--spoiler--
Şartınız olamazdı zaten! Şartları biz dikte ederdik. Şart koşma, şart ileri sürme hakkı yalnız bize aitti. Benim yaşadığım yüzyılda ve daha önceki yüzyıllarda buyuruculuk TÜRK'ündü... Biz emrederdik! Biz takdir ederdik! Biz talimat verirdik! Ol, derdi
k olurdu! Çünkü dünyanın bütün hükümdarları memurlarımızdı bizim. . .
--spoiler--
sanılanın aksine sadece kafası kesilmemiş, kafasının derisi yüzülüp padişaha gönderilmiş kumandan. böylece padişah öldürülenin merzifonlu olduğunu kendi gözleriyle görmüş olmuştur.
Öz be Öz Türk çocuğu olan Kahraman mı kahraman yiğit mi yiğit bir paşadır.
Lakin Bu yiğit paşa Osmanlı tarihinde birçok soysuz devşirme paşa'ya verilen aşırı ve saçma değerin aksine (sokollu, maktul vs) Her daim aşağılanmıştır.
viyana kuşatmasının kaybedilmesinin nedeni Mustafa Paşa'nın Şehri Taaruzla değil düşmesini bekleyerek teslim almak istemesidir. Böylelikle Askerlerinin yağma hakkı olmayacak ve viyana gibi bir şehirin ne insanları ne de yapıtları eserleri zarar görmeyecekti. Mustafa Paşa'nın viyanadaki hatası budur, asaletinden kaynaklanmaktadır anlaşılan üzere.
Türklüğü konusuna geri dönersek. Osmanlı tarihi Öz be Öz kahraman Türk çocuklarınının türk olmadığını iddia eden, Türk olmayan vasat insanları da öven abartan bir tarih anlayışına oturmuştur. Yeniçeriler abartılır bahsettiğimiz sadrazamlar abartılır Tarihin gördüğü en büyük denizcilerden biri olan Barbaros hayrettin paşa Türklükten çıkartılır Berberi falan filan yapılır.
Oysa ki Türklük hiçbir şekilde Türk olmayanı TÜrk yapma gibi bir derde düşmez, kahramanlarını ilim adamlarını, kültür adamlarını abartmaz hatta değerini gösteriş olmasın diye azaltır. abartma, sahte kahraman ekleme yapay tarih yaratan milletlerin işidir. Türk tarihi yeterince kahramanlıklarla, büyüklükle ve başarılarla doludur.
Hani büyük atsız der ya
"Bizim yanık Fuzuli'miz engin bir deniz!
Karşısında bir göl kalır sizin Dante'niz!"
işte asıl durum budur. Oysa bizim insanlarımız kültürü gelişmeyi Fuzuli'yi okumadan dante'yi ezberlemekte görür sonra da kendinden olanları aşağılamakta.
türk değil devşirmedir.
ve padişahına o kadar bağlıdır ki, emrinde o kadar asker varken başını padişahın mührüyle gelen iki baldırı çıplağa teslim etmiştir. yer sultanahmet değil belgrad daki savaş mevziinde bulunan çadırıdır. asılmamış kafası kesilmiştir.
tarihimizdeki değerlerden biridir. strateji hatası yapmıştır.
ben de eksik bilgisi ile her şeyi biliyorum sanan ve ondan utanandan utanıyorum. hatta hassnictir diyorum kendisine.
Viyana da mağlup olan Merzifonlu Belgrad a gelmiş, padişahın kararını beklemekteydi. Neticede padişah Merzifonlu nun kafasını getirmek üzere Ahmet Ağa yı görevlendirdi. Ahmet Ağa, Belgrad a geldi ve Merzifonlu ya:
-Hünkarımız sizden emanet olan mühr-i hümayunu, sancak-ı şerifi ve müftah-ı kabeyi ister, dedi.
Merzifonlu istenilen şeyleri Ağa ya teslim etti ve:
-Bize ölüm var mı Ahmet Ağa, diye sordu.
Ahmet Ağa da:
-Olmak gerek sultanım, diye cevap verdi.
Merzifonlu bu sözlerden sonra iki rekat namaz kıldı, odada bulunanları dışarı çıkardıktan sonra ilmeği eli ile boynuna geçirdi, Ahmet Ağa ya:
-Hadi Ahmet Ağa, bizi dualarından eksik etme, işini bitir, dedi.
