metal fırtına serisi kayıp naaş ı okuduysanız gayet iyi bilirsiniz ki, amerikanın metal fırtına adlı türkiye yi işgal operasyonu esnasında israilliler anıtkabir den atamızın naaşını alırlar ve genetik çalışmalar için israile kaçırmaya çalışırlar.
kitabı okuduğumda, yazarın bence hayal gücü karşısında şaşkınlığa düşmüş ve gülme krizine tutulmuştum.
ne düşmanımın bu kadar ileri gidebileceğini ne de istihbaratçılarımın seri kitaptaki kadar seri vatansever olabileceğini dimağıma sığdıramamıştım.
geldik 2010 lu yıllara. bundan 5 yıl önce, argümanları ne olursa olsun bu ülkede yarı istihbari bir seri yayınlandığına şaşkınlıkla tanıklık ediyorum.
beni derin uykumdan uyandıran da wikileaks belgeleri olmuştur.
amerika tarafından bizzat servis edildiğinden gayet emin olduğum belgelerde, amerika, dünya hakimiyeti adına neleri yaptığını ve yapacağını, amerikanın işi bitmiştir diyen dünya kamuoyuna gayet net anlatmıştır.
amerika, poker masasında tüm dünyaya rest çekiyor ama anlayan kim.
işte tam da burda, bana yeni bir inancı farkettiren kendi kanaatlerim oluşmaya başlıyor.
bundan beş yıl önce, henüz wıkıleaks in adı bile anılmazken, ülkemin açık görüşlü genç yazarlarından bir tanesinin, bilgi kaynağı kim olursa olsun, diplomatik unsurlar aracılığında, ülkemizde ve dünyada yapılacak gen operasyonları ile ilgili öngörüye sahip olması çok müthiş bir argümandır.
demek ki zannettiğimiz kadar da bilinçsiz değiliz.
olup biteni adam gibi okuyanlar var aramızda.
düşmanımızın asıl niyetini ve bunu gerçekleştirmek yolundaki motivasyonunu a dan z ye analiz edebilecek donanıma sahip genç beyinler var bu ülkede.
bu, beni şaşkınlık içinde bırakan argüman, metal fırtına serisini tekrar elime almama neden olmuştur.
şimdi bakıyorum da, o zamanlar beni kahkahalarla güldüren tespitler ne kadar da hakikiymiş.
wıkıleaks belgeleri, gerçekleri anlatmayan, anlatmak istemeyen, cahil ve/veya hain aydınlarımıza göre sıradan belgeler. aslında satır aralarında o kadar korkunç gerçekler gizli ki sıradan olan tek şey var;
cehalet ve ihanet.