memleketimden insan manzaraları

entry37 galeri2
    37.
  1. bu seri okunmadan ülkemizin insanı üzerine söz edilemez.
    0 ...
  2. 36.
  3. nazım hikmet'in 5 kitaptan oluşan ve osmanlı'nın son döneminden 1950'li yıllara kadar genç türkiye'nin röntgenini çektiği kitap.

    bir eser ancak bu kadar gerçekçi ve vurucu olabilir. hele kitabın bir yerinde bir doğum sahnesi var ki okurken kanımın çekildiğini hissettim.

    detay diyip de görmezden geldiğimiz hemen hemen her şeyi önemsemiş şair. özellikle bazı satırlar varlık felsefecilerine taş çıkarır nitelikte.

    1.kitap, haydarpaşa'dan kalkan ve içerisinde senin benim gibi insanlar olan katar. 

    2.kitap, yine haydarpaşa'dan kalkan ve içerisinde savaş vurguncuları olan kodomanlar.

    3.kitap tren, anadolu ve ankara...

    4. ve 5. kitap ise hapishane merkezli bir anadolu röntgeni.

    son söz olarak nazım hikmet bu kitabında türkçe ile dans ederek bir dönemin zorluklarını unutmamız için beynimize mıhlıyor.
    2 ...
  4. 35.
  5. 34.
  6. Kitabı çok güzel olan her şeyin tiyatro oyunu da güzel olmayabiliyormuş. Tiyatro oyununun beklentimi karşılamadığını söyleyebilirim.
    Oyundan çıktıktan sonra kafamda sürekli tekrarlanan şu cümleler dönüyordu yalnızca.
    --spoiler--
    Sepetler ve heybeler
    merdivenlerden inip
    merdivenleri çıkıp
    merdivenlerde duruyorlar
    --spoiler--
    3 ...
  7. 7.
  8. 25.
  9. (bkz: Cizre)

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/938751/+

    "duydunuz:muhakkak
    düşündünüz:belki
    anladınız:zannetmem
    ne olacak hem,
    anlasanız da unutacaksanız.
    bir andı, geldi geçti,
    yahut geçmek üzeredir.
    geçmese de alışılır.
    alışıldı mı, mesele yok.
    alışkanlık getirir eski yerine
    hiçbirşey duymamış, düşünmemiş,
    anlamamış olmanın rahatlığını.
    ilk seferine göre belki miskin bir rahatlık,
    rahatlık fakat"
    2 ...
  10. 24.
  11. Yeni yılı süslediği çam ağacının altında çiğ köfte yoğurarak kutlayan insanların da olduğu manzaralardır. Ahahahahahaha
    0 ...
  12. 7.
  13. Hatunun biri whatsapp'tan mesaj atıyor canım benim napıosun.çok özledim seni.
    Şimdi ben hangi birini düzelteyim kardeşim?
    1. Soru cümlesinden sonra soru işareti konur.
    2. Cümle bittikten sonra büyük harfle başlanır.
    3. "Napıosun" diye değil ne yapıyorsun? diye yazılır.
    4. "Özlemek" ile " azmak arasında derin farklar vardır. Hatırlatılır.
    5. Herşeyi geçtik mesaj doğru telefon numarasına ve doğru insana atılır.!

    Tamam anladık EDEP yok KÜLTÜR zaten yok. iyi ama akıl damı yok?
    Yazmayı bilmez sormayı bilmez telefon kullanmayı zaten beceremez düşünme eylemi doğuştan kayıp ama üreme iç güdüsü maşallah yerinde.
    0 ...
  14. 6.
  15. haca sıcak.
    havada pırıltılar yükseliyor döne döne.
    bir ağaç.
    bir elma ağacı.
    ağacı döndü ivan.
    ağaç dile geldi: "-ivan beni bırakıp nereye ivan?" dedi.
    bir ölü.
    bir kız çocuğu ölüsü.
    al entarisi ak benekli.
    çıplak bacakları çöp gibi ince, dal gibi uzun.
    ivan eğildi.
    okşadı saçlarını ölü çocuğun.
    saçlar dile geldi: "-ivan beni bırakıp nereye ivan?" dedi.
    ve ivan kendi kendine soruyor:
    "-nereye, nereye, nereye?"
    nerede duracağız? nerede, nasıl, ne zaman?
    kin duymayı öğrendi ivan vahşi fakat cana yakın şarkı öğrenir gibi..
    2 ...
  16. 5.
  17. --spoiler--
    tanya
    senin memleketini sevdiğin kadar
    bende seviyorum memlektimi.
    ...

