2 yıl önce yazdığım entry yi okudum ve fikrim hala aynı,mesafelerin engel olmadığı dostluk,dostum...
uzakta da olsa eli kolu yetişir sevincinize de derdinize de ortak olur. az mı dinledi az mı tahammül etti bana...
sevgisini taa derinde hissedersiniz, öyle tatlı bi kalbi varki görmesini bilene...
yakınlarına yardım etmek, yanında olmak herkesin yapabileceği bir şeydir, peki ya uzak olduğu insanlara yardım etmek?
işte onu herkes yapamaz. ah be keşke hak etseler, üzmeseler. keşke engel olabilsem üzmelerine...
zaman olur konuşmanıza bile gerek olmaz, bi film tavsiye eder, bi şiir gönderir, öyle anlaşırsınız.
üniversitenin bana kazandırdığı nadide güzelliklerden biri. hep 'iyiki' var. arada yaptığı güzel sürprizlerle hayatıma en güzel pastel renkleri katar, mutlu eder. özlemin, yakıştığı insanlardan. candır, can.
zirve insanı sevdik efenim muhabbetinizi, inşallah nice zirvelere.
*dolmuş üzerime sürdü yaaa üzerime dolmuş, dolmuşşş.. *
bu arada, gss ve telekom önerilerin sayesinde büyük bir yükten kurtuldum tişikkirlir sipirmin. *
çok fazla (evet farkındayım anlatım bozuklugu oldu) yazacak şey vardır ve bu yüzden nereden başlayacağını bilemezsin ya bu öyle anlardan biri. aslında çok da uzun olmayan bir zamana çok güzel şeyler sığdırdık biz. evet bir bunaltıcı yaz okulu günü başladı tanışmamız... sonra tüm mevsimleri beraber sevdik. kışı sevdik beraber ama sonbaharın tadı başkaydı bizim için. küçücük şeylerden mutlu olan 2 ufak kız cocuguyduk adeta. minik pasta tarifleri, değişik çaylar, zaten sohbetin eşsiz tadı yetiyordu bize. ama özlüyorduk hep birbirimizi ve bi telefonu yetiyordu 'k.b.b ben geliyorummm' beni alıyordu bi sevinç. sonra gece yarısı sohbetleri, onun uykusunun bizde hep erken gelmesi... benim buna sitemlerim. sabah o enteresan uyanış... yanına gidip fısıldasanız dahi, 'hooop ne deprem mi oluyoo!?' edasıyla uyanır her defasında. sırf mutlu oluyorum diye itina ile bakılan kahve falları... hatta benim telefondan sekilleri tarif etmem ve buna istinaden tahminler etmesi. dışarıdan nasıl gözükür bilmem ama, içerisi kocaman bir kalp onunki. bir adım atana bin adım gelecek kadar güzel... derdiniz derdi olur, seninle ağlar ve güler. mutluluktan ağlamayı da ben bir onda gördüm. 'en son ne zaman mutluluktan ağladınız' diye sormuştu bir kere. düşündüm... hiç. ama sonra belki de bu vesileyle bir kere ağladım mutluluktan... ayrı yerlerde olsak da beraber gittiğimiz konserler vardı. yanyana olmak gerekmiyorduki zaten beraber dinliyorduk... çok çok yazacak şey var ama ancak bu kadar toparlayabiliyorum işte... yalnızz bir de hastalıklardan başını bir kurtarabilse, hastanelere gitmekten ciğeri soldu. ankara nın yolları aşındı. doktorlar fazla mesailere kaldı,zengin oldu sabrı ve çabası takdire değer. tez zamanda bitecek insallah bunlar. güzel günler göreceğiz güneşli günler...
anne adayına annelik etmiş," üşüme sen, belini sar, bir ihtiyacın var mı, rahat mısın orada, oturmak ister misin?" gibi cümleleriyle yüzümü güldüren, süper gülümsemesiyle içimi ısıtan kadın. ne güzel bir kadınsın sen öyle. yine görüşelim mutlaka. sevgiler.
sen bu yepyeni yaşını yaşarken; yine benim balkonumda, birer bira eşliğinde mutluluğunu dinlemek istiyorum. o kocaman gülüşünün arkasındaki hüzünün silinmeye başladığını gördüm, kaybolduğunu bilmek istiyorum. hava çok nemli diye beraber de bir akşam yakınalım ama inatla o biraları yudumlayalım istiyorum. bu yepyeni yaşın sana hayattan istediğin, sabırla beklediğin tüm huzuru versin istiyorum. iyi ki seni tanıdım kadın, iyi ki doğdun.
yazıma pampu diye başladım çünkü senden başka bu şekilde hitap ettiğim kimse yok. okulun bitti biteli zirveden zirveye görüşür olduk. eskiden olsa bir sıkıntımda basar yanına gelir, derdimi sana dökerdim pampu bilirsin. gülerdik, eğlenirdik, belki başkalarına anlatamadıklarımı sana anlatırdım. yeri geldi önünde gözyaşlarımı döktüm ki herkesin önünde yapmam. yapmacıklığı da sevmem, eğer önünde duygularımı zaptedememişsem gerçekten de içimden geldiği içindir. beni biraz olsa bilir ve tanırsın.
