meraktan yazıyorum sözlük

entry54 galeri3
    29.
  1. 28.
  2. I see dead people

    Heryerde ölü birilerini görüyorum. Metro beklerken raylarda yatan paramparça olmuş bir kadın bedeni, zamanla tümsek olmayı bırakıp asfaltla bütünleşmiş yaşlılar, babalarının ellerini bırakmadan lastikler altında ezilen çocuklar görüyorum. Bir iş görüşmesinden daha olumsuz cevap alan yeni üniversite mezunlarının delinmiş kafataslarını  tekmeliyorum kaldırımda yürürken. Suratının hala gergin olmasından yeni öldüğünü anladığım güzellik kraliçeleri var her cami avlusunda. Sırf ibret olsun diye devlet dairelerinin kapısına eski personellerinden geriye kalmış vücut parçaları koyuluyor. Denizlerin üsleri insan bedenleriyle doluydu eskiden. Artık denizler kurudu, sadece şişip çürüyen et yığınları var.

    Karnı burnunda bir kadın cesedi gördüm bu gün, suratındaki sahte gülümsemesi sabit duruyordu, zaten bir cesetten en son silinen şey gere gere gezdiği göğsünün kabarıklığı, her zaman gizli gizli ağlamaktan şişen gözleri ve tabi suratında yer eden sahte gülümsemesiydi. Herneyse; dikkatli baktığımda bir şey farkettim bu kadında. Üstündeki birkaç damla gözyaşı henüz kurumamış. Birileri onun ölümüne üzülmüş ağlamıştı ve bu bir ölümden silinen ilk izlerdendi.

    Gerçek gözyaşları sahtelerinden daha çabuk kurur. Bu kadın öleli bir kaç dakikadan fazla olamazdı. Aklıma ilk gelen bebeğin yaşayıp yaşamadığı oldu. Sessizce düşündüm bir an. O bebek yaşamalı mı? Bu dünya da görmeye değer bir şeyi var mı? Eğer yaşıyorsa hala, henüz ölmüş olan annesinin karnında, ona biçilen hayat ne?

    Danışacak kimsemin kalmayışından olacak ki çaresiz hissettim kendimi. Elimi kadının bacak arasından sokup bebeğe ulaşmaya çalıştım. Hangi dokudan geldiğini bilmediğim bir kan, yavaş yavaş akmaya başladı. Daha sertçe denedim ulaşmayı, elime bir şeyler gelse de çıkaramıyordum.
    O sırada gördüm gök yüzünü koca koca kızıl topların kapladığını. Şehrin daha alçak olan kısımlarını önümdeki geniş düzlükten görebiliyordum. Bir gök taşı yağmurunu böylesine canlı görmek ruhumu eziyordu. Kadından bir kaç adım uzaklaşıp duvarın dibine çöktüm. Akan ufak kan selini seyrederken duman kokusu gelmeye başladı burnuma.

    Bir şehrin, bir insanlığın ve bir bebeğin ölümüne; şehrin her yerine asılmış olan "Yeni bir başlangıç hala mümkün." posterinin altında tanıklık ettim.
    3 ...
  3. 27.
  4. 26.
  5. saçmalamaktan daha saçma tek şey saçmalamaya ara vermeden devam etmek.

    küfürsüz bir film izledim dün gece. sanat filmiymiş. uzun uzun bakıştılar, uzun uzun sustular, uzun uzun gölgelerini sırtlarına alıp arkalarına bakmadan yollarına devam ettiler. gerçekten biraz daha uzak olması gerekseymiş bir de uzun uzun ağlamaları gerekirdi. çünkü gerçek hayatta kimse o kadar uzun bakmıyor diğerinin gözlerine, kimse susmaya bu denli anlam yüklemiyor, gölgeler kısa gerçek hayatta. bir de bol küfür var; okullarda, internette, kitaplarda, caddelerde ve diğer her yerde bol bol küfür var.

    farz-ı misal:

    ...

    - küfür etmeden duramayan bir arkadaşım vardı.

