önce hain bir uykunun sevimsiz sabahı
gibi sıradan mahmur,
aynı sabahın
ilk sıcak çayı gibi ferah
bir karşılaşma...
-Merhaba!
sonra güzel
ve en sıcak gülüşmelerin ev sahibi
bir yüz...
-Görüşürüz!
derken
sanki elin elimde
kem gözlere keder
dünya güzeli sohbetler
-Ara beni!
ardından
derimizin altına sızan
hani katiyen rakı içme mecburiyeti çağrıştıran
bir korku ki
-Eyvah!
ve şimdi
kalbimi karanlıklarda hançerleyebn
aklımı başımdan eyleyen
çok uzun yollarda
hiç uykulu otobüs saatleri gibi
acıtan
kanatan
yani korktuğumuz
yani başımıza gelen
büyüdükçe büyüleyen
aşk...
-Seni seviyorum!
şimdi sen
kalbimin közünde kıvılcım kıvamında
ağrıyan....
merhaba, yelkovanla akrebin sevişmesine 1 saat kala yazıyorum bunları. ne kadardır yokum pek saymadım ama burayı özleyecek kadar yoktum. sözlüğü pat diye bırakmak öyle kolay olmadı ancak dönüşüm de öyle pek kolay olmadı. burada yazdıklarım ve yazacaklarımın okunmama rahatlığı ortadan kalkmış idi. şu aralar o problem köklü bir şekilde aşıldı. o yüzden geri döndüm ve sizleri özlediğimi bir kez daha fark ettim. o halde; merhaba gençler ve daima genç kalanlar!
Merhaba
Bugün günlerden hüzün
Bir baharın da sonuna geldik
Her şeyimin içinde olduğu bu sarı sayfalara da artık bir son vermek gerek.
Çünkü artık zühre zühre değil
Tahir tahir değil
Yazılanların hiçbir anlamı yok
Sen yar olmuşken ellere
Konuşmak sevmek hatta düşünmek bile haram bana artık
Çünkü artık zühre zühre değil
Tahir tahir değil.
Bahar yerini kışa bıraktı.