bugün ekşideki entrysini okuduğum intihara meyilli sözlük yazarı. hayır düşünüyorum da bir insan neden canına kıymak ister. intihara kalkışması için ne gibi dertleri var? iki kolunu kaybeden bir adam pazarda limon satıp evini geçirdirmek için çabalıyorsa yinede umutlarıyla şu hayatın zorluklarına göğüs geriyorsa bu genç arkadaşın bu koşullardan bile daha vahim bir durumu olması gerekir.
kaldı ki madem ki intihar edeceksin bunu neden birilerine duyurma çabasına giresin ha seni eleştirmek bana mı kaldı hayır ama bu olayı bir şova dönüştürüp bu ülkenin polisini meşgul ediyorsan bir iki çift lafımı da esirgemem. ben intihar etmeye karar versem hadi sözlük ben şu şu yerde şu vakitten sonra atlıycam diye bir yazı yazmazdım sanırım. insanların dikkatini bire yere toplayıp korkuluklarda 3.5 saat niye bekledin onu merak etmekteyim.
ekşisözlükten fırlayıp ünlü olmak peşindeki bir başkasıdır bu arkadaş, başka da bi bok değildir. trollüğün de boku çıkmıştır sayesinde.
yok neymiş, psikolojik sorunları varmış. yok neymiş, hayatı antidepresanlarla yaşıyomuş. yok şuymuş, yok buymuş. tamam yaşın 25, hayatına her türlü acıyı, derdi sığdırmaya yeter de artar bile. liseli ergen tribi değildir derdin ona da eyvallah. hakettiğinden çok daha kötü şeyler görmüşsündür geçirmişsindir, dünyanın en kör talihine en boktan şansına sen sahipsindir ona da varım. hatta ne kadar saçma sapan gözükse de -ve gerçekten biliyorum ki- intiharın, yaşamamanın çok daha iyi gözüktüğü, daha gerçek ve daha gerek olduğu birçok durum vardır ve olacaktır da. intihar gibi bir düşüncesi olan kimseye de saygı bile duyabilirim bazı durumlarda evet.
amma ve lakin, sorarlar adama koçum; nasıl bir kişisindir ki daha bir gün öncesinde karı-kızla, futbolla ilgili entry girerken bir sonraki gün bugün intihar etcem mına koyiim diyosun ki. hadi geçtim bunu, güzel ülkemizin en çok girilen çıkılan internet sitelerinden olan koskoca ekşisözlük e bunu yazmak neden? hadi hadi bunu da geçtim. intihar etmekteki amaç nedir, ben bilmiyorsam aydınlatın. ölmek değil mi?? öyleyse kullandığın antidepresanın tamamını boca edeydin boğazından koçum bu kadar mı zor? köprüden atlamak, hele hele "boğaziçi köprüsü" nden atlamak nedir be sik kafalı bu kadar mı salaksın? saniyede 2143124 araba geçen yerde arabanı kenara çekip trafiğin anasını belleyip intihar edeceksin he helal vallahi.
hadi diyelim bu kadar salaksın, o zaman hani "polis değil, tanrı gelse ikna edemez" di? olum ne oldu da iki polis konuştu vazgeçtin? ne gösterdi, hiç beğenmediğin bu hayatta sana o hep küçümsediğin alt sınıfın ezilmiş polis memuru da atlamaktan vazgeçtin? 3.5 saat durdun mal mal, bırakmak daha kolay değil miydi? her neyse, artık kızlar verir sana, ünlü de olursun falan herhalde. ya da hakettiğini bulursun da kimsenin skinde olmazsın hiç.
taşak geçecek başka şeyler bulun koçlar. hayat siz olmasanız da devam edecek emin olun. buyrun eksileyin sabaha kadar.
sabah sabah psikolojimi bozan ve zerre tanımasam da atlamaması için o inanmadığı tanrıya onun için dua ettiğim insan. nasıl birisidir bilmem, umrumda da değildir. ancak ölmek bu kadar ucuz olmamalıdır. ailesinin kendisini acilen bir ruhsal rehabilitasyon merkezine yerleştirmesini umuyorum.
gerçekten intihar etmek isteyen adam oturur evinde beş dakika arayla alır haplarını hacı diye düşündürtendir. amaç gerçekten ölmek ise bundan daha kolay ne vardır ki?
saçmalayan herifin teki. Eğer canın intihar etmek istiyorsa sessiz sedasız geberir gidersin. Bunu milletin gözüne sokman ve insanların vicdanlarıyla oynaman gerekmez. Gerçi inci güzel ayar verdi çocuğa, sevindim.