yine böyleyim işte. belki senin gibi gülüşümün, mutluluğumun hesabını vermiyorum ama keşke onların hesabını verseydim. yoruldum, üzgünüm, mutlu değilim. geceleri uyku da uyuyabiliyorum ama nasıl uyuyorum bir de bana sor. hayatımdan nefret eder oldum. duvarlar üzerime geliyor. evime girmek istemiyorum. sorunlarım ailemle ilgili değil ama sıkıldım artık. 16 senedir aynı ev, aynı oda, aynı duvarlar, aynı televizyon. bir tek ben değiştim ama değişen şey görüntüm yoksa yine aynıyım be pampu. her şey dediğin gibi sığ ve basık. çalışıyorum ama nasıl çalışıyorum bir bilsen. görenler "ne güzel işin var rahatsın" diyor ama bilmiyorlar ki beynimde fırtınalar kopuyor. çalıştığın yerde, senden daha vasıfsızların olduğunu bilmek ve işgal ettikleri yerler yüzünden yükselemeyeceğini bilmek nasıl bir şey bilir misin pampu? asgari ücretle geçinmek, bütün arkadaşların teker teker hayatlarını kurarken pencere arkasından onları seyretmek, kendine ait bir evin hayalini kuramamak nedir bilir misin? belki de bilirsin ya da en azından beni anlarsın.
gitmek istiyorum kanku, bu şehirden gitmek istiyorum. bambaşka bir hayata başlamak, kendi ayaklarım üzerinde durmak, yeri geldiğinde aç, cebimde para olmadan ama mutlu gezmek istiyorum. beni tutan şeyleri biliyorsun. artık beni tutan şeyler de bundan sonra tutamayacak gibi görünüyor. sanki tükeniyorum, bilemedim...
üniversitemizde arz ı endam eylemiş değerli üst dönemimiz. kendisinin doğum gününü en içten dileklerimle kutlar, uzun yıllar boyunca sağlık, mutluluk, huzur ve başarı dilerim.
4 haziran bursa biz daha ölmedik zirvesi ikide ihtiyaç molasında* tanıştığım ve inanılmaz memnun kaldığım kocaman! saçlı,güleryüzlü,çok tatlı yazar.
ben farkında olmadan kabalık etmişim, daha önceki zirvelerden birinde kendisi fotoğraf çekerken ben kadrajdan çıkmak isteyince kendisiyle tanışmak istemediğimi düşünmüş, haşa! ben fotoğraf özürlü bir insanım mendilim, bu kabalığım için afet beni lütfen.
ilk görüşte güven aşılayanlardandır efendim. saygılar.
zirve esnasında yalnız oturduğumu görüp beni davet etme inceliğini göstermiş can. ancak o sırada masada oturan birinden ziyade askılık gibiydim ve gelemedim. * yine de çok teşekkürler...
güzel bir haftasonunda, icimdeki deniz ile beraber, kalemime sinek kondu ve bana eşlik etmiş, hoşça vakit geçirdiğimiz güzel insan. muhabbetine doyulmayası, her fırsatta gidilip görülünesi, ziyaret edilinesi mümtaz şahsiyet. söz hacı havalar düzelsin iyice, fotoğraf çekileceğiz bol bol. selamlar, saygılar...
tarif etmek için kelimelerin yetersiz kalacağı, dert ortağı, her durumdan anlayan, kanka yazar. en sıkıntılı zamanlarımdan birinde, konuşacak kimsenin kalmadığı, herkesin bir bahaneyle sırt çevirdiği bir dönemde yapılacak onca işi olmasına rağmen bana vaktini ayıran, gecenin bir vakti oturup saatlerce dertleştiğim, sıkıntımı paylaşan "insan"dır. yaşının en azından 10 yıl fazlası olgunluktadır. her şeyi konuşabildiğim ender insanlardan biridir. mükemmel de bir insanla beraberdir.
valla reyiz sana söyleyecek hiç bi lafım yok. iyi ki varsın. en sıkıntılı zamanlarımdan birinde bana onca işine rağmen vaktini ayırdın, konuştuk, dertleştik, rahatlattın beni. inan ki ilaç gibi geldi. şu an senle konuşmadan önceki ruh halinden sıyrılabildiysem bunun büyük etkeni sensin. ben iyi bir dost kazandığıma iannıyorum, umarım sen de benim için öyle düşünüyorsundur. beni bir çıkmazın içinden çekip aldın. sana minnettarım. her zaman böyle kal. ayrıca şunu da eklemeden geçemeyeceğim "o yanındaki çocuğu tuttum ben. delikanlı çocuk. evine de bakar. küpesi de olmasa tam süper olacak" *
hem de "i like this guy"...