inanın bana ben hicbir dusmanıma bile ne bela okuyorum, ne baslarına kotu bi sey gelmesini istiyorum.
insani tarafım kimsenin benim yuzumden incinmesini istemez. kaldı ki bana cok ciddi zararlar vermis dusmanlarım da oldu.
dusmanım benden uzak olsun isterim, bana bulasmasın, kotuluk yapmasın isterim. ama baska dusmanlarıma dair bile kotu bir beklentim yok.
sevdiklerim iyi olsun, mutlu olsun nasıl isterim siz dusunun.
ben insanlara kıyamıyorum.
acı, huzun, trajedi, fakirlik, hastalık, vefat gibi seyler agır seyler.
kimse yasasın istemem bu tarz seyleri.
benim cok basıma geldi boyle seyler. ve cok zordu.
isterim ki hayat bize hep comert davransın.
ben tanrıca olsam herkesin bolluk icinde oldugu, herkesin yuzunun guldugu, mutlu-huzurlu-saglıklı oldugu bir krallıgım olurdu:)
ve insanlarla savasmazdım. onların iyi taraflarını cagırmaya calısırdım hep.
sanırım benim ulkem sisteme uymuyor. o yuzden beni tanrıca yapmıyor olabilirler. ihih.
icimde cok buyuk bir insan sevgisi var. sadece insan da degil, bitkisinden hayvanına yasayan her canlı. hepsini guzellikler bulsun istiyorum.
ve cok kotuluk gordugumde hep aynısını dusunuyorum:
-tanrım onları affet, farkındalık duzeyleri dusuk, ne yaptıklarının farkında degiller.
Merhamet, insanın düşünce ve iradesiyle ilgili bir niteliktir. insanın şefkat, merhamet eğilimi doğal bir süreçtir. Merhamet, insan bedeninin, olağanüstü yaratımının açık bir tezahürüdür. Gerçek merhamet, insanın kalbinin taşa dönüşmesini engeller ve insanın tüm manevi hazinesini harekete geçirir. Merhamet, kişinin hakikate, güzelliğe, ilahi olana olan inancını korumasına yardımcı olur. Bu zalim ve merhametsiz dünyada merhamet ve iyilik yapmak, insanın yaşamasına ve temiz bir kalbe sahip olmasına yardımcı olur.
" Ben diyorum ki yegâne kurtuluşumuz herkesin herkesi affetmesindedir. Daha ötesi kanunların sorumluluğuna girer. Ama görüyorum ki anlatamıyorum… Hissediyorum ama anlatamıyorum! Çocuk, “Ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz…” dedi. Ağladıkça anlıyorum… Ağladıkça anlıyorum… Artık bütün mantık hesaplarımı kaybettim. hem de öylesine kaybettim ki; Amerika’da bir cinayet işlense de, Dünya çapında bir ses sorsa; “Katil kim?”, “Benim!” diye haykırabilirim! Soğuk kış geceleri, köprü altında yatan çıplakların vebali benim boynumda, gömleğimin yakasında… isterse çareme adli tıp baksın fakat bir hastaneye girsem de kan kanseri çeken hastalar görsem acaba onları bu hale ben mi getirdim? diye düşünüyorum. "
her zaman sadece nefsini kurtarmayı ve rizikodan kaçınmayı benimsemiş bir ahlâk, yani ahlâksızlık sahibinde, ne aşk vardır, ne iman öfkesi ve tezahürü, ne de merhamet!..
salih mirzabeyoğlu
insanı insan yapan duygudur. insan merhametini kaybedince her şeyini kaybediyor. Herkese karşı merhamet edebilmek, bu duyguyu muhafaza edebilmek insanın hayatında ön planda tutması gereken bir vazife olmalı.
Brezilya da bir hemşire Covid-19 nedeniyle yoğun bakımda yatan hastalarına, kendilerini yalnız hissetmesinler diye içi sıcak su dolu eldivenler ile ellerini birisi tutuyor hissi vermiş. Merhamet her yerde, her zaman güzel.
En çok da sevdiğim insanlara kötü davranınca kabarıyor bu duygu bende. Mesela istemeden kırdığım insanlar hiçbir şey yapmadan gittiğinde oy beni vurun vurun oluyorum.
bu duygudan olmak, yani merhametli olmak, mükemmel olmaktan daha iyidir. hakikatli bir duygudur yani. bu merhameti hak etmeyene, bu merhameti göstermek aptallıktır denemez. çünkü öyle bir duygudur ki,
edilmeyecek olanlara etme isteğini getirmez. merhametli olanlardan nasip eyler inşallah, kainatın en merhametlisi.