18 yaşıma bastığım zaman doğum günü pastamdan çıkan porsche boxster cabriolet'imin anahtarını hatırlıyorum. dönemin eğitim bakanı da davetliydi o gün. "bizi de gezdirirsin artık hehe" diye espri yapmıştı hatta. ilk kazamı yaptığım arabaydı bu. üst geçit yerine otoyolun ortasından karşıya geçmeye çalışan fakir bir kadının 250 beygirlik canavarımın fren sesiyle birlikte irkilerek çocuğunu kucağına aldığını hatırlıyorum. bir de "ehliyeti aldığı gün kaza yapan genç serbest bırakıldı" başlığını. fakir kadının eşinin babamın avukatına yakardığı an geliyor gözümün önüne. oturdukları evin kira olduğunu, kendisinin de bir lokantada aşçılık yaptığını, mahkeme tarafından kusuru sabit görülen eşinin araçta meydana getirdiği hasarı karşılamaya güçlerinin yetmeyeceğini, hiç olmazsa zararın bir bölümünü taksitle ödeyebileceğini, bunun için çalıştığı işyerinin sahibinden borç alabileceğini dahi söylediğini hatırlıyorum. çevremdeki işçi çocuklarının babamın siyasi durumunu ima ederek benimle konuşmadığı günleri de hiç unutmadım. halbuki açlıktan ağızları kokarken 2700'cclik aygırımın koltuğuna oturmak için kavga ettikleri oluyordu. zaman zaman kaybeden tarafı da oturtuyordum koltuğuma.
halen görüşüyorum bunlarla. vergi dairesinde üç kuruşluk maaşla çalışıp banliyöye binen, çocuğunu özel okullara göndermekten aciz bu insan atıklarıyla görüşüyorum. eski günlerden konuşuyoruz bazen. hala öfkeliler, hiç bitmeyecek bu öfke, nesilden nesile aktarılacak.
düşünüyorum da fakir insanlar kendilerinin bile olmayan bir şey hakkında çok kafa patlatıyor. daha ileri gidip mülkiyetin hırsızlık olduğuna inananlara bile rastladım. benim babam onlarca işçisiyle gecesini gündüzüne katarak yılmadan çalıştı. bunu karşılığında da bana uygun gördüğü aracı aldı. işinden kaytardığı için geciken projenin tazminatını yine babam ödedi. bu insanlar babamın bana aldığı bu aracı referans göstererek kendi aymazlıklarını görmezden geldiler.
senelerce sigorta primleri yatan, maaşları günü gününe ödenen, ezkaza teknik sebeplerden maaşı bir gün geciktiği zaman soluğu genel müdürün kapısında alan bu fukara yığını, yeri geldiği zaman açlığın bünyelerinde oluşturduğu halsizlik haline bakmaksızın masaya yumruğu vurmayı bildi. pazardan aldığı mevyeleri bir güzel mideye indirirken çocuğuna da benden bahsetti. "patronun oğlunda porşe varmış hanım." "ben bodruma iniyorum, odun bitti, soba sönmek üzere."
- baba porşeler kaç basar?
+ ne edecen lan eşşoleşşek? büyüyünce alırsın o zaman öğrenirsin.
afedersin ama bok alır. sen meyve yerken babam bizim yüzümüzü göremiyor. günde 5 saat uyumuyor bile. çalışmanın, emeğin ne olduğunu gören bizler de "emeğin asıl sahibi olduğunu" iddia eden rantçı sendikal faaliyetlere inat yılmadan çalışıyoruz. senin çocuğun lisede bıçakla adam kovalarken ben derslerimi günü gününe takip ediyorum. senin çocuğun okuldan kaytarmayı marifet sanıp kıraathane köşelerinde sürterken ben okuldan kalan zamanımı özel öğretmenimden aldığım derse ayırıyorum. yine senin çocuğun babamın tırnağıyla kazıyarak sahip olduğu bu servetin olağan sonuçlarından şikayet ederken ben bıkmadan, usanmadan çocuğum için çabalıyorum. bu yüzden daha çok kafa patlatma. topluma nefret ve öfkeden başka bir şey kazandırmıyorsun. ben ve benim gibilerin rahatını bozuyorsun. unutma, benim gibilerin rahatı senin aç karnını doyuruyor"
***
tıyneti böyleyse bu abimizin, iyi bir ipucu. artık çok iyi anlıyorum neden intihara teşebbüs ettiğini: kimi karakter boşlukları ruhta öyle büyük doyumsuzluk yaratır ki, fakire fukaraya söverek, üstten üstten tanrıcılık oynayarak ve dahi çalışkanemekçifedakar kostümü giyerek dahi doldurulamaz. umarım (elbette ecelinle) layık olduğun kadar şaaşalı ve zengin bir ölümü tadarsın. belli ki, aşağısı kurtarmaz.