    + ee

    - neyse s.ktir et

    ...

    bazı yalnızlıkların diğerleriyla olan farklılıklarına dair bir şiir yazdım. onun içinde kullandığım bir beyitle bitirmek istiyorum saçmalıklarımı.

    ...
    -bazı yaz yalnızlıkları, kış yalnızlıklarından daha soğuk
    -bazı bulut yalnızlıkları, yağmur yalnızlıklarından daha ıslak.
    ...
    6 ...
  6. 25.
  7. Yağmurun getirdiği sıradan bir hüzün var üzerimde, sorumlulukların verdiği haklı bir yorgunluk, kalabalığın yüklediği anlaşılmaz bir yalnızlık var. Sensizliğin zorladığı bir acı var. Mahkumiyetin ittiği sarsılmaz bir mecburiyet var, sıradanlığın yollarıma serdiği koca bir boşluk var. Duyulmamanın atfettiği sarkıcı bir ruh var üzerimde.
    7 ...
  8. 24.
  9. 18:49:48

    Göğüs kafesimde bir şeyler atıyor gibi hala. Yeni bir şeyler, bu zamana dek olmadığı kadar ağır isyanlar var şimdi içimde. Bir şey güm güm vuruyor ciğerlerime. Galeyana getiriyor vücut halkını, bu zamana kadar tek partiyle iktidar olan beynim, dikdatörlüğünü ilan ederkenki hırsıyla isyanı bastırmaya çalışıyor. Önce psikolojik olarak deniyor bunu; herbirine tek tek vaatler veriyor: “Sen karaciğer bir kez dahi içki sürülmeyecek bir daha sana. Bu pis kentten taşınma çalışmalarına girdiğimizi biliyorsunuz hepiniz, yakın zamanda bir dağ evine yerleşeceğiz, hepimiz bu pis şehrin pis havasından, sonsuz kalabalığından, korkunç insanlarından, kirli sularından, bozuk genetikli ve sağlıksız yemeklerinden kurtulacağız. Ciğerler hergün her saat temiz havaya, mide temiz ve sağlıklı yemeklere, böbrekler saf sulara kavuşacak dostlarım. Kalbin sizi böyle gaza getirdiğini biliyorum, ama onun iftiralarıyla, yalanlarıyla ve bana karşı olan boş ithamlarıyla gözlerinizi boyamasına izin vermeyin. Lütfen herkes sakin olsun ve gelecek güzel günleri düşünüp, hayalleriyle yaşasın.”

    Daha sonra bu yetmeyince zor kullanıyor: emrindeki birkaç salgı beziyle tehtitler savuruyor vatandaşlarına. Aklınca gözlerini korkutacak: “Bakın kalbi bana teslim edip isyanı bitirirseniz hiçbirinize bir sorun çıkarmayacağım. Her şeyin sorumlusunun kalp olduğunu biliyorum. Sizin sadece fazla düşünmemiş aracılar olduğunuza inanıyorum. Eğer isyanınızda devam ederseniz sonunuz sefaletle kıvranan boş bağırsaklar gibi olur. Bu size son uyarımdı.”
    7 ...
  10. 23.
  11. bul beni
    gömüldüğüm karanlığın dibinden çıkar beni.
    kaçırıldığım kalabalıktan, çek beni.
    içinde tuttuğun nefesimi ver bana.
    kayıplarının listesini çıkar, ve en sona yaz beni.

    kurumuş ağaç kütüklerinin altına bak.
    üst üste düşmüş gölgeleri kaldır.
    inlemelerimi takip edip, seslen bana.
    kaldır üstümden, bedenimi ezip parçalayan yalnızlığı.

    bul beni, benim takatim yok medeniyete varmaya.
    gel bitir kederimi, gücüm kalmadı yaşamaya.
    duy sessiz sedasız akan yaşlarımı.
    bana uyuduğumu söyle, bir daha uyanmamaya...
    5 ...
  12. 22.
  13. 21.
  14. Ellerim ceplerimde, üşüyorum ve ıslağım. “Bir yağmur neleri götürebilir?” diyorum içimden. Ve başlıyor yine susmayan deniz; “103 kişinin canla başla savaşıp bu günlere kadar damarlarında taşıdığı kanı bir anda kaybettiği yeri temizleyebilir, onsuz uyuyamayan bir çocuğun oyuncak bebeğini, acemi bir yazarın –çantasının su geçirme konusundaki zaafı nedeniyle– bu zamana kadar yazdığı en güzel şiiri, yaşlı hisseden bir çocuğun baston gibi kullandığı yadigar şemsiyeyi ve daha niceleri.

