ozan, deneme yazarı, romancı. Ankara Gazi Lisesini bitirdi. Uzun süre öğretmenlik yaptı. Orhan Veli ve Oktay Rıfat ile birlikte, 1936′da başlayan yeni şiir akımının öncülerinden biri oldu. 1960′tan sonra tiyatro oyunları ve romanlar yazdı. Sürekli deneme yazılarını
Cumhuriyet gazetesinde ve sanat dergilerinde yayınlamaktadır.
başlığa özenle düşülmüş bütün yazıları hızlıcana okudum da m.cevdet'in isanın güncesi adlı romanına yer açılmadığını gördüm. isa olmayan isanın güncesi. bu kere romancı m.cevdet, yoz bir toplumun anlatıcısı olarak karşımızda.
son sansür olayı da gösteriyor ki; türkiye'nin en has sanatçıları muktedirlerin rahatını kaçırmaya devam ediyor. sansürlenen şiirlerin yarattığı hale bugün maruz kaldıkları şiddeti öngörmüş adeta.
sansür listesinin şimdilik son kurbanı olan şair, bu konularda her zaman dediğim gibi madem böyle sansürleyeceksiniz edebiyatla ne işiniz olur? bu ülkede neden edebiyatçılar yetişir?. haber facebook ikinci yeni sayfasından alıntıdır;
Melih Cevdet Anday da MEB ders kitaplarının "düzelttiği" şairler arasına girdi! Daha önce de Yunus Emre, Kaygusuz Abdal, Edip Cansever şiirlerinde uygulanan sansürden, bu sefer de Anday nasibini aldı.
Anday'ın Rahatı Kaçan Ağaç şiirinin ilk kıtasının, dokuzuncu sınıf Türkçe kitabında "Tanrının işine bakın" şeklindeki dördüncü dizesinin "Allah'ın işine bakın" şeklinde değiştirildiği ortaya çıktı. Bu sansür, Bilgicagi.com sitesinin yaptığı haberle ortaya çıktı.
''Tanıdığım bir ağaç var
Etlik bağlarına yakın
Saadetin adını bile duymamış
Tanrının işine bakın.
Geceyi gündüzü biliyor
Dört mevsim, rüzgârı, karı
Ay ışığına bayılıyor
Ama kötülemiyor karanlığı.
Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin''
Uyuyamayacaksın
Memleketinin hali
Seni seslerle uyandıracak
Oturup yazacaksın
Çünkü sen artık o eski sen değilsin
Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin,
Durmadan sesler alacak
Sesler vereceksin
Uyuyamayacaksın
Düzelmeden memleketinin hali
Düzelmeden dünyanın hali
Gözüne uyku girmez ki
Uyumayacaksın
Bir sis çanı gibi gecenin içinde
Ta gün ışıyıncaya kadar
Vakur metin sade
Çalacaksın.
Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
iyi günler bekliyorsan hele
iyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey doğrusu
Melih Cevdet ANDAY
UNESCO'nun bir dergisi, Melih Cevdet ANDAY'ı Cervantes, Dante, Tolstoy, Unamuno, Seferis ve Kawabata düzeyinde bir edebiyat adamı olarak gördüğünü açıklamıştır. türk edebiyatı için çok büyük bir değerdir. bana şiir okumayı sevdiren yegane insandır.
şiir, deneme ve romanlarıyla nobel ödülünü orhan pamuk'tan çok daha fazla hak eden, yaşam boyu şiir, felsefe, tarih, siyaset hatta ekonomi ve doğa bilimlerine, çoksesli müziğe kafa patlatmış cumhuriyet aydını, ozan.
edebiyat derslerinde sürekli adı geçer ve çoğu kişi için orda kalır. eğer merak edip şiirlerini okursanız, derinliklere gömülmüş bir hazineyi bulmuş gibi hissedersiniz.
"yakup kadri'yi bir gün ankara'da, ulus alanı'nda gökyüzüne bakarken görmüştüm. neydi bunun anlamı? hep merak etmişimdir. belki anahtarını kaybetmişti de onu düşünüyordu. Çünkü gökyüzüne bakmak kolay değildir."
"küçük bir inanç yeter bana,
ve güze inanabilirdim,
ama biter mevsim, öteki başlar,
saf değil doğa, oyalandım
ama kanmadım, bana ne isli yağmurdan,
çinko sesinden, hem güvenemem ağaca,
düşünemem oluklardan akıp gideni,
de ki, benim zamanım başka."
çocukluğunu düşünüyorum emilia
deniz boyundaki ıssız yolu sabahleyin
hani saçların, atkın uçuşurdu rüzgarda
kokusunu duyuyorum bembeyaz gömleğinin
seni kucağıma alıyorum emilia
ben büyüttüm seni, ben yetiştirdim
bugüne bu sevdaya
toprağım ekmeğim kitabım şiirim
sen ne varsa iyiden doğrudan yana
gözümün nuru, başımın tacı, efendim
...
ah olacağı buydu oldu,
duygularla öyle çok uğraştım ki
artık aramızda ne bir sır
ne güven, ne inan, ne uyum...
sonunda tükettim ruhumu:
sevinirken sevincimi seyrediyorum
korkumla korkmuyorum şimdi.
madem bir kapı aralıktır,
sen sonuna kadar aç onu.
artık bendeki insandan kurtuldum
sevgisiz yaşayacağım sevgiyi.
...
kıpısızca yörüngenin ortasında söz
devinisiz gelişim ne ki
this is the mythology of modern death
biçimden ayrı düzen, kalıptan ayrı biçim
bir yanda uygunluk, bir yanda uyum
varlık değil, ölüm değil, öteki.
sesle sessizlik arasındaki ses
bilgisiz inanım, insansız bilim
töz bir yerde, bir yerde öz
duyumsuz duygu, duyusuz duyum
gerçekle ülkü arasındaki.
...
melih cevdet'e sormuşlar 'evlilik' nedir? diye..' eskiden' demiş ' kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi bir araya gelir yeni çiftin kuracağı beraberlik için hazırlık yapılır beraberce yeni ev dizilirdi. tabi o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. o yüzden buna 'evlenmek' denirdi. şimdi ise yeni evlenenler apartman dairelerinde yani katlarda oturuyorlar bu yüzden artık evlilik 'katlanmaktır' demiş.
"bilerek gezenin duyduğu coşkunluk, dünyayı taş toprak sayanın anlayabileceği bir şey değildir. taşın toprağın dilini çözmek ise, bakabilmenin eğitimini gerektirir."