#9909113'de bahsedilen entrysini okuyunca götveren olduğuna emin olduğum ekşici piç. hayır fakir filan değilim, babam işçi değil kendi dükkanı olan bir esnaf. arabamızda var çok şükür artı porşeden hazzetmem ben camaro insanıyım eheh. sonuç itibariyle intihar teşebbüsünün sebebini bilmiyorum merak da etmiyorum. sadece ekşi'deki "baba parasıyla alınan araba" başlığına yazdığı entryi okudum ve ne mal olduğunu anladım.
tanımadığı halde kırk yıllık geçmişi varmış gibi davranıp 3-5 entry sine bakarak götveren ilan edilen şahıs. düşünüyorum uzun bir açıklama yapmak için ama bulamıyorum. aklım almıyor çünkü böyle bir değerlendirmeyi, aklımın almadığı işlerle uğraşacak kadar cahil cesaretine sahip değilim zannımca.
varsayımlar üzerinden, eminim şöylesindir sen bi de, ulan siz zengin piçleri yok mu, vs vs tarzı çıkışlarla ne olduğunu bilmediğim bir mevzu hakkında neden yorum yaparım ki ? ama yapıyorum işte, çünkü ben her bokun en iyisini bilirim.
bi de hala intihar edecek adam kalıbıyla başlayan şeyler yazılıyor ya hani, bsg nin en içtenini söyleyip geçiyorum. meth denen adam umrumda değil açıkcası, kim olduğunu da bilmem etmem, nerede nasıl intihar etmesi gerektiğine de ne ben karar verebilirim ne sen. ama dedim ya ben her şeyin en iyisini bilirim, o zaman karar vermek bana düşer.
ölümü göze almış ama o anki durum karşısında vazgeçmiş ekşi sözlük yazarıdır.ha doğru mu yaptı tabi ki hayır.çektiği hastalığın acısını ölümle unutturmaya çalışmıştır.niyetini anlamadıkça ön yargısız şekilde harcanacaktır.ama şurası bi gerçek ki her durumda da showunu yapmıştır.
malın tekidir. Asla mane vermiyorum, yani "intihar edilir mi salak, hangi insan ölüümün tek kurtuluş olduğu noktasına gelebilir ki" de demiyorum. Benim problemim intiharla gelen ölümü şanlı bir veda gibi gösteren, göstermeye çalışan aptallarla ilgili. Ölümü yüceltiyor, dünya'daki acılarının son bulacağını sanıyor. Peki öldün de sonrası ne lan gerzek? Gece yatağına uzandığın zaman yorganını çek bakayım üzerine ne hissediyorsun, bu kadar esrarlı geliyor mu bakalım? Hayır dünya boş geliyor artık gerekçesi daha saçma, git fakir insanlara hizmet et kendini aç insanlara ada ne bileyim mal yap işte bir şeyler. Ama yok dayanamıyorum acılarıma vs diye ergenlikten sıyrılamamış mallar. Şimdi bu intihar şovunu yazma nedenim, bunu yapan yapan arkadaşın adı Celalettin E. diye geçiyor haberlerde, soyismine ulaşamadım. işte yaptığı bu şov tüm çevresinde, facebook'ta kendisine intihardan daha sert bir dönüş yapacaktır. çoğu insanın gözünde korkak, basiretsiz looser'ın tekidir çünkü. Allahtan soyismin geçmiyor haberlerdei, yemin ediyorum evine gelip temiz bir sopa çekelim belki akıllanır diye bir sürü adam adresini bulur evine gelirdi lan.
içimizden biri ve hatta belki de içimizdeki biri.
"sizin hiç babanız öldü mü?" dizelerini aklıma getirdi ve şu çağrışıma neden oldu.
"sizin hiç dostunuz intihar etti mi?"
Biliyorum çoğunuz dostluğu amerikan filmlerinden aparılan "hey dostum" kıvamında görüyorsunuz. peki sizin "canınızı seve seve vermeseniz bile ölümü göze alarak yanında durabileceğiniz sonuna kadar savunabileceğiniz bir tanıdığınız oldu mu?" Ya da tam tersi; her şart ve ahvalde şu insan benim için canını dişine takar varını yoğunu ortaya koyar diyebilir misiniz?
