sabah yataktan kalktıkları zamandan, gece uyuyacakları zamana kadar meslekleri ile yaşarlar. ya da yaşamak zorunda bırakılırlar. kimisi bu durumdan memnun, kimisi muzdariptir.
örneğin; bir doktor komşuları tarafından ''evladım benim devamlı tansiyonum çıkıyor neden olabilir acaba?'' yahut '' komşu bana bir grip aşısı vurabilir misin?'' gibi diyaloglarla karşı karşıyadırlar.
veya bir öğretmen, '' yahu bizim çocuk ödevini yapmamış bir anlatıversen.'' gibi diyaloglar yaşarlar. kimisi güler geçer, kimside tepkisini verir. ''ders mers anlatamam arkadaşım! sende ev hanımısın, ben sana gel bizim evin hanımlığınıda yap, sil süpür, yemeği de koy diyor muyum?'' gibi tepkiler verebiliyor.
''çıkarın kalem kağıt yazılı yapıcam hepinizi'' diye çıldıranları da vardır muhtemelen.
belli mesleklerde yer alan egonun iş yeri dışına taşmış halidir.
bu ego genelde diplomasını aldıktan sonra hala ders çalışmak zorunda kalınan mesleklerde çok daha fazla görülmektedir, doktorlar listenin başında yer alır bunları avukatlar, mali müşavirler, bilgi işlemciler, muhasebe müdürleri ve gazeteciler takip eder.
gereksiz bir egodur ve meslekleri olmadan boş teneke tiplerle muhatap olduğunuzu fark ettiğiniz an ortamı terk etmek zorunda kalırsınız.
bu tipler muhabbet arasında mutlaka mesleğini gözünüze sokacak bir yol bulurlar. en klişe lafları ise "mesleki deformasyon" olacaktır. hiç alakasız bir olayda bile bunu yapabilirler.
ben bu egoyu bir marangozda, çiftçide, bakkalda ya da pazarcıda görmedim...