çocukken bir sabah annesi ekmek alması için fırına göndermiş, ekmeği aldıktan sonra para üstünü cebine atmış ve koşa koşa eve dönerken bu paraları düşürdüğü için annesinden çok kötü azar işitmiş. bu yüzden biraz ezik kalmış gibi görünse de aslında bu travmayı zamanla geride bıraktığına beni inandırmıştır.
allahı kim yaratı sorusunu trolluk amacıyla sorduğumu iddia eden şahıs iyide böyle bir kanıya neden vardı.ne yani bizim niyetimiz milletin inancıyla mı oynamak niyetimiz sadece beyinde olan gizli soruları açıklığa kavuşturmak.soru oldukça ustaca kurgulanmış diyebilirim,kendisi alıp sorsun.marjinallikle ,trolüğü karıştırmayalım.hakaten sinir oldum.
ilk ibadet eden ile ilk müslüman aynı mı sence? Islamiyet ten önce hangi dinler yollandı biliyor musun? Musevi ve hristiyan dinleri. Hz. Musa hangi dinin peygamberiydi? Musevilik. Ilk ibadet eden musa dır. Çünkü ilk gönderilen dindir musevilik. Ilk müslüman hz. Muhammed dir.
Ya saçmalamayı denemeden önce iyi araştır ya da beyninin yetmeyeceği şeyler hakkında konuşma.
gecenin sorusu başlığına eklediği soruyla cevabın kendisini geceye dönüştüren yazar. Ama kesinlikle zeki bir yazar. Şöyle sormuş sorusunu;
"Var olmak denilen şey bizim muhtelif duyularımız ile bir şeyleri algılamak ise eğer, varlığını algılayamadığımız bir şeyin olmadığını nereden biliyoruz ?"
Varolma ediminin kendisi görülür, hissedilir olma durumlarından ibaretse eğer Almanca'daki hiç (nichts) kelimesi aynı zamanda varlık anlamına gelir. martin heidegger'in meşhur önermesini hatırlarsak:
"insan dünyaya atılmıştır(geworfen). insan Hiç(Nichts) içine düşmüş bir Neliktir (Wesen).Bunu kendisi seçmemiştir. "
Ve benim kabaca getirdiğim açıklama:
"Hiç sözcüğü aynı zamanda varlık anlamına da gelir. Bu yüzden "insan varlık'a terk edilmiş" anlamına da gelir. Varlığın sınırsızlığı ele alındığında varolan aynı zamanda "hiç" olduğu da rahatlıkla çıkarsanabilir. Aynı zamanda varolan görülmesi yani ne'liği görünür kılınmasıyla aynı zamanda kendini görünür-kılınan'ın içinde geri çeker. "
Bu soruya ilk etapta farklı bir giriş gibi görünse de sorunun doğasını oluştan şeyin yani "algılanamayan bir şeye nasıl "yok" deriz" noktasında söylenecek şey "algılanamayan" bir şeye dair hissiyatımızı, hissettiğimizden nasıl emin olabiliriz, şeklinde olabilir. Bunun da yanında kavrayamadığımız bir varlığa dair savımızın nitelik-nicelik eksenindeki ilişkisi de önemlidir; zira burada bir kesinlik yok, aksine belirsizlik vardır. işte bizzat bu belirsizliğin kendisi bile bir duyumsamadır.