu düşündü. şöyle bir bakıyorum da efexor'un prospektüsü her şeyi açıklıyor sanki. yanında kullanılan seroquel ve paxil de cabası...
izmir'de okuyan kız kardeşi bayram tatilini fırsat bilip abisinin yanına gelmişti. annesi de tabii. bu ikisini köprüde gören zavallı daha da sinirlendi. çünkü üzüldüğünde sinirleniyor, titriyor, terliyordu zavallı. onların gözünün önünde böyle bir şey yapamayacağını fark etti ve zavallı insanları daha çok üzmemek için doktorla bir taahhütname imzaladı; "ömür boyu uyutulmak koşulu ile köprüden inmek".
köprüden indi ve bir süre yattığı balıklı rum hastanesine tekrar gönderildi. tekrar serum yedi, beşer onar ilaç attı, psikolog ile görüştü. hastanede yatması gerekiyorken "meydana gelecek herhgi bir tehlike halinde sorumluluğu üstleniyorum" imzası ile evine döndü.
zavallı halen beşer onar ilaç kullanıyor. beyninin içi boşalmış halde deli tavuk gibi dolaşıp duruyor evinde. ancak bir şey aynı; zavallı ölmek istiyor. mutluluk hariç her şeye sahip olmuş bu adam mutluluk peşinde değil. çok garip bence, hayatın yaşanılır olması ihtimaline bile sıcak bakmıyor.
-alıntı-
kendisine yavşak diyorlar. bir girisini örnek verip zengin piçi diyorlar. ama değersizlik duygusunun ne olduğundan haberleri yok.
çok yüksekten.. karanlıktan, ağır ağır dönen dünyayı seyre daldığını düşün. bir yarısı gece, diğer yarısı gündüz. güneşin doğuşunu ve batışını aynı zamanda farklı yerlerden seyreden insanlar var.. bir yerde şiddetli bir yağmur, biri yağmura küfrediyor, diğeri şükrederek yağmurun altına geçmiş gözlerini kapayıp gülümsüyor...
o dönen kütlede 7 milyar insan var.. herbirinin koşullara bakış açısı farklı. kimisi ilk kez orgazm oluyor, korkunç geliyor bu ona, diğeri o eşsiz zevkin bekleyişinde. başka biri yazdığı romanın ne kadar okunup okunmadığını düşünmekte. kimi karınca kolonisine toplu katliam hazırlığında, kimi ilk kez meme görmüş, kimine piyangoda bi miktar para çıkmış, kimiyse intiharın eşiğinde..
herbirini tek tek düşün. hepsi için dünyanın merkezi kendisi. kendi bilincinin yok olması demek "dünyanın sonu" onlar için.
ödenemeyecek borç, terkedilen sevgili, çocuklarının aç kalma endişesi, yalnızlık.. onun için dünyanın sonu. birde yukardan izle onu.. sessiz karanlığın içindeki beyaz ve mavi küresel koniye bak.. içindeki her minik canlının ne değişik hisleri var.
herkes kendi dünyasının merkezindedir. dünya kendi çevrende döner ve gerçekler gördüklerin/hissettiklerindir.
kimse yavşak değildir, değersizlik duygusu diye bir şey vardır.
içinde bulunduğu acizliği, pespayeliği zamanında babasının doğumgününde aldığı ve kendisinin fakire fukaraya göndermeler yapıp anlattığı porsche boxter cabriolet in gidermesini beklediğim yalan ekşinin yalan yazarıdır.
insana zalimler için yaşasın cehennem sözünü getirtecek derecede yamyam bir kişiliktir.