    Mevsimi bile değilken gelen saçma bir yağmur, zamansızca hüzünle doldurabilir bazı yürekleri. Geçmişe götürebilir, sesleri anımsatabilir, buğulu bir otobüs camına camii çizebilir. Birilerinin patlamış mermer mezarlarına düşen kuru gül yapraklarını süpürebilir. Yeniden hayata tutunmuş bir bebeği ağlatabilir. Balkona asılan çamaşırları toplatabilir, paçalara çamur bulaştırabilir, bir kızın saatlerce uğraşıp düzettiği saçını birkaç dakikada bozabilir (ki asla güzel değildir zaten) veya birkaç sokak hayvanının zamanla sertleşmiş tüylerini temizleyebilir. Annelerinin kızmalarına aldırış etmeden sokakta oynayan çocukların neredeyse hepsinin hasta olmasına neden olabilir ve belki bir kaçını yüksek ateşten hastaneye kaldırtabilir hatta ve hatta belki içlerinden birinin zatürre olup babasını son kez o gece o telaşla görmesine neden olabilir. Ve o çocuğun sizin 8 yaşındaki, kırmızı araba seven oğlunuz olmasına neden olabilir.”

    “Bir de tabi yerler ıslanır yaygın olarak.”
    6 ...
  15. 20.
  16. Son Dakika
    Hep aynı gök gürültüsü sandığım ses duyuluyor sokaklarda.
    Aynı feryatlarla, aynı yaşlarla, farklı insanlar yatıyor yere.
    Kimsesiz kalıyoruz: Allah var, korur, kollar bizi dedikçe
    Bir sorun var ortada; sende, bende değil; bizde.
    Bu gün yalnız öleceğim, müsadenizle.
    5 ...
  17. 19.
  18. -Cehenneme giden ölü piksel.
    -Stadyumdaki içine kapanık taraftar.
    -Kement atamayan kovboy.
    -Tek gezen kumru.
    -Sabah sabah radyoda çalan ölüm marşı.
    -Kemanı kıran kadın.
    -Kararlı ikilemler.
    -Asıl sorunun asıl cevabı 17!
    -Nihai nihayete nihayet ermek.
    -Yaşama küsen azrail.
    -Ölümden dönen kıl.
    -Kız kesen dikiz aynası.
    -Andromeda ile komşuluk ilişkileri.
    -iyi huylu kitle psikolojisi.
    -Kendini sonsuz sanan uzay.
    -Aynı mini etekli kıza bakan güruh.
    -Pembe takım elbiseli Devlet Bahçeli.
    -ismi Sedat olan adam.
    -Vücudunun önünde silikondan nükleer füze taşıyan kız.
    6 ...
  19. 18.
  20. insanlar neden böyle?

    ne zaman ufak hesaplar peşinde koşan ufak insanlara dönüştük? Ne zaman gölgemiz bile utanır oldu bizden? Ne zamandan beri sorularımıza yanıtlar bulamadan yenileri kondu önümüze?

