türkiye şartlarında bilinçli ve bilinçsiz bir şekilde imha edilen eğitim alanı. genel zannın aksine meslek eğitimi çocuk yaşta başlar. yani henüz birey okul ile tanışmadan, okul çocuğu daha çok körelten bir işlev üstlenir. ülkemiz şartlarında eğitim verilmiş cevapları ezberletir. farklı bakış açılarına izin vermez. bu fizikten tutunda ilahiyata kadar her alanda tabuların varlığı ile alakalıdır.
yani misal kimya derslerinde atomun parçalanamaz bir bütün olarak ezberletilmesi bunun en çarpıcı örneklerinden sadece biridir. ve fakat konumuz meslek edinme..
insan bir alan için yaşamalı, veya bir alanda uzmanlaşmalı gibi insanı hafife alan veya katagorilemeye kolaylık sağlayan bir medeniyetin iğfaline maruz kaldık. bu en başta herşeyi bilen filozofları ortadan kaldır. kimileri alanların çoğalması ile bilginin çoğaldığını ve buna bağlı olarak herşeyi bilmenin imkansız olduğuna değinir. oysa bilinen şeylerdeki malumat fazlalığına sahip olmak o şeyi bilmeye yetmemektedir. ve bu anlayışla çocuklara meslek liseleri yolu ile tek bir alanda yarım yamalak bilgiler verilmektedir.
öğrencilerden yaratıcı olup bir sorun için bir şey icad etmeleri istenmediğinden veya o öğrencinin hayatı ile somut ilişkisi bulunmayan veya maddi bir fayda sağlamayan, zihinsel açılıma neden olmayan pratikler ancak ders geçmeye yarayan bilgi depolar. her şeyden önce bireyin hayatın içerisinde yaşaması ve buna bağlı olarakta kaçınılmaz olarak sorunlarla karşılaşması, ve bu sorunlara mekanik çözümler bulması, o çocuğun meslek edinme veya edindiği mesleği nasıl kullanması gerektiğine dair bir fikir verebilir.
örneği adıyaman üniversitesi gençleri güneş ışığı ile çalışan otomobiller yapmışlar. ve bu sistem ile çalışan bir minibüs, kredi yurtlar ile fakülte arasında ulaşımı sağlamada kullanılıyor. oysa bu adıyaman meslek lisesinde gerçekleştirilse idi, o zaman ülke olarak meslek edinme veya meslek liseleri anlamında bir yerde olurduk.
birde konu ile yakından alakalı öğrencilerin tek tipleşmesine engel olacak bir hususu da yeri gelmişken zikredeyim. at yarışında koşan atlara benzeyen öğrenciler test hızına ve doğru yanlış sayısına göre değerlendiriliyor. ve bu onların önündeki tek seçenek gibi sunuluyor. yani öğrenciler öss'de başarılı oldu oldu. yoksa hapı yuttu şeklinde bir anlayış var. ve fakat peygamberler veya padişahlar mutlaka bir meslek ile iştigal etmişlerdir. iyi veya kötü ama meslek mutlaka vardı. misal 2. abdulhamid marangozdur. yani olur ya bir gün padişahlık elden giderse aç kalmamak için yapabileceği bir iş var. yani hayatın alternatifi var. oysa ülkemizde bu işler böyle yürümüyor. yani önümüze öss haricinde seçenek koyan yok. ve fakat aile veya aklı ermeye başladıktan sonra birey kendisi bunun tedbirini almalıdır. hayatını geçindirmek veya meşgale edinmek adına mutlaka elinde bir alternatif oluşturmalıdır. bu alternatif oluştuktan sonra öss'nin sonucu o kadar da önemli değildir artık. yani hayat memat meselesi olmaktan çıkar bu iş.
işte ülke olarak veya birey olarak bir yerlere gelebilmemizin yollarından biride budur.