kendi evine yabancıdır. O yok farz edilip tüm ev ona göre tasarlanmıştır. Ailesinin yanında bunalır rahatlığa ve yalnızlığa alıştığı için. Allah belasını versindir.
-bir süre valizini boşaltıp kıyafetlerini yerleştiremez.
-her an çekip gidecekmiş gibi kalıcı karar vermekten kaçınır.
-anne yemeklerinin tadına varır.
-iş, aşk peşinde koşturmaz kafasını ve kalbini dinlendirmeye çalışır.
aradan biraz zaman geçip orda kalıcı olduğunu farkedince;
-kısa süreli ama sık sık uğrayan buhranlarla savaşır.
-valizini boşaltır kıyafetlerini yerleştirir
-yokluğunda değişmiş odasını kendine göre yeniden dekore eder.
-anne yemekleri hala keyiflidir ama dışarda yemek yeme ihtiyacı hisseder.
-iş, aşk gelir bir şekilde onu bulur.
değişmeyen tek şey vardır;
-bir gün çekip gitme isteği her dem taze kalır.
annesinin yaptığı yapacağı leziz yemekler hayal baloncuğunda hareket eder iken, geride yaşadıklarını cam kenarı koltuğunda bırakır.
memlekette ise yari, onuda bir hatırlar bir özler hani.
derken sıcak bir karşılama ile içeri girer. ilk saatleri etrafını, ailesini süzerek geçirir. eğer baba evdeyse muhtemelen ders notlarına dair soru-cevap diyaloğu geçer.
ve öğrenci kardeşimizin ertesi gün hayatı yeniden bir monotonluk maratonuna dönüşür. gurbette özlenilen memleketinde yeniden gurbeti özler. gideceği günü sabırsızlıkla beklemeye başlar...
uzun zaman düzelmeyecek bir jet lag'in mağdurudur aslında. tüm sene boyunca nerde akşam orda sabah, canına minnet, kendi yağında kavrulurken birden otoritenin en ortasına düşer insan.
ki sancılı bir sürecin başlangıcıdır.
çünkü o artık o memleketten veyahutta o evden gitmiş çocuk değildir. o artık yeşilköy çocuğu değil kayışdağ çocuğudur mesela.
o herif aslında yalnızlığı da delice özlemeye başlar. bazen insanlar boğar insanları, hatta taşağından düştüğü insan bile.
bu onu sevmediğini göstermez. ama ilgiler farklıdır, amaçlar farklıdır, heyecanlar farklıdır, beklentiler ha keza..
ancak kurtulamaz ve sanki zaman makinesini keşfetmişcesine eskiye dönmeyi dener ister istemez. tek kişilik bir krallığın kralı olmaktan, çekirdek ailenin çocuğu olmaya döner.
ama arkasına dönüp baktığında şunu farkeder ki sanki o evde kiracıdır veya aynılarının içinde başka biri haline gelmiştir. ister istemez yabancılaşmıştır.
çünkü bekarlığın zehri girmiştir kafaya bir kere. hayatı başka yorumlamak başlamıştır.
ona olası aile mutlulukları sahte gelir, çünkü kendini kaptırmak istemez.
bilir ki gerçek dünya kend krallığındaki gibidir. anne, baba, kardeş, dayıoğlu değil okutman, dekan, yerine göre patron, ev sahibi, apartman yöneticisidir.
dünya pembe değildir, özlemleri gidermek güzel olsa da.
karanlıklarını özler o öğrenci, yine kendi krallığında kendi karanlıklarıyla savaşmayı, parçalamayı ve parçalanmayı özler.
Evdekilerin onu unuttuğunu düşünen, sanki evlenmişte ailesini ziyarete gelmiş hissini dibine kadar hisseden kişidir. belirli bir süre için anne yemeklerinin tadını çıkartan, bulaşık ya da temizlik sırası kavramlarını çöpe atan ve rahatlığını yaşayan kişidir. uzun sürmeyeceğini bilir, kalbinin götürdüğü yere gider.
Sudan çıkmış balıktır. kendini koskocaman bir boşluğun içinde bulur, bünyeyi dinlendirmeye karar verecektir. ancak bu karardan bir süre sonra iş bulmasıyla vazgeçecektir. zira bütün gün annesiyle beraber oturup bütün atv gündüz kuşağını izlemek zorunda kalacaktır.
"Aslı bulundu mu?" , "Nadya koca buldu mu?" gibi sorular sormaya başladığı zaman akıl sağlığını yitirmeye başladığını farkedecektir.
ısrarla iş aramaya başlayacaktır, sonra şans eseri bir tane bulacaktır.
anlayacaktır ki bulduğu işi yapması için 4 sene üniversite okumaya gerek yoktur. "neyse..." deyip yükseklisans için hazırlanmaya başlayacaktır. onun için ise ales ve kpds adı altında yapılan iki işkenceye maruz kalacaktır.
"en azından yükseklisans yaparak akademik kariyerimin ilk adımını atmış olacağım..." diyerek kendini avutur.
memleketinde olan biten değişikliklere ve kendi evine alışmaya çalışır. bu süreci atlattıktan sonra yeni ortamının da piçi olmuştur. hayırlı olsun. eylül-ekime kadar dünya sikine minare götünedir.
ilk bir kaç gün bir kaç hafta içinde tekrardan geldiği yere dönme arzusunda olandır. okul, finaller, bütler bitse de memlekete gitsem diye gün sayar lakin memleketin sıkıcılığına alışana kadar da pek bi zorluk çeker.
bilgisayarın reseti ile aynı işleve sahip olmak, üniversitedeki ne kadar karizma ve ortam olsada buraya gelince yeniden hasan abinin oğlu olarak tanınmak, saç baş değişmiş diyerek mahalle kahvesinde yeniden itibar kazanmak gerekebilir. iş meselesi ayrı.
Bütün sevdiği yemekler yapılır, el üstünde tutulur. ilk 3-4 günden sonra bu olaylar biter ve hersey normale döner. Kendini ekmek almaya giderken bulursun.