    seni astılar memleketini sevdiğin için,
    ben memlektimi sevdiğim için hapisteyim.
    ama ben yaşıyorum,
    ama sen öldün.
    sen çoktan dünyada yoksun,
    zaten ne kadar az kaldın orda:
    18 senecik.
    doyamadın güneşin sıcaklığına bile.
    --spoiler--
    0 ...
  18. 4.
  19. Nazım Hikmet in, bende 2 cilt halinde bulunan, harika eserler barındıran şiir kitabıdır.
    1 ...
  20. 3.
  21. vagonlar geliyorlar sallanarak.

    "-Usta!.."
    Alaeddin döndü kömürcü ismail'e:
    "-Usta ne olacak bu harbin sonu?"
    "-iyi olacak."
    "-Nasıl yani?"
    "-Yemekli vagonda rakı içeceğiz."
    "Biz mi?"
    "-Kömürü kim atacak? Kim sürecek makinayı?"
    "-Onu da biz."
    "-Alayı bırak usta, kim kazanacak?"
    "-Biz..."

    ismail hiçbir şey anlamadıysa da
    üstelemedi.
    Çok siyah ve çok kalın kaşlarıyla oynadı biraz
    sonra: "-Ustam" dedi,
    "bir sualim daha var.
    şu gördüğün raylar
    dolanır mı bütün dünya yüzünü?"
    "-Dolanır."
    "-Demek ki harp olmasa,
    ama yalnız harp değil, hudutlarda sorgu sual sorulmasa,
    rayların üzerine saldık mı makinayı
    dünyanın bir ucundan öbür ucuna varır."
    "-Deniz dedi mi durur."
    "-Gemilere binersin."
    -Tayyare daha iyi.
    ismail güldü.
    Kırıktı ön dişlerinden biri.
    "-Ben tayyareye binemem usta,
    anamın vasiyeti var."
    "-Tayyareye binme, diye mi?"
    "-Hayır
    karıncayı bile incitme, diye."
    Alaeddin kocaman elini vurdu
    çıplak uzun ensesine ismail'in:
    -Sen ne hafız oğlusun!
    Zarar yok ulan,
    yine de bineriz tayyareye,
    adam öldürmek için değil
    gökyüzünden püfür püfür
    safa sürmek için...
    şimdi sen hele
    ateşi bir süngüle."
    0 ...
  22. 2.
  23. nazım hikmet, memleket. memleket, nazım hikmet. kafiye için de yazmadı hani bu kitabı. nasıl diyordu şair:

    hava kurşun gibi ağır
    bağır
    bağır
    bağırıyorum.

    http://oznurdogan.com/201...timden-nazim-manzaralari/
    1 ...
  24. 1.
  25. memleketimden insan manzaraları, bilgi yayınevi 1987 yılı ikinci baskısının arka kapağıdır:

    "
    nazım hikmet bu eseri için diyor ki:
    <<insan manzaraları'na 1941'de bursa hapisanesinde başladım. daha önceleri 'ünlü adamlar ansiklopedisi' diye bir kitaba çalışmıştım. ansiklopedime, ünlü generaller, sultanlar, sanat adamları, bilgiler [herhalde bilginler olacak], güzellik kraliçeleri, katiller, milyarderler değil ünleri fabrikalarının duvarlarını, köylerinin çitlerini, mahallelerinin sınırlarını aşamayan işçiler, köylüler, esnaflar giriyordu. lakonismi, kestirmeliği, süssüzlüğü üslup temeli diye almıştım. ansiklopedimin dili, şiir tekniği, imkânları ve duygululuğunu kullanacaktı.>>
    <<derken alman faşizmi sovyetler birliğine saldırdı. yirminci yüzyılın tarihini yazmağa karar verdim. çeşitli milletlerden, sınıflardan insanların hayatlarını anlatarak yazacaktım bu tarihi. faşizmin sovyetler'e saldırışıyle böyle bir yirminci yüzyıl tarihi yazman isteğinin arasındaki münasebeti anlamadık, diyeceksiniz. haklısınız belki. ama bugün gibi hatırlıyorum. başgardiyan haber verdi saldırıyı. içim şöyle bir cız etti. sonra: <<yirminci yüzyılın tarihini yazmalı>> dedim kendi kendime. hitler'in saldışından başlamalı, geriye doğru gitmeli...>>
    <<...tarihimin adını 'insan manzaraları' koydum. bu kitapları -çünkü altı yedi kitap olacağını tasarlamıştım,- ne sırf nesir, ne de sırf şiirle yazmak olur diye düşündüm. şiir tekniğini temel diye aldım, ama bütün nesir janrlarının -senaryoya varıncaya kadar- imkânlarından yararlanarak işe koyuldum...>>
    <<...işte böyle sayın okuyucular. bu kitapta, kimisinin ünü dünyayı tutmuş, kimisini komşularından başkası tanımamış insanların biyografyasını okuyacaksınız. bu biyografyaların bir araya gelmesi size 1908'den 1941'e kadar türkiye tarihinin ana resimlerini gösterecek...>>
    "
    0 ...
  26. 38.
  27. Haydarpaşa garında
    1941 baharında
    saat on beş.
    Merdivenlerin üstünde güneş
    yorgunluk ve telâş
    Bir adam
    merdivenlerde duruyor
    bir şeyler düşünerek.
    Zayıf.
    Korkak.
    Burnu sivri ve uzun
    yanaklarının üstü çopur.
    Merdivenlerdeki adam
    -Galip Usta-
    tuhaf şeyler düşünmekle
    meşhurdur:
    "Kâat helvası yesem her gün" diye düşündü
    5 yaşında.
    "Mektebe gitsem" diye düşündü
    10 yaşında.
    "Babamın bıçakçı dükkânından
    Akşam ezanından önce çıksam" diye düşündü
    11 yaşında.
    "Sarı iskarpinlerim olsa
    kızlar bana baksalar" diye düşündü
    15 yaşında.
    "Babam neden kapattı dükkânını?"
    Ve fabrika benzemiyor babamın dükkânına"
    diye düşündü
    16 yaşında.
    "Gündeliğim artar mı?" diye düşündü
    20 yaşında.
    "Babam ellisinde öldü,
    ben de böyle tez mi öleceğim?"
    diye düşündü
    21 yaşındayken.
    "işsiz kalırsam" diye düşündü
    22 yaşında.
    "işsiz kalırsam" diye düşündü
    23 yaşında.
    "işsiz kalırsam" diye düşündü
    24 yaşında.
    Ve zaman zaman işsiz kalarak
    "işsiz kalırsam" diye düşündü
    50 yaşına kadar.
    51 yaşında "ihtiyarladım" dedi,
    "babamdan bir yıl fazla yaşadım."
    Şimdi 52 yaşındadır.
    işsizdir.
    Şimdi merdivenlerde durup
    kaptırmış kafasını
    düşüncelerin en tuhafına:
    "Kaç yaşında öleceğim?
    Ölürken üzerimde yorganım olacak mı?"
    diye düşünüyor.
    Burnu sivri ve uzun.
    Yanaklarının üstü çopur.

    Denizde balık kokusuyla
    Döşemelerde tahtakurularıyla gelir
    Haydarpaşa garında bahar
    Sepetler ve heybeler
    merdivenlerden inip
    merdivenlerden çıkıp
    merdivenlerde duruyorlar.
    ...
    3 ...
  28. 16777215.
  29. nazım hikmet eseridir.kahramanları genelde bursa hapishanesinde orhan kemal ve nazım hikmetin arkadaşları olan mahkumlardır. (bkz: galip usta)
    0 ...
  30. 16777214.
  31. birinci kitap

    - birinci bölümden -

    ... baktı bulgaryalı muhacirlere.
    yine aynı öfkesiz kederiyle konuşuyordu
    kırmızı sakallılardan biri:
    "- gider ibrahim peygambere der ki herif
    kargalar gördüm
    gübreden kalkıp
    dallara konup
    ezanlar okuyorlar.
    bir adam gördüm
    oturmuş derenin başına;
    yol vermiyor aksın
    içiyor tekmil suyunu
    geyikler gördüm;
    kaçıp gitmezler,
    koşarlar peşinden avcının
    vur,diye ille bizi...
    ibrahim peygamber der ki herife :
    o kargalar gördün ki
    imamlar,hocalardır.
    gübredir mekanları,
    okurlar ezanları...
    düvellerdir dereyi içen adam;
    halkın kanını içer,
    doymazlar,içer içer,
    bırakmazlar ki aksın
    dere bildiği gibi.
    gördüğün geyikler günahlarımızdır;
    koşarlar avcılara.
    avcılar: para."