Celadlar iki yandan çektiler ve Merzifonlu yu boğdular. Kesilen baş bir torbaya konulup Edirne ye yollandı. Tarihi kaynaklara göre Merzifonlu nun kesik başı Edirne Sarayı nın önüne konduğu zaman, bir yıldırım isabet edip kafayı yakmıştır
komutanlığını, viyana kuşatmasından çok önce, 1672-76 osmanlı - polonya savaşında ispatlamış, 1678'de rus seferine çıkarak çehrin kalesini zap etmiş osmanlı sadrazamı. viyanayı ise alacak gücü olmadığından değil, kararsız kaldığından alamamıştır. çünkü kara mustafa paşanın emrindeki ordunun viyana dahil dünya üzerinde alamayacağı bir kale yoktur. tarihin gördüğü en güçlü ordulardan* biri ile viyana üzerine gitmişti. fakat ordudaki bütün yüksek rütbeli komutanlar ve kırım hanı, macar kralı bu yıl avusturyanın yıpratılmasını, viyanaya seneye gidilmesini istiyorlardı. padişahın emri ise belliydi, yanıkkale ve komran kalelerinin fethini istiyordu. paşa bu durumda çok vakit kaybetti.* eğer belgraddan doğruca viyana gitse ve kuşatma yerine kenti hucüm ile almaya çalışşsa viyananın dayanamayacağı ortadadır.
bu arada osmanlı ordusunda; kırım hanı* murat giray, orta macaristan kralı tökeli imre,
erdel beyi* apafi mihail, eflak ve boğdan beylerinin* bulunması ve merzifonlu kara mustafa paşanın bütün bu isimlerin baş komutanı olması, aynı zamanda bir osmanlı sadrazamı olarak* tüm avrupalı kralları ile aynı statüde olması osmanlı imparatorluğunun ulaştığı seviyeyi gösterir.
o kırım hanı ki, yani murat giray, bin yıllık anadolu merkezli türk tarihinin en büyük ihanetini gerçekleştirmiştir.
kuşatma planlanırken merzifonlu ile aralarında tartışma yaşandığı doğrudur. ihanetindeki amaç daha çok merzifonluya ders vermektir.
han, jan sobieski'nin haçlıları tunayı geçerken emrindeki kuvvetlere dur emri vermiştir ve geçişi seyretmiştir, tunayı geçmenin o zaman ne demek olduğu bir kere daha düşünülmeli.
bu sırada yanında bulunan kırım şeyhülislamı "han'ım bu yaptığın islamlığın hayrına mıdır?" diye sorar. han acı acı güler "sen bilmezsin hoca bizim bu osmanoğlu'nun elinde neler çektiğimizi."*
haklı adam osmanoğlu ona taht verdi, özerklik verdi, dini serbesti verdi.
haddime düşmez ya sözlükte hakkında yazılanları okuduktan sonra "cahillik keşke paralı olsaydı" dedim. kimse kusura bakmasın.
öncelikle kendisi devşirme değil, merzifonludur. dahası anadan da babadan da türk'tür*. "türklük" ölçülebiliyorsa da hayalleriyle bile senden benden türk'tür.
babası 1638 bağdat kuşatması sırasında şehit olmuş oruç bey'dir*.
sonunu hazırlayan kuşatmaya gelince... evet padişah'tan izin almamıştır. kendinden önceki pek çok kuşatmadaki pek çok paşa gibi. zaten padişah** edirne'de zevk-ü sefa yaşarken alsa garip olurdu.
kuşatma sırasında zenginliği için şehrin teslim olmasını beklemiştir ki, bu da jan sobieski komutasındaki polonya ordusunun yardımı için viyana'ya zaman kazandırmıştır. bir suçu varsa o da budur.
kendisinin mareşallığına laf uzatmak, bu tek ve en önemli başarısızlık üzerinden yapılmamalı*. herşeye rağmen... o kadar ki saray'ın devşirmeleri yenilgi haberi gelince "elleri etekte mendil sallamışlar"dır*.
idamı... öncelikle asılmamıştır(!!!) ve ölümünün de sultanahmet meydanıyla alakası yoktur(!!!). buyrukla gönderilen cellatlar tarafından belgrad'ta boynu vurulmuş. gövdesi belgrad'a gömülmüş, başı ise topkapı sarayında padişah'a sergilenmiştir. tam bu sergi sırasında sarayın avlusuna yıldırım çarptığı rivayet edilir*. başı da bugün edirne'dedir. hatasına rağmen yine de emeklerine hürmeten başı altın tepsi'ye konmuştur. eğer başka türlü bir durum söz konusu olsaydı tahta tepsi kullanılacaktı.
