augustinus'a göre memnu meyveden kasıt, tinsel zevklerdir. elma hikayesinde yasak edilen, her ne kadar elmadan ısırık almak olsa da, dolaylı içeriğinde elmanın yenmesi ile birlikte adam ve eve çiftinin çıplak kalmaları gibi, sembolik olarak mahremiyetlerini yitirmeleri söz konusudur. elmayı yediler, ve cinsel hatalarından dolayı günahkar oldular. augustinus'a göre, havvaileadem elmayı yemeden cennette kalabilmiş olsalardı, şehvani duygulardan arındırılmış cinsellikler yaşayacaklardır. ancak bu günahla bu da mümkün olmaktan çıktı. onların bu günahı, kalıtsaldı.. ve kendilerinin çocuklarına da geçiyordu. artık, onların nazarında insanların istenci özgür olmaktan çıkmıştı. bu duruma örnek olarak, kain de denilen bizim kabil ismiyle bildiğimiz elemanın günahkar doğmasına atfen, kardeşi habil'i hunharca katletmesi dile getirilebilir. pekii, kabil günahkardı da, habil neden günahkar değildi? aynı anne ve babanın hamuru değil miydi o? o da günahkardı. ama, tanrı inayeti ve lütfuyla onu temiz kılıp, kurtarmıştı.
işte tüm asırlar boyunca, tanrının günahkar kıldığı ve bu çeperini yırtamayan kötücüller ile, tanrının günahkar kıldığı fakat bu kadersizlikten kendisini iradesi ile ayıran insanlar arasında her daim bir savaş olageldi. tanrının gözüne girebilme savaşı...
sevap işleyen, tanrının gözüne giren insan, "göksel eğemenlik" veya "gök devleti"'nde yer alacakken; günahkar olanlar ise, yerin altındaki "yer devleti"nde barınacaklardır. sembolizme göre, cennet ve cehennemin, aşağı ve yukarıda oluşları buradan ileri gelir.