    ali masanın üzerinde yatıyor yüzükoyun
    sırtı yarılmış gömleğinin
    kumral başı bileklerinde.

    recep bağırdı:
    " - burası sabahçı kahvesi mi,otel odası mı be?
    delikanlı uyan."

    ali kımıldamadı.
    " - sana diyoruz."
    ali kımıldamadı.
    ali cevap vermedi recep'e.

    tuttu delikanlıyı recep
    çevirdi arka üstü.
    ali'nin başı düştü.
    ali çoktan ölmüştü..
    3 ...
  32. 23.
  33. 21.
  34. dostoyevski'nin romanla yaptığını nazım'ın şiirle yaptığıdır, bir şiir değil bir roman okursunuz adeta, dizelerden oluşmuş bir roman.
    0 ...
  35. 20.
  36. nazım hikmet'in bu eserinde ankara'da var... ve ankara 9-10 dize ile herhalde ancak bu kadar doğru, bu kadar güzel anlatılabilinirdi. Buyurun:

    "...
    ıssızdı caddeler:
    belki erken
    belki geç
    belki ölü bir saat,
    belki duvarların arasına çekilmiş hayat.
    yığın yığın
    kat kat
    mermer
    beton
    ve asfalt.
    ve heykel
    ve heykel
    ve heykel,
    insan yok fakat.
    ve sonra bozkır:
    en beklenilmedik yerde
    ve her şeye rağmen
    şehrin içine kadar giren,
    ve sonra derhal toprağın sonsuzluğu..."
    3 ...
  37. 18.
  38. bilenler için belirtmeliyim ki amasraya en hakim binaların birinde gün ışığı azalmakta iken rakımı yudumlarken gözüme takılan, belki bahsedeceğim beni veya benim gibi hisseden hissaşlarımı * anlatan bir manzaradır. (bkz: rakımıdır insanı duygusallaştıran yoksa insan mı duygusallaşır rakı içince)
    gözüm kumsalda top oynayan çocuklara takıldı birden son dublemi yuvarlarken. derin düşüncelere gark etti birden.. umarsızca futbol maçı yaparlarken akıllarından geçenleri okumak pekte zor değil aslında, çoğumuz yaşamışızdır aynı duyguları..tek düşünceleri yarın olan çocuklarımıza nasıl bir gelecek hazırlayabileceğiz acaba....

    (bkz: neyse ya ben bişey demiyorum)
    (bkz: alkollü entry girmek)
    1 ...
  39. 17.
  40. bu dünyada yazılmış ve yazılabilecek en iyi kitap, hem roman, hem destan, hem şiir, hem bir o kadar hayal, bir o kadar da gerçek.
    0 ...
  41. 16.
  42. karşıya geçmek istersiniz yeşil ışık yanar yol sizindir. ancak bu milletin şöförü geçmeye çalışır.
    kırmızı ışık yanar ancak bu milletin yayası karşıya geçer. ben bu milleti bu renkte sevdim. benim milletin özü olsun. içi neyse dışı o olsun. birilerinin gözünü boyamak için kurallara uymasın içinden geldiği için uysun. bireysel hakları madem verilmiyor kendi kullanmasını bilsin. yaya yoldan sıkıldı mı kaldırımın hani çiçeklerle birleştiği ama çiçeklere basılmayan yönü varya heh işte ordan yürüsünler ben öyle yapıyorum. gün stresli geçiyor. insanlar beni üzüyor bende yolda giderken herkesin yürüdüğü yerden yürümüyorum. kaldırıma çıkıp herkesten farklı yürüyor ve insanların bakışlarına aldırmıyorum ne yapayım..ben bu milleti böyle sevdim. bu renklerde değişmesin. özenmesinler başkalarına.
    0 ...
  43. 15.
  44. karsta yolcu minibüsünün kömürlü sobayla ısıtılması.
    2 ...
  45. 14.
© 2025 uludağ sözlük