kaybetmiştir kaybetmesine de bu onun askeri dehalığına, cesaretine yada hayallerinin peşinde koşmasından kazandığı takdire engel değildir. eğer ki kazansaydı bakın neler yapacağını nasıl anlatıyor; "önce vatikan'da at koşturacağım* sonra ren nehrini geçip frenk kralına boyun eğdirmek nasiptir." bu cümleleri kurmak bile paşanın onuruna onur katar.
kaybetse de 'bu adamı', bu mülkün paşasını türk olmamakla ve başarısız olmakla suçlamaya kimsenin hakkı yoktur.
bu tarih, bu kültür yalnız "kazananları" sevmedi, kaybettiyse bu mülk için kaybetti hayal kurduysa bu mülk için hayal kurdu. gözümde 40 askerle çin sarayını basan kürşad'dan farkı yoktur. mekanı cennet olsun.
tüm osmanlı paşaları gibi o da devşirmedir. padişaha sonsuz bir bağlılığı vardır. 2. viyana kuşatması sonucunda başarız olmuş ve idam edilmiştir. idam istanbul'dan yollanan iki cellat tarafından viyana yakınlarındaki osmanlı ordu kışlasında gerçekleştirilmiştir.
cellatlar kışlaya ulaşınca istanbul'dan geldiklerini söylemişler ve padişahın fermanını paşaya okumuşlar. fermanı dinleyen merzifonlu olayı büyük bir sakinlikle karşılamış, cellatlardan izin istemiş, abdest alıp namaz kılmış sonra başını cellatlara uzatmış. cellatlar merzifonlunun başını orada almışlar ve istanbul'a dönmüşler. bu olay uzunca bir süre ordudan saklanmıştır. çünkü merzifonlu paşa ordunun da saygısını kazanmış bir devlet adamıydı.
zamansız giriştiği savaş dolayısıyla hatasını kabul eden ve kendisinin idamını talep eden yiğit kumandan.
öyle ki kendisini idam edecek cellata
Şöyle temiz bir kesiver evladım demesi insanın kanını dondurur.
samuray filmlerinde kamikazeleri vs. izleyip vatan için ölüme gözünü kırpmadan gidiyorlar ağbi diyen biz türklerin malesef pek bilmediği bir sahnedir bu.
Atatürk'e göre Kara Mustafa Paşa
Yıl 1933, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, Ankara Konservatuvarını gezmektedir. Bir sınıfa girer, ders tarihtir, konu da Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın 2. Viyana Kuşatmasında aldığı yenilgidir. Öğretmen Merzifonlu ile ilgili olumsuz sözler kullanmaktadır. Paşanın bozguna uğradığından ve Osmanlıların bundan sonra gerilemeye, toprak yitirmeye başladığından söz etmektedir. Mustafa Kemal, öğretmenin bu sözlerine sinirlenerek: ;- Öğretmen Bey, Öğretmen Bey! 173.000 kişilik bir orduyu istanbul;dan alıp Avrupa;nın göbeği olan Viyana önlerine götürmek her komutanın yapabileceği bir iş değildir. Bu büyük tarih olayını, o büyük adam gerçekleştirmiştir. Viyana yı birde dünyaca ünlü Padişah, Kanuni Sultan Süleyman kuşatabilmiştir. Merzifonlu onun derecesinde büyük bir adamdır. Siz nasıl olurda böyle bir başkomutanı kötülersiniz? Gençler! Merzifonlu değerli bir komutandır. Bunu böyle biliniz. Bu şekilde yenilenler, yenik sayılmazlar ' demiştir.
merzifon ilçesi onun zamanında büyük bir osmanlı vileyeti iken günümüzde sıradan bir ilçe haline gelmiştir. ancak ilçede hala tek lider konumda olup hemen hemen tüm tarihi eser, okul, cami, çeşme, hanlar onun adını taşımaktadır.