    Anlamıyorum sözlük. Merak ediyorum. Anlayamıyorum, anlatamıyorum.
    2 ...
  21. 17.
  22. 16.
  23. Bu kızlar ne için yaşıyor ? Meraktan soruyorum. Aptal saptal şeyler giyerek kendilerini özel hissediyorlar.100 Liraya bir elbise alıp mutlu olduklarını sanıyorlar aynısı pazarda 10 lirayken .Erkeklerde onları sikmek için şekilden şekle giriyor.Bir deliğe girmek sizin için bu kadar mı önemli ha.Nerede gerçek sevgi merak ediyorum sözlük !?
    0 ...
  24. 15.
  25. -Depremde petekleri yıklılan arılar.
    -Süt sevmeyen insan.
    -ilk reddedilişle gözgöze gelmek.
    -Playback yapan 68 model Mustang.
    -Rüyadan çıkıp eve taşınan aksakallı dede.(LM)
    -Osurarak ozon tabakasını delmek.
    - -logaritmanın türevi.
    -Hz. Muhammed’e taş atan el.
    -Çarpım tablosu yalanına inanmak.
    -Sana bana hitap etmeyen, gençliğe hitabe.
    -Doğada plazma halde bulunan aşk.
    -Michael Ende nasıl okunur?
    -iç-dış, fırçasız, köpüklü beyin yıkama 15 TL!!!
    -Big Bang ten beri günün çorbası olan mercimek.
    -Yaşlı adam ve deniz fobisi.
    -Zeytin dalı ile adam öldürmek.
    -Eskrim kursuna giden şovalye.
    -Kürk Mantolu Madonna.
    4 ...
  26. 14.
  27. -ben de bir an önce gideceğim buralardan
    +nereye?
    -ahirette işler beni bekler;
    -daha işe alınacak zebaniler var, şirket ceo su şeytanla toplantı yapmalıyım, stajyer hurilerle mülakatlar bir de sigortasız çalıştırdığımız meleklerin cenaze işlemleri...
    2 ...
  28. 13.
  29. 18:49:35
    Şurada oturan bay ve bayan kabarık koltuğun cılız ve cadı görünümlü başarı bağımlısı kızıda öleceği için mutluyum.
    Hava kapalıydı ben yeraltına girerken. Hafif yağmurluda olabilir, bir binayada girmiş olabilirim, hava olmayabilir, sen de olabilirsin. Başparmağımın içi kaşınıyor. Sanırım vedalaşacak bir Nazım Hikmet, bir Marilyn Monroe, bir Ayyaş abi, bir de dünyanın en acılı oflayan adamı kaldı. Özleyeceğime emin değilim. Gittiğim yerde onları veya seni hatırlar mıyım bilmem. Ama muhakkak size gördüğüm zebanilerin veyahut hurilerin fotoğraflarını atarım. Selamlaşmaya çekindiğim ölü keöpeklere ve bademcikleri alındığı için istediği kadar dondurma yiyen arkadaşlarımdanda özür dilerim.

    Ben bir seyyar satıcı olacakken mühendis olurum, sen gülersin.
    Sen uykudayken bütün sırlarımı anlatırım sana, sen herkese söylersin.
    Kemancı arkadaşımla tanıştırırken azrail gelir, sen beni gösterirsin.
    Kaşlarımdan kanlar damlar, sen mendilini çıkarır ayakkabımı silersin.
    Sen beni kalbinde tarihi eser gibi saklarsın, hep bir replika, hep bir sahte.

    Saniyeler geçiyormu diye çok yaşlı ve ölmeye yakın göründüğü için yer verilen tonton amcanın full HD ekranıdaki saate bakıyorum. Bazı anların fotoğrafını çekerim hafızımla. Sanki unutmayacakmışım gibi. Garip bir şekilde de unutmam ama. Bu anın da fotoğrafını çekeceğim. Kimbilir belki unutmam. işte o fotoğraf;

    Bildiğin Kızılay – Batıkent metrosu aslında. Yanyana ve karşı karşıya oturmuş, her yaş, her boy, her renk, her şekil ve her yerden aynı yaş, boy, renk, şekil ve yerin insanı. Ayaktakiler oturanlara öldürecekmiş gibi, oturanlar ise ayaktakilere biz asla ölmeyeceğiz aslanım sen kendi işine bak dermiş gibi bakıyor. Camda kendi yansımasını görenlerse aniden korkup yere çömeliyor ya da hemen saçını düzeltiyor. Yarısının kulağında kalitesiz olmak üzere herkesin kulağında kulaklık var. Kalitesiz olanlarınki belli, 5 lira. Kaliteli olanların ki asıl belirsiz. Hemde çok belirsiz, görünmüyor dışardan bakınca. Ama ben eminim içerde kulaklıkla müzik dinlediklerine. Yoksa bu kadar az dinlemeleri birbirlerini normal olamaz. Bir kısmı telefonuna nefretle bakarken şeker kırma oyunu oynuyor. Bazısının elleri çok kirli, bazısının ki temiz. Herkes cüzdanını canı gibi koruyor ve herkesin ölümden çok korktuğu çok belli.
    9 ...
  30. 12.
  31. sonu başlangıcından önce hazır olan bir kitabım var. ama hala ilk cümlesini bulamadım. onun için fikir aşamasında henüz. bir gün bulursam okursun.

