refik halid karay'ın anoluya ittihat ve terakki tarafından sürgüne gönderildiği zamanlarda gözlemlediği olaylardan oluşan(çoğunlukla) hikayeleridir. hikayeler aynı zamanda anadolu'nun nasıl dejenere olmaya başladığını gözler önüne sermektedir. ahlaki yönden bozulan toplumun yapısına dikkat çekilmektedir.
kitaba 2. baskısından sonra eklenen 3 hikaye diğerlerinden daha güzel bir dil ile yazılmıştır bu da yazarın olgunlaşma sürecinde dilinin ne kadar güzelleştiğini göstemiştir...
ayrıca kitabın son baskıları dilimizde ki sözcüklerin unutulması üzerine günümüz türkçesine(peh!) çevrilmiştir...
keşke günümüz türkçesine çevrilmeseydi de biz asıl türkçeyi öğrenseydik!
saf ve masum anadolu köylüsü mitini bu geçen yüzyılın başlarında yıkan hikayalerden müteşekkil, imparatorluğun son yıllarında, taşra bürokrasisi ve köylüsü üzerine serpilmiş ölü toprağı ve miskinliği bugünün diliyle anlatan çok güzel bir kitap. aslında yatık emine'nin hakkı olan ekmeği gaspedip, ona vurdukları ''fahişe'' damgasıyla ölüme terkeden anadolu köylüsü, bize taşranın kendine has bir zulümkarlığı olduğunu anlatıyor. ayrıca 6-7 eylül ile beraber nihayetine eren sermayenin yerlileştirilmesi politikası ve köyün kente akmasıyla oluşan bugünün yüzde ellisini teşkil eden köylü kurnazlarının arkaik dönemlerini anlatıyor.