Dört kişi parkta çektirmişiz,
Ben, Orhan, Oktay, bir de Şinasi...
Anlaşılan sonbahar
Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli
Yapraksız arkamızdaki ağaçlar...
Babası daha ölmemiş Oktay'ın,
Ben bıyıksızım,
Orhan, Süleyman efendiyi tanımamış.
Ama ben hiç böyle mahzun olmadım;
Ölümü hatırlatan ne var bu resimde?
Oysa hayattayız hepimiz.
"Troya Önünde Atlar" başlıklı şiirinde; 'Anlatma bana atları, yüreğim kaldırmıyor düşündükçe vurulup vurulup yerlerde yattıklarını," diyen ozanın defnedilmesinden hemen sonra nereden geldiği belli olmayan bir at sürüsü mezarının üzerinden dörtnala geçerek kendisine olan vefa borçlarını ödemiştir. Olağanüstü yetkinlikteki şiirlerinin yanı sıra oyun, deneme ve romanlarıyla da gelmiş geçmiş en önemli birkaç edebiyat insanımızdan biri, belki de birincisidir. Yaşamının son yıllarında geçim sıkıntısı çekmesi Türkiye'nin bir ayıbıdır.
Eskiden, kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi biraraya gelir,
yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır,
beraberce yeni ev düzülürdü. Tabi o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. O yüzden buna 'evlenmek' denirdi.
Şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde yani katlarda oturuyorlar,
bu yüzden artık evlilik 'katlanmaktır'
kendi içimde bişeyler sorgularken tokat gibi çarpan bir şiiri..
Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
iyi günler bekliyorsan hele
iyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey doğrusu.
' imge, bilinen bir düşünceyi, bir duyguyu saklamak, başka kılığa sokmak için değil, bilemediğimizi, ancak sezer gibi olduğumuzu dile getirmek için kullanılır. '
nadir sevdiğim şairlerden biridir. kendisinde değişik bi tat bulduğumu düşündüğüm ama ne olduğunu henüz bulamadığım kalender bir insandır da aynı zamanda.
içerdekiler oyununu yazmıştır..
en beğendiğim türk yazarıdır..şiir,deneme,roman,oyun türünde eserler vermiştir..deneme kitaplarını okumaya doyamam...
kocaeli şehir tiyatrolarında sahnelenmişti içerdekiler ve izlediğim en iyi tiyatro oyunudur (bkz: içerdekiler)..
üstad, keşke daha çok eser verseydi...
Kadir Raşit Paşa, ispanya sınırına yakın bir yerde bulunan Fransız köyünü öylesine sever ki, soyadı kanunu çıktığında, soyadı olarak o köyün adını alır. Çocuk doktoru Kadir Raşit Paşa' nın yeğeni Melih Cevdet de, o köyün adını şiir kitaplarının kapağına taşır: "ANDAY"
Çağdaş Türk şairlerinden Melih Cevdet ANDAY 1915 yılında istanbul da doğdu. 28 Kasım 2002' de solunum ve böbrek yetmezliği sonucu 87 yaşında hayatını kaybetti.
Milli Eğitim Bakanlığı Yayın Müdürlüğü' nde danışmanlık, Ankara Kitaplığı' nda memurluk ve gazetecilik yaptı. Akşam ve Cumhuriyet Gazeteleri' nde deneme yazıları yazdı.1954' ten sonra bir süre istanbul Belediye Konservatuarı Tiyatro Bölümü' nde fonetik- diksiyon öğretmenliği yaptı ve oradan emekli oldu.
Melih Cevdet Anday; şiire Gazi Lisesi nde arkadaşları Orhan Veli ve Oktay Rıfat la başladı. "Varlık Dergisi" nde birlikte yaptıkları bir çıkışla, Veli, Rıfat ve Anday Türk şiirine yeni bir anlayış getirdi. Kentte yaşayan küçük insanların sorunlarını lirizme, ahenge, sese sırt çeviren bir sadelik içinde ele alıyor, şiire girmez denilen konulara, sözcüklere özellikle ağırlık veriyorlardı. Yaptıkları denemeler edebiyat çevrelerinde büyük ilgiyle karşılandı, tartışmalara yol açtı.
