ankara halkına dört dönemdir kah umut veren sevgili edasıyla gülümseyen, kah seven sikilir siken sevilir mantığıyla acılar çektirip, ardından gel lan gel dercesine kollarını açıp koşan, kah diktirdiği elektrik direklerini götümüze sokma şevkiyle bizlere zulüm eden, kah keçiören bağrında "topraamsın" diyerek kendini affettirircesine ellerimizi sıkıp sırtımızı okşayan -evet sıvazlayan değil- melih gökçek'in; "ben ankara'nın her şeyiyim, neden splinter ustası da olmayayım" diyerek; ileriki susuzlukta patlatacağı su boruları arasında splinter usta misali gezinmesidir.
yanlış bir tespittir efenim, çevresinde öyle yalakaları vardır ki; sprinter usta yalnızca dört kaplumbağayı terbiye ederken, bu büyük ihtimalle daha fazla kaplumbağa terbiye ediyordur.
Her insanın içinde bir splinter usta vardır... Ama Splinter Usta'nın yan etkilerinden dolayı Gökçek'i The Exorcist filmindeki Regan'a benzetmemiz mümkündür.