hürriyetteki röportajını okuduktan sonra bu kadını hiç tanımadan nasıl bu kadar sevdiğimi anladım. 3 yıl boyunca hürrem'i oynarken çektiği yalnızlığı, içten gülüşünün arkasındaki mutsuzluğunu hissediyormuşum da haberim yokmuş meğer. güçsüzken büyük kararlar alınmamasının gerektiğinin kanıtıdır meryem uzerli'nin yaşadıkları.
çoğu insanın hayal ettiği hayatlarında kendine göre sorunları olabildiğini görmüş olduk. insanlara doyumsuz, şimarık derken gerçekten dikkatli olmalıyız. çok üzüldüm onun için ve ileride çok daha güçlü ve mutlu olmasını istiyorum. bebeğine de türkiye' de babasıyla çocuk büyüten bir çok anneden daha iyi anne olacağını düşünüyorum. ve eklemeden geçemeyeceğim, bu kadına nasıl kıydın can, sen ne salak adammışsın!
Hürriyet'e verdiği röportaj sayesinde bir erkeğin, isterse bir kadının hayatını nasıl bok edebileceğini görmüş olduk bence. Kadın ''tek bir kişiyi suçlamak yanlış'' diyor, aslında haklı da. Her ayrılık da, her sorunlu ilişki de 2 kişinin de karşılıklı hataları vardır illa ki. Ama bu kadın bir adama değil, bildiğin bir öküze aşık olmuş yahu. Kadının cümlelerine, fazlasıyla samimi olduğunu düşündüğüm söylemlerine bakarsak, Can denen o adam(!) bu güzel kadını bildiğin harcamış, tüketmiş, bitirmiş. Röportajında en beğendiğim kısım ise şu kısım oldu;
''... Bir sürü kadın var benim durumumda. Kadın-erkek ilişkisi açısından ''dengesiz bir enerji'' var Türkiye'de. Garip seksüel bir enerji ve kadın olmak orada daha zor. Rahat olamıyorsun, güvenemiyorsun, insanların aklından ne geçiyor anlayamıyorsun, göründüğü gibi değil insanlar, hep kendini koruyup, kollaman gerekiyor. Almanya'da benim her kesimden arkadaşım var. Fakat Türkiye'de öyle olmuyor, olamıyor. Ya sosyetiklerle arkadaş oluyorsun ya Cihangir cafelerinde oturanlarla, bir tür kast sistemi söz konusu. Tüm bunlar beni yıprattı. Zorlandım, bocaladım. Kültürü bir türlü çözemedim ... ''
Ne kadar da güzel anlatmış, Yüreğine sağlık be Meryem!
buradaki yorumları okudum da "yapmasaymış efendim, sevişmiş cezasını çeksin" gibi sözler edenler olmuş. nasıl bu kadar rahat söyleyebiliyorsunuz bunu? almanya'dan tek başına buraya gelmiş, kimsesi yok, konuşulan dili anlayamıyor, evi yok barkı yok. tamamen bir başına. birden karşısına birisi çıkmış, o yalnızlığının ortasında güvenmek istemiş ona. röportajında da söylüyor, "beni koruyup kollayacağını düşündüm, almanya'da olsam ona aşık olmazdım." diye. olmazdı da evet. bizim insanımızın hala takıldığı nokta "vay efendim geri çekilme yöntemi kullanmış", kendisinin istediği ne malum? adam o yöntemi kullanmış zevkinden mahrum olmamak adına. sonra dikkatsiz davranınca, "benim zaten iki çocuğum var da ben bebeği istemiyordum da aldıracaksın da bilmem ne edeceksin de" demeye hakkı yok bu adamın. o zaman adam gibi korunacaktı, orta çağ yöntemlerine başvurmayacaktı.
bebeği aldırmamasını da onu tek başına büyütme kararını da takdirle karşılıyorum. o adamın da çocuğunun sorumluluğunu almayıp, kıza siktiri çekip, başka bir 20'lik bulmasına da diyecek söz bulamıyorum. yanlış bir karar vermişsin zamanında meryem'cim, umarım bundan sonraki hayatın çocuğunla çok daha güzel olur.
can ateşe prezervatif kullandırmayı beceremeyen kadın kızım madem prezervatif kullandıramadın hap filan yutsaydın ne bileyim spiral filan taktırsaydın ya bunları yapmazsan böyle olursun işte.
almanyada yetişmiş avrupa görmüş, az çok donanımlı bir kız hadi kondom kullanamasa da doğum konrolden de mi bihaberdi. bence çocuk yapmayı kendisi istemiş. hoş bu haberler de bizi ne kadar ilgilendirir o ayrı.
