peder beyle lise 1 sonunda hangi alana girmek istediği hakkında konuşulur;
-ne olmayı düşünüyorsun?
+baba ben menajer olacağım
-sen şimdi üniversiteyi de düşünmezsin
-olur mu baba? okumuş menajer olacağım..*
Menajerlik insanı farklıdır efenim, hayata artık farklı bir pencereden bakar. işyerinde huzursuz mu oldu "unhappy with lack of harmony at .... " geçer aklından. Övüldü mü "happy with .... comments" diye cevap verebilir. ilişkisinde sorun mu yaşıyor "wants clarification with his role" diye geçirir içinden. Bir de yetenek keşfetme arayışı vardır ki elin afrikalısı Avrupaya transfer olunca bu mutlu olur. Farklıdır yani.
yüzüne bakınca hemen kendini ele veren insan tipidir. sakın ha olumsuz bir eleştiri yaptığımı düşünmeyin menajerlik oyunlarına yıllarını vermiş biri olarak bu entryi kaleme alıyorum. * bu insan modeli gercek futbol maclarini izlerken sürekli oyuncuları, oyunlardaki özelliklerine göre inceler, misal zlatan'ın heading özelliği 20 ise her kafa topunu almasını bekleriz, ribery'nin top kontrolü 18 ise ayağının altından top kaçırırsa ana avrat sövebiliriz.
çok farklı insandır menajerlik insanı, bir kere onun için ön libero diye bir kavram yoktur dmc vardır, santrafor yoktur striker vardır. izlediği maçlarda oyuncuların haftalık ne kadar aldığını düşünür ve bu paraya bu kadar mı koşulur lan diye sitem eder.
menajerlik insanı allah'ın çöllerinde keşfettiği daha okuma yazma bilmeyen wonderkid'leri yıllar sonra avrupa takımlarında görünce kendini onu ilk keşfeden ve yetiştiren antrenör gibi hisseder gururu okşanır. örneğin ben cm4'te farnerud'u keşfettiğimde ve daha sonra bu oyuncu stuttgart'ta sıçtığında iki gün yemeden içmeden kesildim.
menajerlik insanı özellikle avrupa'daki futbol kulüplerinin reservelerine kadar tüm kadrosunu ve teknik yönetimini, takımların stadlarını bir çırpıda sayabilir ve kendiyle son derece gurur duyar.