Bunları düşünmeden bu insanı eleştirmek ve yaptıklarını yorumlamak insafsızca değil mi sizce de?
herhangi birimiz olabilir bu insan ama değil işte. zira her canlı nevi şahsına münhasırdır. tek yumurta ikizleri bile hem fiziksel hem de düşünsel özellikleri ile birbirinin aynı değildir.
psikolojik sorunları olan ekşisözlük yazarı. intihar girişiminde bulunması şov amaçlı olabilir yada gerçekten kendisini öldürmek istemiş olabilir. bu konuda pek bir bilgimiz yok. ekşideki nick altı yazılarında, ilgi çekmek için bir sürü şey yaptığı söylenen yazar. intihar girişiminden önceki entryler. neyse bunuda geçiyoruz.
kendisine on sekiz yaşındayken porsche hediye edilmiş, babası ünlü bir siyasetçiymiş gibi yorumlar yapılıyor. kendisinin yazmış olduğu entryden tahminler yapılıyor. bu eleman ya ironi uzmanı ya da şizofren!
babasının ünlü bir siyasetçi olduğunu söylüyor. dünkü kargaşadan kendisine malzeme çıkaran basın, babasının ününüde kullanırdı.
neyse, artık hakkında daha fazla konuşulmaması gerektiğini düşünüyorum.
son olarak, intihar konusunda şov yapan insanda, en az kendini öldüren insan kadar sorunludur. umarım sorunlarını çözer.
intihar etmek için köprüden atlamayı seçen ancak inanmadığı tanrı tarafından bile durdurulmayacağına inanıp polis tarafından durdurulan yazar. bla bla işte..bu kadar insanın nefretini kazanma nedeni ise tamamen atlayacağını söyleyip atlamaması değil
saçma sapan bir işe kalkışıp trafiğin ve istanbul kitlemek ile alakalıdır. yediği küfürün muhtemelen haddi hesabı yoktur. neyse, geçmiş olsun diyor ve bir daha ki sefere iyice düşünmesini ve intihar yolunu seçmemesini aksi takdirde seçerse bile çıktığı gibi atlamasını istiyoruz. öptük, kendisine iyi baksın. plz,sls,kpss falan filan.
açıkçası bu entry ile birlikte gelen eksiler gibi ölüp ölmemesini umursamadığım kişi. acaba ben ölsem o üzülür müydü? kaldı ki sanırım akciğer kanseriymiş, geçmiş olsun. fakat bu ona dünyanın merkezinde olduğunu veya eşi benzeri olmadığını göstermiyor. onun gibi bir sürü insan çeşitli hastalıklarla boğuşuyor. hem de parası, yemeği, düzgün bir hayatı ve yaşama koşulları çok çok altımızda olan insanlar... beterin beteri var, yani herkesin kendine göre sorunları var. o zaman herkes intihar etsin.
ayrıca tanımam etmem kendisini, neden üzüleyim ki? belki gerçekten çok kötü biriydi, veya çok iyi. dünyada her gün çok daha beter sorunlarla karşılaşan, binlerce insan ölüyor. o zaman yastan çıkmayız. sürekli bir şeylere veya insanlara üzülürsek gerçek hayatımızı yaşayamayız. sonuçta; bana veya dünyaya iyi yönde herhangi bir şey katmamışsa üzülmem. fakat kendisine bu yazıyı yazmadan önce bireysel anlamda bir şeyler katan insanlar varsa, üzülmelerini anlayışla karşılarım. bu adamdan tek öğrendiğim bu girişimden önce baba parası yiyen, karakter bakımından sefil bir insan olduğu.
bir defa işinin şov olduğu çok belli, illa ölmek istiyorsan ocağı aç ilaç iç evinde öl. ama evinde ölürse onu kimse bulamayacak, dikkat çekemeyecek. işte bu yüzden dakikada bilmemkaç yüz, hatta bin arabanın geçtiği boğaz köprüsünü seçiyor. zaten videoda da birilerini beklediği çok açık. paradan yana olan şansını ilgi ve karakter bakımından bulamamış zavallı.
senin saçma sapan ilgi çekme merasimlerin yüzünden birisi hayatını kaybedebilirdi. misal; o köprüde bir ambulansın içinde ağır yaralı bir hasta yoğun trafikten dolayı hayatını kaybedebilirdi. o zaman ne yapacaktın, o köprü de bir tarafına girsin.