1941' de Orhan Veli, M. Cevdet Anday ve Oktay Rıfat üçlüsü, şiirde varolan aşırı duygusallığa, şairaneliğe, basmakalıp söyleyişe başkaldıran şiirlerini “GARiP" adıyla bir kitapta topladılar. Kitaba koyulan Garip adı zamanla hem üç şairi yansıtan bir kimlik kazandı hem de Türk şiirinde yeni başlayan akımı yansıttı. Şiirde her türlü kurala ve önceden belirlenmiş kalıplara karşı çıkıp kuralsızlığı kural edindiler. Şiirin ölçü, uyak ve dörtlükle ilgisiz olduğunu, özgür yazılması gerektiğini savundular ve şiirin konularını genişlettiler. Konuşma dilini şiire dahil ettiler; "nasır" gibi bayağı bir sözcüğün de şiirde kullanılabileceğini gösterdiler. Halk deyişlerini şiire aktardılar. Bütün bu aykırı özellikleriyle şiir gibi görünmeyen ve Türk Edebiyatı içinde tepki toplayan Garip Akımı, ancak günümüzde anlaşılabildi.
Anday' ın şairliği, tüm şiirlerinin derlendiği "Sözcükler " de de görülebileceği gibi durmadan gelişmiş sürekli bir gelişme göstermiştir. Yapıtları Rusça, Fransızca, ingilizce, Bulgarca, Yunanca, Sırpça' ya çevrilmiştir. UNESCO' nun Courrier dergisi 1971 yılında onu Cervantes, Dante, Tolstoy, Unamuno, Seferis ve Kawabata düzeyinde bir edebiyat adamı olarak gördüğünü açıklamıştır. *
"bir misafirliğe gitsem
bana temiz bir yatak yapsalar
herşeyi, adımı bile unutup
uyusam
kalktığımda yatağım hala lavanta koksa
kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar
nerde olduğumu hatırlamasam
hatta adımı bile unutsam"
Melih Cevdet Anday şiirinde iki ayrı dönem vardır. Biri Orhan Veli ve Oktay Rifat ile birlikte başlattıkları, Türk şiirinde Birinci Yeni diye de adlandırılan Garip akımı dönemi; diğeri ise Kolları Bağlı Odysseus ile başlamış olan yeni dönem.
Melih Cevdet in Garip akımı ekseninde yazdığı şiirleri Rahatı Kaçan Ağaç (1946), Telgrafhane (1952) ve Yanyana (1956) adlı kitaplarında toplanır. Melih Cevdet Anday ın başlangıçtaki birkaç şiiri hece ölçüsüyle yazılmıştır. Melih Cevdet şiiri öznel, az yerel, evrensel temalar içerir. Savaş yıllarının yoksulluğunu küçük insanın dünyasına taşırken öfkelidir, suçlayıcı bir tavır takınır. Rahatı kaçan dünyada, rahatı kaçmış insanın bazen ironik, bazen yergi dolu dili, Anday ın şiirinde de etkisini hissettirir. Bu şiirleri yüksek sesle okunmaya elverişli değildir. Telgrafhane ile başlayan şiirlerinde yeni benzetmelere, yeni temalara, düşünceyle duyguyu kaynaştırmaya yöneldiği görülür. Doğayı imgeye dönüştürmeye başlar, özyaşamsal deneylerini şiir diline dönüştürür; barış, doğa, çağ, doğanın çeşitli varlıkları, doğa-insan diyalektiği öne çıkmaya başlar. ironinin yerini zaman zaman coşku, tepki ve düşünce alır. Ama Anday ın poetiğinde duygu da, düşünce de, bilgi de şiirin kendi değildir; sadece bahaneleridir. Bu konuda şöyle düşünür: Hiçbir konu, hiçbir tema gerçekte şiiri yaratmaz. Ortaya çıkarmaz. Onla birer bahanedir. Şiir asıl yazılırken ortaya çıkar.
Kolları Bağlı Odysseus ile başlayan şiirlerinin merkezine doğa-zaman-insan diyalektiği yerleşir. Yeryüzü, gökyüzü, güneş, gece, şafak, öğle, ikindi, kısaca evren ve zaman, oluş içinde şiirle kuşatılmak istenir. Çiçekler, tohumlar, aylar, zamanın parçalanışı, parçalanmanın ruhu ve biçimi, kaotik her şey, özgün imgelerde varlık bulur.
