bu üçlü halkın büyük kesiminin destegini alarak iktidar olan hafif sağ ve muhafazakar siyasi kişiliklerdir. menderes idam edilmiş, özal suikastlar ile durdurulmaya çalışılıp en sonunda zehirlenerek öldürülmüştür. recep tayyip erdoğan'ın ise ne olacağı mechuldur.
peki neden bu adamlar halkın büyük kısmınında destek almışlardır ?
okuduğum bir köşe yazısında yazar 20 li yaşlarda amerikada siyasi eğitim alırken üniversitede başından geçen bir olayı şöyle anlatmaktadır.
bir gün derse girdiğimde hoca ortadoğudan bahsediyo ve pür dikkat dinliyorum. bir şeyler anlattıktan sonra iran, ırak, suriye, mısır ve türkiye gibi ülkelerede demokrasinin asla tam anlamıyla olmayacağını söyledi ve ben türk olmanın verdiği gazla şiddetle elimi kaldırdım ve neden böyle düşündüğünü sordum. yazar o zamanlar genç olmanın verdiği ateşle hocasına kızdığı ve yaptığı açıklama ile tatmin olduğundan bahseder. hocası cevap verir: bu tip ülkelerde okuma yazma oranının çok düşük olduğunu ve insanların büyük bölümünün eğitimsiz insanlar olduğunu söyler. okuma yazma bilmeyen ya da devletten emekli olan bir adamın hayattan tek beklentisinin dinini güzel ve rahat bi şekilde yaşamak ve evine ekmek parası getirmek olduğunu söyler. ve seçimini bu doğrultuda yapar. bakmaz kim ülkesi için ideal lider kim değil. sadece kendine yakın hissettiği siyasi lidere oy verir.
sonuç olarak bu 3 siyasi liderin ortak özellikleri ve en büyük kazançları halka yakın olmaları ve onların dilinden iyi anlamasıdır. bu konuda yorum yapmak güç halk doğru seçim mi yaptı ya da özal erdoğan menderes kötü liderler miydi ama tek bi gerçek var bu ülke sol bünyeyi kaldıramaz ve benimseyemez. halkımız sorgulamadıkça araştırmadıkça 22. yy da bile böyle bir adam gelse yine tek başına iktidar olur.
bu ülkede yüzde 41 oy oranı alan bir sol parti var. sen hatırlamazsın. google hiç hatırlamaz. hatta rte anca balık hafızasıyla belki hatırlar.
bülent ecevit hükümeti 5 haziran 1977 de yüzde 41 aldı. size göre acı ama gerçektir.
o seçimden sonra ne mi oldu. bil bakalım ne oldu. 80 darbesi kafamıza çarptı.
bu ülke amerikanın maşası olmuştur. halkıda bir güzel uyutmaktadırlar.
menderes zamanında amerikadan gelen traktörler
özal zamanında verilen onca tavizler
rte döneminde halka dağıtılan kömürler pirinçler.
acep bunların parası nereden geliyor. ülkede bolluk var. devlet vergileri arttırıyor ama ülkede bolluk varmış gibi kömür pirinç dağıtıyor.
ecevit in hayat a bakışını. hayatı algılayışını azıcık kavra sonra halka yakınlıktan bahsedelim istiyorsan.
bu ülkedeki tüm darbeler tüm sağ iktidarlar amerikanın el atmasıyla ortaya çıkmış vahim hükümetlerdir.
he bu arada belki senin dikkatini çekmez ama ben yazayım.
Bülent Ecevit seçim kampanyası için gittiği izmir hava meydanında 29 Mayıs 1977 Cumartesi ünü Kontrgerilla tarafından düzenlendiği iddia edilen suikasttan sağ kurtuldu.
rteyi, menderes ve özal'dan ayıran en önemli özelliği laisizmle olan derdidir. ortak yanı ise daha çok 12 Eylül ve Özal ile , neoliberalizme bağlılık ve onun gereklerini yerine getirme üstünedir. didiştiği sivil-asker bürokrasi, kendisini laisizmin bekçisi olarak tanımladığı için, rteye ayak bağıdır. rtenin şimdi yapmak istediği, Özalın da ajandasında olan özelleştirme, ticarileşme, devleti küçültme ve Türkiyeyi bir ucuz emek ekonomisi olarak dünya ekonomisine entegre etme. Özal dahil, önceki tüm sağcı liderlerden en önemli farkı ise, islami hayat tarzının yaşandığı, buna uymayanlara empoze edildiği bir sosyal karşı-devrimi adım adım gerçekleştirmek. Bunun için de yürütme ve yasamadaki üstünlüğe, yargı egemenliğini eklemek. Hatta bir de başkanlık sistemiyle bu otoriterleşmeyi pekiştirmek
Bütün bu hedefleri sandık rızasıyla gerçekleştirdiğini, bundan dolayı demokratik olduğunu söyleyen akpnin, o rızayı, halkı korkutarak, medya ile uyutarak , alternatifsiz bırakarak, kısaca ölümle korkutup sıtmaya razı ederek, sağlaması ise bir teferruat.