22 yıldır, kadıköy sokaklarında testament, megadeth, slayer, overkill, exodus ve metallica dinleyen uzun saçlıları koruma ve kollama programı dahilinde akmar pasajının girişinde küçük bir çadır kurarak bu kişileri topluma kazandırma ihtimali dahilinde kendilerine minik minik pop enjekte eden bir sosyal yardımlaşma projesinin anadolu yakası sorumlusu olarak çalışmaktayım. maalesef bu gençlik, eskiden ptt'nin orada kaset satan, takı satan, kitap satan, marjinaliiği ile istanbulumuza neşe katan bir gruptu. kendileri ile inönü stadında metallica, guns'n roses, bon jovi, brian may eşliğinde çok kafa sallamışlığımız vardır. 2000'li yıllarda bir takım müzikal farkındalıkların dünyaya olduğu kadar ülkemize de yansımasıyla artık bu gençlik hafiften kaybolmaya yüz tuttu. inşallah ileride bir gün şu korona siki biter de bir iron maiden ya da efendime söylim bir lamb of god, bir rammstein konserinde uzun saçlarımızı sallar, yine kendimizi anımsatırız. long live rock'n roll.
Önce kestirilen sonra dökülen saçlar, casual/sport gömlek ve ceket kombinine geçiş, katharsis, caravan ya da gandalf’ta sabaha kadar içip kafa sallamak yerine iş ve aile kurmak derken tek tek şehit düşmüş, rasputin gibi mekanlarda dayanan birkaç yiğitten gayrı yok olmuşlardır doğru.
Ama...
Gecenin bir yarısı ıssız bir yolda arabada bir anda spiritual black dimensions çalmaya başlar bazısı son ses, kimseler yokken. Çünkü metal şehitleri ölümsüzdür.
her ne kadar küpeleri çıkarsak, hippi saçları kısalttırsakta buralardayız. yaş 31 arabamda hala black sabbaht, iron maiden, childer of bodom, metallica çalmaya devam etmekte.
saçları döküldü tabi 40 lara gelince. Saç sakal bir arada dolaşırlar yine kalabalıklarda sen görmessin. Dinazor gibi bazen konserlerde bir araya geldikleri de olur hani.
14 yıl boyunca deep purple grubunun klavyecisi john lord'un org seçimlerini yapan bir müzik danışmanlık firmasında tasarım mühendisi olarak çalıştım. hiç unutmam, 70'li yıllarda led zeppelin ve black sabbath ile harika bir rekabet vardı. daha sonra işte bu iron maidenlar, metallicalar falan çıktı. sonrası da gittikçe radikalleşen bir metal müzik dönemi geldi. artık insanlara slayerlar, overkilller, megadethler, efendime söylim testamentler yetmemeye başladı. death müzik geldi, kuzey metali geldi, geldi oğlu geldi. yabılacak ne varsa yabıldı, biddi. hiç unutmam, bizler de o metalin fırtına gibi estiği yıllarda akmar pasajında sevgililerimizle özgürce birbirimizi emer, çay içerdik. hatta sırf bu yüzden emercanısı diye bir grup kurup gotik harflerle logo da yapmıştık. alkol yoktu pasajda. bitti gitti hep güzel şeyler. geriye sınav kitapları kaldı akmar'ın dükkanlarında.
eskileri şimdi blues dinleyip takılıyorlar yeni nesil de zaten aleyna tilki kurbanı olup garip guraba takılıyorlar. Ankara gibi bir yerde bile bir zamanlar nedjima vardı metal konserlerin ilk duraklarından daha sonra el değişti coğu mekan gibi ya kapatıldı ya el değişti. Piyasaya ayak uydurmaya çalışıp yok oldular zamanla.