--spoiler--
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile çektirdiği fotoğraftan ötürü Almanlar tarafından hedef tahtasına oturtulan Mesut Özil, konuyla ilgili sessizliğini nihayet bozdu.
Almanya'nın son şampiyon olarak mücadele ettiği 2018 Dünya Kupası'na grup aşamasında veda etmesinin baş sorumlularından biri olarak gösterilen yıldız futbolcu, yaşanan gelişmeler üzerine resmi Twitter hesabından bir açıklama yayımladı.
işte 29 yaşındaki Türk asıllı oyuncunun açıklamasının tam metni:
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN iLE GÖRÜŞMEM
"Geride kalan iki hafta, bana son aylarda yaşanan olaylar üzerine düşünme fırsatı verdi. Bu vesileyle malum konuyla ilgili görüş ve hislerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Pek çok insan gibi benim de geçmişim birden fazla ülkeye dayanıyor. Almanya'da büyümüş olsam da ailemin kökleri Türkiye'de. Biri Alman biri de Türk olmak üzere iki kalbim var. Çocukluğumda annem bana hep saygılı olmamı ve nereden geldiğimi unutmamamı öğretmişti ve ben, bu değerleri hâlâ muhafaza ediyorum.
Mayıs ayında bir yardım ve eğitim organizasyonu çerçevesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Londra'da buluştum. Kendisiyle ilk defa Türkiye'nin Almanya ile 2010 yılında Berlin'de oynadığı ve Angela Merkel'le birlikte izledikleri maçın ardından görüşmüştüm. O günden bu yana yollarımız pek çok defa kesişti. Birlikte çektirdiğimiz fotoğrafın Alman medyasında büyük bir tepki yarattığının farkındayım fakat bazı insanlar, beni yalancılık ve hilekârlıkla suçlasa da bu fotoğrafın hiçbir siyasi amacı yoktu. Daha önce de söylediğim gibi annem; atalarımı, onların mirasını ve aile geleneklerimizi kaybetmeme asla müsaade etmedi. Benim için Cumhurbaşkanı Erdoğan ile fotoğraf çektirmek, siyaset ve seçimlerle alakalı değil, ailemin mensubu olduğu ülkenin en yüce makamına duyduğım saygının bir gereğidir. Ben politikacı değil, futbolcuyum. Dolayısıyla Erdoğan ile görüşmemiz asla bir siyasi propaganda değil. Nitekim kendisiyle her zamanki gibi futboldan konuştuk. Çünkü o da eski bir futbolcu.
Alman medyası olanları farklı bir şekilde yansıtsa da gerçek şu ki Erdoğan'la görüşmemek, şu an benimle gurur duyduklarını bildiğim atalarıma saygısızlık olurdu. Benim için cumhurbaşkanının kim olduğunun önemi yok, önemli olan cumhurbaşkanı olması. Erdoğan'ın bulunduğu makama saygı duymak, Kraliçe Theresa May'in de paylaştığı bir görüş olsa gerek ki onu Londra'da ağırladı. Söz konusu kişi Alman cumhurbaşkanı olsa da benim için durum değişmeyecekti.
Dünyada siyasi liderlerin kendi kişiliklerinden bağımsız düşünülemediğini bildiğimden bu yazdıklarımın anlaşılmasının zor olduğunun farkındayım. Fakat bu defa durum farklı. Son seçim ya da bundan önceki seçimin sonucu ne olursa olsun yine o fotoğrafı çektirirdim."
MEDYA VE SPONSORLAR
"Dünyanın en zorlu üç liginde oynamış bir futbolcu olduğumu biliyorum. Bundesliga, La Liga ve Premier Lig'de oynadığım dönemde takım arkadaşlarımdan ve teknik heyetten büyük destek gördüğüm için çok şanslıyım. Bununla birlikte kariyerim boyunca medyayla baş etmeyi de öğrendim.
Bugüne dek birçok insan performansım hakkında konuştu, pek çok alkış ve eleştiri aldım. Eğer bir gazete veya yorumcu oyunumda bir eksik görürse bunu kabul edebilirim. Neticede kusursuz bir futbolcu değilim ve bu durum, çoğu zaman beni daha sıkı çalışmak için motive eder. Ancak kabul edemeyeceğim bir şey var ki o da Alman medyasının beni sürekli çift vatandaşlığımdan ötürü kınaması ve Dünya Kupası'ndaki başarısızlığın tek sorumlusu olarak göstermesi.
Bazı Alman gazeteleri, siyasi amaçlarına ulaşmak için benim geçmişimi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile olan fotoğrafımı kullanarak sağ görüşlü propagandalar yaptı. Fotoğrafımı ve ismimi manşetlere taşıyarak beni Rusya'daki başarısızlığımızın tek sebebi olarak göstermelerinin başka ne gibi bir nedeni olabilir? Onlar, benim performansımı ya da takımın performansını değil, Türk kökenli olmamı ve yetiştirilme tarzımı eleştiriyordu. Bu şekilde asla aşmamaları gereken bir çizgiyi aştılar ve tüm Alman halkının bana cephe almasına neden oldular.
Hayal kırıklığına uğradım bir başka konu ise medyanın uyguladığı çifte standart oldu. Alman Milli Takımı'nın onursal kaptanı Lothar Matthaus da birkaç gün önce bir başka dünya lideriyle buluşmuş ancak hiç eleştiri almamıştı. Alman Milli Takımı'ndaki rolüne rağmen kimse ondan bu eyleminin nedenini açıklamasını istemedi ve o da Alman futbolcularını temsil etmeye devam etti. Benim Dünya Kupası kadrosuna alınmamam gerektiğini düşünen medyanın Matthaus'un da onursal kaptanlıktan ayrılmasını istemesi gerekmez miydi? Türk kökenli olmam beni daha değerli bir hedef hâline mi getiriyor?
Basmıs istifayı. Bundan daha güzel bir protesto olamazdı. Milli takımda görmek istediğimiz kaliteli bir oyuncudur. Derhal gerekli işlemler başlatılmalı.