Melih Gökçek'te taşağımın sol yumurtası kadar yürek varsa almasın beni o şehre diyerek iddiamı ortaya koyarım arkadaş. Anıtkabir'de yatan kalkar da dile gelirse eyvallah ama Melih'i bakkal sepeti niyetine sallamam. Günahım kadar da haz etmem. beyin olsa nasihat vereceksin ama bunu kendi haline bırakmak daha iyi. Süzülsün biraz daha doğaya karışarak yok olması en iyisi.
bir tuvalette sıçtıktan sonra orada tuvalet kağıdı olmadığını fark edip mecburen elini kıçındaki boka temas ettirmek gibi, gecenin bir yarısı karanlık balkonda son sigaranı tersinden yakıp o iğrenç tadı aldıktan sonra mecburen ters çevirip içmek gibi, banyonun tam ortasında suların kesilip, kalan kısmı soğuk içme suyuyla tamamlayarak beyin hücrelerini öldürmek gibi, çok soğuk günlerle donan ellerinizle sıcak bir ortama girdiğinizde ellerinizdeki o namussuz uyuşma ve yanma hissi gibi, malum terör örgütünün bir eylemi ardından genelleme yaparak faşist bir milliyetçilik söylemi ile tam gaz söverken, yanınızdaki arkadaşın kürt olduğunu hatırlamak gibi, muayyen ve en sivilceli döneminizde, saçınızdan bir pişirimlik yemeklik yağ çıkabilecek durumdayken, çamaşır suyuyla lekelenmiş ve yer yer delinmiş eşofmanınızla "amaaaannn sende" diyerekten markete çıktığınızda "ahaa! hayatım boyunca aradığım adam!" diyebileceğiniz bir tiple burun buruna gelmek gibi, misafir konumunda gittiğiniz bir evde banyoda elinizi yüzünüzü yıkadıktan sonra havlu olmadığını görüp mecburen kapı arkasındaki ev sahiplerinin bilmem nerelerini kuruladıkları bornoza kurulanmanız gibi... sonuç olarak kötü bir histir.
melih gökçek in şehri mi varmış sorusunu akla getiren durumdur. burada kastedilen belediye başkanı olduğu şehirse onu oraya başkan yapan o şehrin halkıdır oturduğu koltuktan indirip kıçına tekmeyi basacak olan da yine o şehrin sahibi olan halktır.