Kendi sevmiş,
kendi sevişmiş,
kendi doğuracak arkadaşlar,
çocuğu hastaneden sizin eve fırlatıcakmış gibi ne bu tripler siz mi büyüteceksiniz meryemin bebeğini?
ayşe armanın röportajını okuduğumda erkeğini elde tutma konusunda hiçbir taktik bilmeyen, saf bir kadın olduğunu gördüm. oysaki bağzı türk kadınları erkeklerini elde tutmak için akla hayale gelmeyen stratejik hamleler konusunda bir komutandan daha üstün taktikler sunmuştur erkeğine. haliyle erkeği play boy olsa bile elinde tutmuştur. meryem bunlardan hiçbirini maalesef ki yapmamıştır.
sonuç: çocuğuyla ortada bırakılmıştır.
"kim ne derse desin, tek bir gerçeği vardır aşkın; "karşındakinin adam olup olmadığını, aşıkken değil ayrılırken anlarsın."
zoraki olarak ropörtajını bende okudum fakat herkesin aksine nedense üzülmedim. ilk başta kimse hakkında konuşmak istemiyorum dedikten sonra herkesi anmış bu ne perhiz bu ne lahana turşusu arkadaş.
türkiye'nin delirttiği güzel kadın. bizim insanda gerçekten hiç saygı kalmamış. özgürlüğü götünden anlayarak para kazanan herkesi acımasızca eleştiriyorlar. kimse kimsenin yaptığı işe saygı duymuyor, habire çamur atıyor. halbuki kim demişti: "birine çamur atarken önce kendi eliniz çamurlanır."
ayşe arman da meryemin bu saf halini, iyi niyetini kullanmış. ona arkadaşça yaklaşıp bol bol pohpohladıktan sonra ağzından lafları bir bir almış. meryem hepsini yayımlama demesine rağmen. bir gazeteci önce işini düşünür, seni takar mı meryo. bu kadın yatak odasını bile anlatan kadın değil miydi yav.
kendisiyle ilgili özel konulara girmiyorum. kendi kararları. ama ben onun sözlerinde ve gözlerinde güzel bir insan gördüm. şansı bahtı açık olsun.
türk erkeğinin ne kadar modern ve anlayışlı olduğunu gösteren kadın.
herkes destek olmuş kendisine.
bu olay ünlü olmayan, sıradan bir türk kadınının başına gelmiş olsaydı nasıl davranılırdı acaba?
aşkı aşk olarak ancak böyle kadınlar yaşar. melek yüzlü temiz kalpli kadın.
''Hamile kaldım.
O çocuğu doğurmayı çok istedim.
Çocuğumun babasının o olmasını her şeyden çok istedim.
Bunu söylemenin kolay ve kulağa daha az manyakça gelen bir yolu yoktu, o yüzden doğrudan Bu çocuğu doğurmak istiyorum dedim.
Ona kahkaha atmayı, yüzmeyi, koşmayı, deli gibi bağırmayı, özgür olmayı, dağlara çıkmayı, hayatı bir türlü doymak bilmeden yemeyi, yaptıklarından keyif almayı, ne yapıyorsa tutkuyla yapmayı, saçmalamanın zevkini, vicdanı, bir filmin alakasız bir köşesinde ağlamayı sen öğret istiyorum. Onu sırtını kaşıyarak uyut, kimselere veremediğin o kalbindeki sevgiyi ve ilgiyi ona ver, bencilliğini onunla yen istiyorum. Nasıl güzel bir baba olacağını biliyorum, senden bile daha iyi biliyorum ve inanıyorum. Senden kendimle ilgili hiçbir şey beklemeden bunu istiyorum.
Olmaz dedi.
Düşündüm.
Kendimle ilgili en ufak bir korkum yoktu.
Çocuğumu tek başıma büyütebilirdim.
Ama bunu bir insana yapmaya hakkım var mıydı?
içimdeki canlı yalnızca bana mı aitti?
Ona rağmen, onun bebeğini doğuracak kadar bencil olabilir miydim?
Ya o bebeği aldırmak...
Hangisi daha büyük bir bencillikti?''
mor çatının da desteğini almış. tamam desteklensin, bebeğini doğursun, (bkz: can ateş) öküzlüğünü ispatladı hepsi kabul de mor çatı türkiye'de kadınların başına neler geliyor meryeme gelene kadar. meryem gayet çocuğunu doğurur, rahatlıkla da büyütür. bir de töre cinayetine kurban gidenler, tecavüz mağdurları falan var hani.
serseri ve ahlak anlayışı kıt bir erkek yüzünden işinden ve tüm başarılarından olan kadın.
Tüm genç kızlara örnek olmalı. birlikte oldugunuz insanı iyi seçin. gerçekten hayatınıza gömlek alır gibi erkek almayın ciddi bir ilişkiniz olsun bir aşkınız olsun tek aşkınız olsun.