    hayat benim için fikir aşamasında.
    hayat benim için harflerin çizgi sayısı.
    hayat benim için tek saçmayla ava çıkmak.
    bence hayat çok saçmayla beraber yaşamak.

    ben bir şair değilim. ressam değilim. bilim adamı değilim. ağır vasıta bir araç şoförü değilim. aşk adamı değilim, iş adamı hiç değilim. öğrenci desen değilim, öğretmen desen değilim. ne seyirciyim ne oyuncu ne figüran. ben ne yemek yapabilirim, ne seks. ne tamir edebilirim, ne icat. ne şarkı söyleyebilirim, ne susup dinleyebilirim. ben ne mutlu olabilirim, ne üzülebilirim. benim ne bir evim, ne bir arabam, ne memleketim, ne sevdiğim var. ben az düşünüp çok susamam. ben dahi yada aptal değilim. ben körkütük aşık ya da zil zurna sarhoş olamam. bir aileye, dosta, akrabaya ya komşuya sahip değilim. ne gözlüğüm, ne diş telim var. dövmem ya da dayak yemem ben. çalışkan ve ya tembel değilim. ne yakışıklıyım, ne çirkinim. ne dev, ne cüceyim. ben ne bağımlı ne tiryakiyim. ne hiçliğim ne sonsuzluğum.
    ben ne ne dediğimin ne ne yaptığımın farkındayım.
    5 ...
  32. 11.
  33. yazmak yorucu geliyor artık,
    artık bitsin bu delilik,
    artık artıklarla yaşıyorum,
    bana ayrılan süreye başlayalım artık.

    saat gece 3. güneş gözümü alıyor. sayfalarımın sonuna geliyorum. okumasını istediğim kimse okumuyor yazdıklarımı. güneş gözlerimi vermiyor.
    kimler uyuyor acaba. kaç kişi son kez gözlerini açamadan, uykusunda teslim ediyor canını. ben bu konuda şanslıyım; güneş gözlerimi kırpmamı sağlıyor. her seferinde son kez açıyorum gözlerimi odama. bende uyuyanlar gibi şimdi, bir şey göremiyorum.

    13 mart 2012. acaba o gün ne yaptım. ne yedim ne içtim, kimle konuştum, kaç kez güldüm, benim yaşadığım son gündü o gün. ben kimdim acaba son günümde? ben kim oldum acaba sondan sonraki günlerimde? sen kimsin?
    7 ...
  34. 10.
  35. kitabın son kelimesiydi ölüm
    ''Diğer tüm normal insanlar, krallar, zenginler, asiller, köylüler, esnaflar, babalar, anneler, bebekler, yoksullar, hissizler, sokak insan ve hayvanları, yosunlar, mankenler, suçlular, katiller ve maktüllerde olduğu gibi doğal karşıladı onu da ölüm.''

    hangi aklı başında insan ölüm kelimesiyle bitirir ki kitabını. hangi aklı başında insan sonun ölüm olduğunun farkında ki. ölümü okudum ve her kitapta olduğu gibi bir süre üzerine düşündüm kitabı kapatmadan. başlangıçta yazanı değil okuyanı düşündüm. belki dedim bu kitap birisinin okuduğu son kitaptı, belki birisini son kelimeleriydi, belki gördüğü son şeydi son cümlesi kitabın. belki dedim sonra tekrar; yazarın aklından geçen son şeydi bu son cümle. belki o da ölümü doğal karşılamıştır yaşam gibi.