Bir dünya şiiri mirasçısı olduğunu düşünerek, Batı nın, Doğu nun, ülkesinin şiir evreninde yeni yollar aradı: Homeros tan Eliot a, Ezra Pound a, Japonların haikularından Karacaoğlan koşmalarına kadar geniş bir şiir şiir birikiminden beslenen bir şiir yolcusu olduğunu hissettirdi. Şiirinde evrensel temaları derin bir bilinçle ele aldı, özgün şiirsel yaratıcılıkla ortaya koydu. Ona göre şiir bilinen sözcüklerle bilinmeyen sözler yaratmak demekti; şiir hiçbir düşüncenin, duygunun taşıyıcısı değildi, bunlar olsa olsa şiir için bahaneler olabilirdi.
Mahmut Temizyürek TL cilt 6 146-147
Tanzimattan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi YKY Cilt 1 110
Melih Cevdet, M.C. Anday , M.C.A. imzaları da onundur.Ayrıca H. Mecdi Velet, Murat Tek, Yaşar Tellidere takma adlarını kullandı.Avukat olan babası Cevdet tir.Kadıköy 35. ilkokulu nu (1928),Kadıköy Ortaokulu nu (1931) ve Ankara Gazi Lisesi ni bitirdi (1936). Önce Ankara Hukuk Fakültesi,daha sonra DTCF ye girdi ancak öğretimine devam etmedi.1938 yılında toplumbilim alanında öğrenim görmek amacıyla Belçika ya gitti, ancak 2.Dünya Savaşının başlamasının üzerine Türkiye ye döndü (1940).1942-51 arasında, önce Milli danışmanlığı,Ankara Kitaplığı nda da kitap memuru olarak çalıştı.1951 yılında istanbul a döndü ve Akşam gazetesinde gazeteciliğe başladı;Tercüman,Büyük Gazete,Tanin ,Cumhuriyet gazetelerinde fıkra (yaşar Tellidere takama adıyla) ve deneme yazdı; anılan gazetelerin sanat ve edebiyat sayfalarını yönetti.1954 yılından başlayarak istanbul Belediye Konservatuarı Tiyatro bölümde fonetik-diksiyon öğretmenliği yaptı;1964-69 yılları arasında TRT Yönetim Kurulu nda görev aldı,1977 de Konservatuar daki görevlerinden emekli olduktan sonra UNESCO Genel Merkezi Kültür müşaviri olarak Paris e gitti (1979), ancak Türkiye2deki hükümet değişikliği sonucunda geri çağırıldı.Cumhuriyet gazetesinde 60 lı yıllardan 90 lara kadar düzenli olarak 90-2000 arası ise aralıklarla denemelerini sürdürdü.
ilk şiiri Varlık Dergisi nde yayımlandığında 20 yaşlarında bir gençti. Orhan veli ve Oktay Rifat la birlikte, Türk edebiyatını derinden sarsacak olan Garip akımının kurucuları arasında yer aldı. Türk şiirinde giriştikleri temizlik hareketi amacına ulaştığında, bütün diğer arkadaşları gibi Melih Cevdet Anday da yaptıklarıyla yetinemezdi. Göçebe denizin üstünde yaratılan şiirde yeni arayışlara yöneldi; roman, deneme, anı, gezi, tiyatro oyunu gibi edebiyatın hemen hemen her alanında ürünler verdi.
Melih Cevdet Anday (1915 – 28 Kasım 2002), şair. Orhan Veli ve Oktay Rifat'la birlikte Garip Akımı'nın kurucularındandır. işte bilgi içerikli entry...
köle sahipleri ekmek kaygısı çekmedikleri için felsefe yapıyorlardı, çünkü ekmeklerini köleler veriyordu onlara
köleler ekmek kaygısı çekmedikleri için felsefe yapmıyorlardı, çünkü ekmeklerini köle sahipleri veriyordu onlara. ve yıkıldı gitti likya.
köleler felsefe kaygısı çekmedikleri için ekmek yapıyorlardı, çünkü felsefelerini köle sahipleri veriyordu onlara
felsefe sahipleri köle kaygısı çekmedikleri için ekmek yapmıyorlardı, çünkü kölelerini felsefe veriyordu onlara. ve yıkıldı gitti likya.
felsefenin ekmeği yoktu, ekmeğin felsefesi.
ve sahipsiz felsefenin ekmeğini, sahipsiz ekmeğin felsefesi yedi.
ekmeğin sahipsiz felsefesini felsefenin sahipsiz ekmeği.
ve yıkıldı gitti likya.
hala yeşil bir defne ormanı altında...