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, 1634 yılında Merzifon'un Marınca köyünde doğdu. Babası'nın yakın arkadaşı Köprülü Mehmed Paşa tarafından korunup yetiştirildi. Medrese eğitimi gördü. Klasik bir kültürle beslenerek, üstün zekası ve yetenekleri sayesinde hızla yükseldi. Köprülü Mehmed Paşa'ya damat oldu. Uzun seferler için istanbul'dan uzaklaşan Fazıl Ahmed Paşa'ya yıllarca sadaret kaymakamı olarak vekalet etti. 1676 yılında Fazıl Ahmed Paşa'nın ölümü üzerine, 41 yaşında iken sadrazamlığa getirildi. En büyük hayali Kanuni devrinin güç ve itibarını Osmanlı Devleti'ne yeniden kazandırmak olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, hayatını bu amaca adadı. Osmanlı-Rus Savaşı'nda padişahla birlikte sefere katıldı. Zamansız giriştiği ve sorumluluğunu tek başına yüklendiği ikinci Viyana Kuşatması büyük bir bozgunla sonuçlandı. Bu bozgundan sonra idam edilen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın başı istanbul'a getirildi. Gövdesi ise Belgrad'da gömüldü. istanbul içinde ve dışında yaptırdığı birçok hayır eseri vardır. Kendisinden sonra da ailesinden bir çok devlet adamı çıktı.
On yedinci yüzyıl Osmanlı sadrâzamlarındandır, 1634'te Merzifon yakınlarındaki Marince köyünde doğmuştur, Sultan Dördüncü Murâd Hanın Bağdat'ı fethinde (1639) şehid olan süvâri subaylarından Oruç Beyin oğludur. Dört yaşında yetim kalan Kara Mustafa, babasının dostu olan Köprülü Mehmed Paşa'nın himâyesinde ve kendisiyle yaşıt Fâzıl Ahmed (Paşa) ile berâber büyümüştür iyi bir tahsîl görüp, kıymetli bir asker olarak yetişmiştir. Köprülü Mehmed Paşa'ya damat olmuştur...
merzifoni kara mustafa paşa da denir kendisine. devşirmedir, köprülüler tarafından yetiştirilmiş son derece yetenekli ve dirayetli bir devlet adamıdır. hatta o dönemde devletin başında bulunan tek yetenekli komutandır, bunu anlamak için 16 yıl süren savaşların kendisi öldükten sonraki kısmına bakmak yeterlidir. kendisi ruslarla savaşmış ve büyümekte olan rus tehdidini varsayarak stratejiler geliştirmiştir.
avcı mehmet i ikna etmek için viyana üzerine yürüme isteğini kendisinden gizlemiştir. kişisel egosu sebebiyle kırım hanı ve bir takım paşalarla viyana üzerine yürünmesi esnasında tartışmışsa da viyana yı kuşatarak avrupa ya korku sarmıştır. en büyük hataları kuşatmaya büyük toplar götürmemek ve kuşatma öncesi daha önce osmanlı nın sürekli yaptığı gibi avrupa yı siyasi nüfuzunu kullanarak karıştırmamasıdır. avrupa bu sefer bir ittifak kurmuş ve kendisini yenilgiye uğratmıştır. ayrıca ordusuna da çok güvenmiş, bir bakıma gençliğinin ve tecrübesizliğinin kurbanı olmuştur.
viyana önlerinde ordusu bozulunca elde kılıç düşmana saldırmışsa da silahdarı ve birkaç vezir tarafından durdurulmuş, budin üzerinden belgrat a doğru çekilmiştir. geri çekilirken tavsiyeler üzerine padişah a değerli hediyeler yollamış ve bozgunu unutturmaya çalışmıştır. buna rağmen kendisini çekemeyen çıkarcı kimselerin de baskılarıyla kukla padişah avcu mehmed kendisinin katlini buyurmuştur.
sadece bir çarpışma kaybetmiş ve bunun yüzünden öldürülmüştür. kendisini yenen jan sobieski kahraman ilan edilmiş, osmanlı ise kendisinden başka savaşı idare edebilecek kabiliyette bir devlet adamının eksikliği sebebiyle perişan olacağı bir savaşa girmiştir.
kendisi ünlü köprülü ailesine mensuptur. 4. mehmetin emri ile avusturya'ya sefer açmıştır. asıl amaç komran ve yanıkkaleyi almakken topladığı orduya güvenerek viyanayı kuşatmıştır(1683). kuşatma 2 ay devam etmiş, fakat kale alınamaış bu süre içerisinde polonya ,avusturya ve papalık devletleri büyük bir ordu kurup viyanayı kurtarmaya gelmiştir. bu sırada viyana kuşatmasına karşı çıkan kırım hanı yolları açık bırakması sonucunda viyana önlerindeki almandağı civarında yapılan savaşta mağlup edilmiş ve padişah tarafından idam ettrilmiştir.
2.viyana kusatmasında sorumlu oldugu kopruyu parayla haclılara satan turk demeye utandıgım komutan.daha sonra yakalanıp sultanahmet meydanında asılmıstır.