    babalar hiçbir şeyden korkmaz sanırdım. benim babam ölümden korkuyor. birileri devam ederken kendisi geride kalmaktan korkuyor, bir gün düştüğünde kalkamamaktan korkuyor, yüreği titriyor bunları düşündükçe, biliyorum çünkü gözlerinden okunuyor izlediği haberlerdeki ölen insanlara olan düşünceleri. uzun süre bakamıyor mesela, yoksa yanda ufak vesikalığı verilen adamın kendine ne kadar benzediği fark ediyor, kafasını çeviriyor üzüntü görünümlü telaşla.

    hepiniz tek tek gömülürken ben burada kalıp arkanızdan su döken, çiçek sulayan ve ya kuran okuyan olacağım dermiş gibi bakan gözler gördükçe gülümsüyorum. çünkü kitaplarda, sokakta, otobüste, filmlerde ve ya rüyalarımda gördüğüm insanların çoğu öldü çoktan. ve sende öleceksin. benim az ilerimdeki yerler dolmadı henüz, acele edersen sen kapabilirsin. ve seni de ne diğer insanlar ne de ölüm garipsemeden, gömecekler bir yere.

    için rahat olsun onlarda ölecek.
    3 ...
  36. 9.
  37. zaman uzun ama hayat kısa
    bir çok hayal kuracak kadar uzun
    ama hiçbirine ulaşamayacak kadar kısa
    hayat üzüntüler kadar uzun, mutluluklar kadar kısa

    hayat çocukluk kadar uzun, gerisi hep kısa
    hayat, iki ağlama arası kadar uzun
    hayat, vazgeçemeyecek kadar kısa
    hayat, ayrılıklar kadar uzun, kavuşmalar kadar kısa

    hayat durup dinlenemeyecek kadar kısa
    düşünüp, sorgulayamayacak kadar kısa
    dönüp, bakamayacak kadar, üzülüp, ağlayamayacak kadar
    hayat, susamayacak kadar kısa

    hayat, içinde olduğun bir rüya kadar uzun
    hayat, başkalarınınkini hiçe sayacak kadar uzun
    hayat, gördüğün renkleri, resimlere dökemeyecek kadar kısa
    hayat, okuduğun satırlar kadar uzun
    sonuna geldiğin şiirler kadar kısa...
    4 ...
  38. 8.
  39. ölüm komik bir şey mi?
    bazen...
    kim olduğuna bağlı.
    2 ...
  40. 7.
  41. bu gece yıldızlara üflemişler sanırım.
    birileri yasta şuan yastığında
    sadece gözleri ıslak ama
    ne yanakları, ne yastığı ıslanır yalandan ağlayanların
    gerçek gözyaşlarıysa hiçbir yeri ıslatmaz;
    çünkü gerçek gözlerde değildir.
    gözlerde dışarısı olur sadece,
    ve dışardaki her şey sahte.
    bir senin gözlerinle benimkiler, karşılaşınca gerçek oluyor
    çünkü bizimkiler
    bizimkiler bile sahte

    bu kelimeler dışarıda
    ve birer parçası yalanın bunlarda
    burada doğruyu söyleyemem
    doğru yok burada.
    ben
    sensizim..
    3 ...
  42. 6.
  43. Erkeklerin kendinden yaşça çok küçük kızlarla nasıl anlaştıklarını.

    Bana çocuk geliyorda.
    1 ...
  44. 5.
  45. şuan bitse şu filmde çalan şarkı, ya da kapatsam sesini. ben durduğumda filmde dursa olur mu? evet soru soruyorum sana. sende filmdesin ve seninle konuşuyorum filmin içinden. beni duyabiliyorsun sen. kimsenin kulaklarına lafım yok. bir tek benim ki bozuk. hipermetrop. yakını duyamıyorlarmış. filmden bir doktor söyledi bir de dilsizmişim. bende neden insanlar anlamıyorlar diyordum. sessiz değilmişim aslında. ben içimden gelenleri söyleyemiyormuşum ki. seni özledim ben aslında. tek derdim bu. kendimi bile özlüyorum. tekrar bana gelmesi için neler vermezdim. kurtulamıyorum tek başıma bu hastalıktan. evet biliyorum ben istedim sensizliği. seni korumak için senden vazgeçtim ve kendimden oldum.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük